Yurdumuzun Güneydoğu sınırının güvenliği için Kahraman Ordumuzun gerçekleştirdiği harekâtların üçüncüsü olan "Barış Pınarı Harekatı" üzerine ABD'den sonra Rusya ile varılan "Soçi Mutabakatı" kapsamında bu ülke ile oluşturduğumuz "ORTAK GÜVENLİK DENETİMİ", maalesef GÜVEN vermiyor.
Henüz ilk DEVRİYESİ yapılan bu denetimlerde ilk günlerden itibaren problemler baş göstermeye başladı. Söz konusu problemler aşılamayacak ve anlaşılamayacak sorunlar olmasa da, "gidişatın sağlıklı yürümeyeceğinin işareti" olarak gözükmektedir. Çıktığımız bir yolculuk esnasında aracımızda ses veren bir arızaya küçüklüğünde kulak vermez isek, büyürse bizi yolda bırakır; daha da kötüsü, -Allah korusun- daha büyük tehlikelerle" karşı karşıya kalırız. Allah bilir amma, durum böyle gözüküyor.
Bölgeden gelen haberlerde, "ABD desteğindeki PKK/PYD'li Teröristlerin, Harekâtın başlarında çekildikleri bazı bölgelerdeki mevzilerine, yine ABD desteğinde dönmeye başladıkları" bilgisi alınıyor. "Çekildik, gidiyoruz…" diyen ABD nin, boşaltığı ÜSLERİNE geri dönmeye başladığı söyleniyor.
Diğer taraftan, Harekat başlarken 444 km olarak açıklanan "sınır güvenliği uzunluğunun", sözünü ettiğimiz "ikili güvenlik denetimi" ile sadece 120 km' lik bölümü denetlenebiliyor. Geriye kalan 324 km'lik sınır hattımızın güvenliği ile ilgili henüz ortada, taraflar ile MUTABAKATA(!) varılmış NET bir anlaşma yok.
Anlayacağımız; SINIR GÜVENLİĞİ MESELEMİZ, ÇOK BİLİNMEYENLİ BİR DENKLEME BENZİYOR.
Bir tarafta, "çekildim, işte çekiliyorum.." derken, yeniden yerleşmeye çalışan ABD var; diğer tarafta, "anlaştık-anlaşıyoruz" derken, "Denetim Devriye Birlikleri"adı altında ZIRHLI araçları ile, şimdiye kadar girip geçemediği bölgelerde gezip dolaşacak ola RUSYA var. Ayrıca, her iki SÜPER GÜÇLERİN KUYRUKLARI "PYD+YPG=PKK" var.
AllahIn iziyle Kahraman Ordumuzun GÜCÜ, bu oyunların hepsini bozacak kuvvettedir. Atalarımız, "Zor, oyunu bozar" demişlerdir. Ancak, Devletimizin BARIŞÇI siyasetinin istismar edilerek, Tarihten bugüne her zaman yaptıkları gibi; "meslenin oyalamak suretiyle soğutulması, MEHMETÇİĞİN kahramanlığını gölgeleyecek" diye endişe etmeye başladım. Halk kültürümüzde, "Ala-vere, dala- vere Kürt Mehmet Nöbete" sözümüzün, "TÜRK MEHMET" olarak yedirileceğinden kokarım. Atalarımız, "Demir tavında dövülür" demişlerdir. MEHMETÇİĞİMİZİN NAMLUSU SOĞUTULMADAN BU SORUN PİŞİRİLMELİDİR. MEHMEDİN gücüne güçle karşılık vermeyen kalleş düşman, her zaman bu taktiği kullanmıştır. Bu defa bu oyuna gelinmemelidir. Peygamber Efendimiz, "Müslüman bir delikten iki defa sokulmaz" buyurmaktadır. Hristiyan HAÇLI İTTİFAKI, bileğinin gücü ile bizden alamadığını, her zaman bu BARIŞ OYUNU taktiği ile masa başında koparmıştır. Milletler Tarihine bakıldığında, Askeri gücüne güvenip "her zaman yenerim" düşüncesiyle hareket edenlerin, masa başında "akıl gücü ve siyaset oyunu" ile MAĞLUP oldukları çok görülmüştür.
Bugün birbirleriyle DÜŞMAN KARDEŞLER gibi görünen, " ABD +AB" ile RUSYA'nın, aynı Hıristiyan Kültür ve Medeniyetinin FARKLI VERSİYONU oldukları unutulmamalıdır. Domuzun siyahı ile beyazı arasında, "haramlık" açısından bir fark yoktur. Peygamber Efendimiz, "KÜFÜR TEK MİLLETTİR" buyuruyor. Yaşayan Şair Yazarlarımızdan Muhterem Yavuz Bülent BAKİLER Beyefendinin dediği gibi:
"Savaşta çiğnetmedim HİLALİ düşmanlara;
Barışta düştü üstüme gölge gölge HAÇ" diyecek miyim diye endişelenmeye başladım.
