2010 senesinde, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitlerini Anma Günü münasebetiyle, Antalya’da, bir Vakıf tarafından düzenlenen ve Doç.Dr. Mustafa Özcan Abinin konuşmacı olarak bulunduğu toplantıya katılmıştım.Vakfın toplantı salonunda, 35-40 kadar kişi vardı.Mustafa Abi, Çanakkale Harbi ve Zaferiyle ilgili,zaman zaman, kendisinin de boğazı düğümlenerek, etkili ve hisli bir konuşma yapmıştı. Toplantıya katılanlar da, Çanakkale Savaşları’nın hikayesini, kendisinden göz yaşları içinde dinlemiştik.
Konuşmasının bir bölümünde anlattığı,18 Mart günü, Bulgaristan’da bir Camiide geçen bir olay, Bulgaristan Türklerinden bir muhacir evladı olarak dikkatimi çekmiş, sonraki yıllarda da, o bölümünü, birkaç kere daha tekrar anlatmasını talep etmiş ve dinlemiştim.
Bu sefer , bu seneki, Çanakkale Zaferi ve Şehitlerini Anma Günü vesilesiyle, hem Gazetemizde yayınlanması, hem de, tarihi bir vesika olarak, arşivime koyup muhafaza etmek maksadiyle, bahsettiğim bölümün, tekraren ve te’yiden, yazılı olarak tarafıma iletmesini istirham ettim, lutfettiler, gönderdiler.
Mustafa Abi, İzmir-Bayındır’da, Kuran Kursu Hocası olarak görev yaptığı, 1969 veya 1970 yılında, o yılki Çanakkale Şehitleri’ni Anma Günü dolayısıyla, stadyumda öğrenciler tarafından yapılan etkinlikleri , önceden tanıdığı ve yan yana oturdukları , aslen Bulgaristan Türklerinden olan, emekli öğretmen Necati Bey ve birkaç arkadaşıyla beraber izlerler. Necati Bey, o sene 70’li yaşlarda bulunmaktadır. Bir ara Mustafa Abiye döner ve etkinliklerde bulunan öğrencileri işaret ederek :
-Bu çocuklarımız, İslam’ın ve Müslümanların var olma, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı, bu kader günlerinde, ruhaniyat ehlinin manevi yardımlarıyla beraber, Çanakkale Zaferi’nin kazanıldığını bilmezler, der, ve aşağıdaki yaşanmış olayı anlatır.
Necati Bey’in anlattığı olay, 18 Mart 1915 günü, Bulgaristan’da bir camiide, hemen, sabah namazı sonrasında geçmektedir.Kendisi, o sene, 15 yaşlarında bir gençtir.Anlattığına göre, Necati Bey’in de, o anda, orada bulunan camii cemaatinden olması gerekiyor.
18 Mart 1915 günü, sabah namazının edasından sonra, camiinin imamı, yaşlı Hoca Efendi cemaate döner ve :
-Lütfen dağılmayınız, diye, ikazda bulunur ve şu müjdeyi verir.
-Arkadaşlar, Türkiye’de Müslümanlar zaferi kazanmıştır.Mübarek olsun.
Cemaatten bazıları “Hocam, bir gidip gelen mi var, yoksa sana bir haber mi geldi ?” derler. Hoca Efendi :
-Hayır, hiç biri değil.Ben, bu gece rüyamda, Rasulullah SAV’i ziyaret ettim. Mescid-i Nebevi’ye girdiğimde, Türbedar bana, “Yabancı ! Nereye gidiyorsun ?” dedi. Ben, “Rasulullah’ı ziyarete gidiyorum” dedim. Türbedar “Bu gün gelmeseydin, zira; Hz.Peygamber yerinde yok” dedi.Ben “Burası, Hz. Peygamber’in kabr-i şerifi değil midir” dedim.Türbedar “Evet, fakat, Hz. Peygamber şimdi, Çanakkale’de savaşan Müslüman Türk Ordusuna yardım etmek üzere, yerinden ayrılmış bulunuyor.” Dedi. Bunun üzerine Hoca Efendi, cemaate şu sözleri söyledi :
-ALLAH RASUL’ÜNÜN TECELLİ ETTİĞİ YERDE,MÜSLÜMANLAR ZAFER KAZANMAYACAK DA, KİM KAZANACAK…