Tanzimat’la yönünü, Cumhuriyet’le yörüngesini yitirdi Türkiye.
Yönünü ve yörüngesini yitiren bir toplumun, ruhunu da yitirmesine yol açacak zihnî ve ahlâkî bir savrulma yaşaması mukadderdi.
Bu yazıya dün bıraktığım yerden devam ediyorum, iki asırdır yaşadığımız medeniyet krizinin epistemolojik, sosyal ve kültürel sonuçlarını ve krizden nasıl çıkabşleceğimizin ipuçlarını göstermeye çalışacağım.
KATI LAİKLEŞME BİÇİMİNDEN YUMUŞAK SEKÜLERLEŞME SÜRECİNE...
Laiklik dayatması, laikliğin bir din gibi algılanması, dogmalaştırılması ve topluma dayatılmaya çalışılması, toplumu, neyi yitirdiğini hatırlamaya kışkırttı.
Menderes’in başlattığı toplumun yönünü bulma, yarma harekâtı gerçekleştirme yolculuğu basarıya ulaştı. Ama sadece bir açıdan bakıldığında bir başarıydı bu.
Yani sadece siyasî olarak tek parti zihniyetinin zorbalıkları, zulümleri durmuş, durdurulmuştu.
Asıl dipte yaşanan dalga yıkıcı oldu oysa. Nedir o dipte yaşanan dalga, dediğim şey?
Şu: Toplum, katı laikleşme dayatmasına karşı yumuşak sekülerleşme sürecine girdi.
Laikleşme, toplumun tepeden İslâmî duyarlıklarının inkârı ve iptali çabasıydı. Sekülerleşme süreci ise, toplumun alttan İslâmî kimyasının bozulması, İslâmî genlerinin hormonlu hâle getirilmesi olgusuydu.
Sonuç, hormonlu Müslüman kitlelerin icat edilmesi oldu: Sistemi dönüştürmesi beklenen İslâmî sosyal yapıların ve söylemlerin sistem tarafından adım adım dönüştürülmesi, ehlileştirmeli süreci beklenmedik bir başarı elde etti!
Özal dönemi bu sürecin daha da hızlanmasına yol açtı. Menderes’le öne çıkan Özal döneminde derinleşen liberalizm sondajı, katı laiklik olarak başlayan sürecin yumuşak sekülerleşme biçimleriyle hayatın her alanına sirayet etmesiyle sonuçlandı.
Bu sekülerleşme sürecinin sonunda, yönünü bulan toplum, yörüngesini kaybetti.
Katı laikleşme süreci, toplumun İslâmî direncini diri tutmasına yol açıyordu. Menderes’le başlayan yumuşak sekülerleşme ve sisteme eklemlenme süreci, İslâmî direnç noktalarını kırdı. Menderes’ten günümüze kadarki 70 yıllık bu yumuşak sekülerleşme süreci, kitleleri tehlikeli Protestanlaşma dalgasının önüne fırlattı.
Menderes’le ve Özal’la başlayan yumuşak sekülerleşme süreci, toplumun yönünü bulmasına yol açtı ama bu kez yörüngesini kaybetmesiyle sonuçlandı.
2000’li yıllara geldiğimizde yörüngemizi bulmaya başladık ama bu kez kıblemizi dolayısıyla ruhumuzu yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kaldık: Başörtüsü mücadelesini kazandık ama tesettürü kaybettik!
Artık her şey kıblemiz olmaya başladı kolaylıkla. Üç kelimeyle özetlersek: Masa, kasa, nisa.
Araçlar amaçların önüne hatta yerine geçti: İslâmî kesimler amaçlarını yitirdi, araçların (masanın, kasanın, nisanın) kölesine dönüştü.