Kur’ân-ı Kerîm, İncil’deki İsa gibi “Nen varsa dağıt ve gel benim ardımca yürü” demez. Bilakis dünya malını ‘Allah’ın ziyneti’ diye niteler ve “Allah’ın kulları için yarattığı ziynetini, temiz rızıkları kim haram kılar!” diye sorar. ‘Kesb-i tayyib’ deyimiyle helal kazancın önemini anlatan Hz. Peygamber de “Erdemli insan için temiz servet ne güzel!” buyurmuştur. Keza o, dünyadan el etek çekip ömrünü ibadetle geçirmeye karar veren bazı sahabesini, bunun kendisinin ‘sünnetinden sapmak’ anlamana geldiğini belirterek uyarmıştır.
Kur’ân-ı Kerîm, İncil’deki İsa gibi “Nen varsa dağıt ve gel benim ardımca yürü” (Matta 19/21) ya da “Fani olan yiyecek için değil, fakat ebedi hayatta kalıcı olacak yiyecek için çalışın” (Yuhanna 6/27) demez. Bilakis dünya malını ‘Allah’ın ziyneti’ diye niteler ve “Allah’ın kulları için yarattığı ziynetini, temiz rızıkları kim haram kılar!” diye sorar (A‘râf 7/32). “Hem dünyanın hem ahiretin güzellikleri”ni (hasene) isteyenlerden övgüyle bahseder (Bakara 2/200-201). “Erkek olsun kadın olsun, kim inanmış olarak iyi ve yararlı (sâlih) işler yaparsa ona kesinlikle güzel bir hayat yaşatılacağını” müjdeler. (Nahl 16/97). “İnsanın, ancak çalışmasının karşılığını alabileceğini” (Necm 53/39-40) ve böylece, din işleri gibi dünya işlerinde de başarının çalışıp üretmeye bağlı olduğunu bildirir.
Hadis kitaplarında da emeğin değerine, helalinden mal mülk sahibi olup zekât, sadaka gibi malî hayırlarla başkalarına da faydalı olmanın önemine işaret eden çok sayıda rivayet vardır. Bazen ‘kesb-i tayyib’ (hoş, güzel kazanç) deyimiyle helal kazancın önemini anlatan Hz. Peygamber, “Kişinin yediğinin en hayırlı olanı, kendi emeğiyle kazandığıdır”; “Erdemli insan için temiz servet ne güzel!” buyurmuştur. Keza o, dünyadan el etek çekip ömrünü ibadetle geçirmeye karar veren bazı sahabesini, bu tutumlarının kendisinin ‘sünnetinden sapmak’ anlamana geldiğini belirterek uyarmıştır.