Zamanın durduğu o anda
MAKALE
Paylaş
14.06.2020 15:54
4.108 okunma
İsmail Kılıçarslan

Maraş’taydım. Maraş’ta olmanın da tıpkı memleketin diğer şehirlerinde olmaya benzer bir kekre tadı var. O kekrelik şu: Türkiye’de hangi şehre hangi yönünden girerseniz girin sizi “üst üste dizilmiş kibrit kutuları”na benzeyen konutlar karşılıyor. Sanki ortaklaşa bir “çılgınlık paydası”nda, bir “sıkışmışlık paydası”nda buluşulmuş gibi.

İnsanın insan olmaklığına yakışmayan şehirlere dönüştürmüşüz şehirlerimizi seneler içerisinde. Üstelik bunu sadece biz değil, dünyanın neredeyse tamamı yapmış. Sosyal hayatı, toplumsallaşmayı “evden dışarı”ya doğru değil, “dışarıdan dışarıya” doğru yapmaya başladığımızdan beri bu böyle.

Yine de Maraş gibi “kurulduğundan beri fıtrata uygun şehirler”de çeperden merkeze doğru ilerlediğinizde, tabiri caizse eti ve kemiği geçip kalbe doğru yol aldığınızda bir duygu çepeçevre yakalıyor sizi. O duygunun tam adının “insana uygunluk duygusu” olduğunu söylemeye hacet yok sanırım.

Dikkat isterim: İnsanın uyumluluk değil, insana uygunluk!

İnsan -olmaz olası doğası gereği- her duruma, her şarta, her mekâna uyum sağlayan bir yaratık. Ne ki mesele bu değil. Mesele, insana uygunluktur. İnsanın fıtratına, yaratılışta kendisine yüklenen “asalet”e uygunluk…

Bin yıllar boyunca insan, medeniyet yahut inanç ayırmadan söyleyelim, kendisine uygun, yaratılışına uygun şehirler inşa etmeyi başarmış. Ne var ki artık şehir dediğimizde aklımıza gelen “kendisine uyum sağlamak zorunda kaldığımız yaşama alanı”dır, başkası değil.

Tüm bunları, çaya tarhananın, dondurmanın ve muhabbetin eşlik ettiği bir Maraş konağının avlusunda düşündüm.

Taştan ve ağaçtandı konak. Kapısını kapattığınızda sizi yetersizlik hissiyle, daha da kötüsü yersizlik duygusuyla dolduran kibrit kutusu bir konut değildi. Kapısını kapattığınızda sizi “yerlilik” ve “yeterlilik” duygusuyla donatan bir evdi.

Yine dikkat isterim: Buradaki yerlilik, çiğnenmekten lezzeti geçmiş ve artık sadece çenenizi yoran bir sakız manasında, yani “yerli ve milli” manasında kullanılmamıştır. Buradaki yerlilik “yerli yerindelik”, “oturmuşluk”, “köklülük” manasınadır.

Taştan ve ağaçtandı konak. Bahçesinde patlamak üzere olan bir gül ağacı, meyve vermek üzere olan bir dut ve başka ağaçlar olan bir konak. “Çocuklar evlenince şurada otururlar” diye yapılmış bir müştemilatı, “şuraya sebze ekeriz” diye ayrılmış küçük bir bahçesi, “sıcaklarda şurada uyuruz” diye yapılmış bir damı vardı.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya