Ramazan’da şeytanlar zincire vurulur, peki bu kötülükler neden?
MAKALE
Paylaş
10.04.2022 21:56
921 okunma
Faruk Beşer

Şu anlamdaki hadisi şerifi duymayanımız yoktur: “Ramazan gelince cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincirlere vurulur…” Duyarız fakat bunun ne anlama geldiği konusunda düşünme ihtiyacı duymayız. Öyle ya, madem ki Ramazan’da şeytanlar bağlanıyor o halde hiçbir kötülüğün olmaması gerekmez mi?

Âlimlerin Sultanı lakaplı İzz bin Abdüsselam bu hadisi şerifi şöyle açıklıyor: “Ramazan’da cennet kapılarının açılması, cennete götürecek amellerin çoğalması ve bir de Ramazan sebebiyle bu amellere, diğer zamanlara nispetle kat kat ecir verileceği için cennete girmenin çok daha kolay hale gelmesi demektir. Cehennem kapılarının kapanması da Ramazan’da günahların azalması sebebiyle o kapılardan girenlerin azalması demektir, kimse girmeyince kapılar adeta kapanmış olur. Şeytanların zincirlere vurulması ise Ramazan’da müminlerin dua, yardım ve ibadetle daha çok meşgul olmaları sebebiyle şeytanların onlara vesvese vermede zorlanmalarını anlatır, sanki kulun bu yaptığı güzel ameller şeytan için birer zincir hükmünde olur.

Oruçlunun ağız kokusuna gelince bu elbette istenmeyen bir şeydir ama açlıktan dolayı oruçlunun ağzında bir miktar oluşması aslında çirkin olsa da tabiidir lakin endişe edilmesin ki buna mecbur kalmanın Allah katındaki değeri misk kokusundan daha üstündür. (Makasıdü’s-savm s 12). Yoksa bazı cahillerin zannettiği gibi; madem öyle, Ramazan’da dişlerimizi fırçalamayalım demek, işin esasını anlamamak olur. Resûlüllah’ın ağız temizliğine ne kadar önem verdiğini herkes bilir. “Ağızlarınızı misvakla (fırça da bir misvaktır) tertemiz yapın, çünkü ağızlarınız Kur’an’ın yoludur” (Beyhakî, Şuabu’l-iman) buyurması bile bu temizliğin önemini anlatmak için yeterlidir.

Karıştırmanların Ramazan menülerinden biri de âdetli kadının, oruç tutabileceği hatta namaz kılabileceği hezeyanıdır. Mesele dinin bir meselesidir. Dine göre kadın bunu yapabilir ya da yapamaz. Peki, din nedir? Din Allah’ın gönderdiği vahiydir. Yani aslı itibariyle dinin tek kaynağı vardır o da Allah’tır. Resûlüllah’ın (sa) görevi ise onu olduğu gibi uygulamaktır. Bu onun peygamberlik özelliği sebebiyledir. Vahyin yani Kurân-ı Kerim’in böyle yanlışsız uygulanmasına da Sünnet diyoruz. Dolayısıyla Sünnet vahyin, ya da isterseniz Kur’an’ın deyin, ete kemiğe bürünmüş halidir yani Sünnet dinin bütününü ifade eder. Ardından sahabenin, Resûlüllah’ın yaşayıp söyledikleri konusunda, “evet, o bunu bu anlamda söyledi, ya da tam da böyle yaptı” diye ittifak/icma ettikleri hususlar gelir ve onların da dinden olduğu zorunlu olarak bilinir. Ancak bunların her birerleri dinin müstakil kaynakları değil, vahyin usulüne uygun anlaşılmasıdır.

 

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya