Bu yıl da Ramazan'ın sonuna geldik, hüzünle uğurluyoruz.
Ramazan, arınma ve toparlanma iklimi, yenilenerek doğrulma ve yeniden doğma mevsimi…
Diriltici bir ümmîleşme seyrüseferi: Zihni, kirlerden temizleme; insanı, özüne döndürme, kendine getirme; özetle, taze bir ruhla donanma seferi...
Bayramsa, toparlayıcı, kenetleyici ve yekvücut kılıcı ümmetleşme zaferi: Taze bir heyecanla ve kanatlandırıcı bir neşeyle seküler / bölmeli zamanı durdurma, bütün ayrıcalıkları ortadan kaldırarak bütünleşme, hâlleşme ve helâlleşme, kardeş olma ve coşma zemini…
Bayramlarımız ne güzeldir bizim: Zamanın akışını durdururuz biz bayramlarda. Meydan okuruz zamanın akışına. Zaman bize emanettir, zaman bizimdir, zaman biziz’dir artık.
Bayram kendi zamanını ve hayatını inşa eder. Ruh dolu, kardeşlik dolu, sevgi ve saygı dolu bir hayat sunar bize. Bayramlar cennetten bir iz taşır… Bir ay tutulan orucun meyvesidir bu:
Allah’ın güzel kullarına güzel bir lütfu.
Bu sütunda daha önce yayımlanan bayram yazımı, gözden geçirerek bir kez daha paylaşıyorum.
ZAFERE ODAKLANMAK HEZİMETLE, SEFERDE OLMAK SAMİMİYETLE SONUÇLANIR…
İnsanın varoluş amacı, zafer değildir. Amaç, zafer olduğunda, sonuç hezimet olacaktır. Ontolojik olarak kaçınılmazdır bu.
Maksadı zafer olan insan, samimiyetini yitirir, kendini herkesin ve her şeyin önüne geçirir ve hakikati bitirir.
Aslolan samimiyettir; samimiyet, bizâtihî seferde olma hâli’dir ve hakikat, seferde olanlara lûtfedilir.
ÜMMÎLEŞEREK DOĞRULUR, “YALNIZLAŞARAK” KENDİNİ VE HAKİKATİ BULUR İNSAN…
Ümmîleşme, “yalnızlaşma” demektir aslında: Kendine doğru sefere çıkma, içine yönelme, kendine çeki düzen verme, kendini hatırlama, kendine ulaşma ve hakikati bulma kaygısı…
Başka zamanlarda hayatın akışına kapılır, oraya buraya sürüklenir ve kendini unutur insan: Hakikati unutur: Yaratıcı’yı unutur…
Ramazan’da durur: İçine yönelir ve durulur: Kendini bulur…
Yapıp ettiklerini, her şeyi muhasebeye koyulur…