Denetlenecek bölgelerdeki Terör odaklarının, başından beri başlarında bulunan bu "sözde düşman özde dost kardeşlerin NE DEMEK İSTEDİKLERİ anlaşılır gibi değildir. Bunlar olsa olsa, "burada kurdukları düzenin korunmasını" denetleyecekler. Buralarda "ne var- ne yok; kimler ne yapıyor" bunları bilmiyorlar mı? Neyi denetleyecekler? Hepsini kendileri getirip mevzilerini kurup ellerine silahlarımı vererek buralara yerleştirenler bunlar değil mi? SAMİMİ iseler, verdikleri silahlarını "getirin" diye geri neden istemiyorlar?
"Oyun içinde oyun var". ABD "çekiliyorum.."(!) dediği bölgelerin denetimini, "Stratejik Ortağımız" dediği NATO üyesi TÜRKİYE'ye TEK BAŞINA değil de; sözde Düşman Kardeşi RUSYA ile ortak denetime bırakıyor. Ne de olsa "KARDEŞİ" tabii. Atalarımız, "Kardeş kardeşi yarın başına kadar getirir de aşağı atmaz" demişlerdir. Rusya ile varılan MUTABAKATIN en zayıf ve su kaçıran tarafı, bu "İKİLİ DENETİM MEKANİZMASI" olsa gerek !
Atalarımız, "Çatal kazık yere batmaz/çakılmaz" demişlerdir. Bu iş yürümez. İkili denetimde taraflar öncelikle "birbirlerini" denetler; sonra da, anlaşabildikleri yerlerde üçüncü tarafı (esas denetlenecek olan Teröristleri) denetler. Sistemin çalışma mekanizması şimdiye kadar hep böyle işlemiştir. Çoklu denetimlerde çoğu defa "sorun bizden çıkmasın" diye, görülmesi gereken birçok noktalara bakılmaz."Bir işin sahibi ÇOKSA, aslında o işin sahibi yoktur" sözü, tam da bu gibi durumlar için söylenmiştir. Bir işten NETİCE alınacaksa, o işte "sorumluluk" TEKE indirilmelidir. Peygamber Efendimizin, "bizim için en güzel örnek olan" (Ahzâb/21) davranış prensibi SÜNNETLERİNDEN biri de, "üç kişiyi bile bir işe, bir görev için gönderirken, içlerinden birini o işin "Başsorumlusu" olarak yetkilendirmesidir". Hayat Rehberimiz olan Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah, "Eğer gökte ve yerde Allah'tan başka tanrılar olsaydı, göğün de yerin de düzeni bozulurdu" (Enbiya/22) buyuruyor. Demek ki bir iş (denetim de olsa) nizamında ve düzeninde yürüyecekse, OTORİTE / YETKİ tek elde olacak !
Mensubu bulunmakla bahtiyar olduğumuz Yüce Dinimiz İSLAM'ın en SEÇKİN özelliği, TEVHİD DİNİ oluşudur. Yani "Allah'ın birliğine (tek bir ilah olduğuna) iman" esasına dayanmasıdır. Yüce Allah kitabında, "Allah kendisine ortak koşulmasını affetmez, dilediği kimselerin bunun dışındaki günahlarını bağışlar" (Nisa/48) buyurmaktadır. Yüce Allah'ın bu mesajından, O'na inanan kulları olarak şunu da anlamalıyız ki, "Allah otoritesinin hiçbir şekilde paylaşılmasını (şirki) affetmiyor". O zaman biz de onun kulları olarak OTORİTEMİZİN PAYLAŞILMASINA ASLA MÜSAADE ETMEMELİYİZ! Otoritemizin paylaşıldığı bir anlaşmaya da yanaşmamalıyız! Yoksa, MUTABAKAT olarak böyle bir anlaşma ile kendimizi bağlarız.
Tekrar etmek istiyorum: Baştan bozuk olduğu anlaşılan böyle bir MUTABAKAT ile yola devam edilmemelidir. Bozuk bir tarafı bahane edilerek bu yoldan vaz geçilmelidir. "Gittiği yere kadar gitsin de gerisini o zaman düşünürüz" diyerek bozuk araçla yola çıkan, "yarı yolda" kalır; neticeye ulaşamaz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın RiYASETİNDE ve DİRAYETİNDE Devletimizin bu BÂDİREYİ de "en güçlü bir şekilde" atlatacağına inanıyor ve güveniyorum.
"Allah Ordumuzun ve Devletimizin yar ve yardımcısı olsun!"
Bildiğim ve inandığım gerçek: DÜŞMAN, ANCAK NAMLUDAN ÇIKAN SESİ DİNLER !
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü edinin