Bu kaçıncı defadır ki ‘’ keşke’’ depreme hazırlıklı olsaydık, diyoruz.
Devlet de millet de aynı pişmanlığı ifade ediyor. Peki sorumlu kim?
Kahramanmaraş’ta enkaz altında kalan insanlar kurtarılırken bir Japon’un şu sosyolojik tespiti kayda değer.
Japon diyor ki; ‘’ Türklerin cesaretine, enerjisine hayranım. Ama olaylar karşısındaki tedbirsizliklerine de şaşırıyorum’’.
Deprem, acılar, yetimler bıraktı. Yaraları sarmak için Türkiye ve dünya seferber oldu. İlk günlerdeki destekler göz yaşartıcı düzeydeydi. Çok güzel yardım hikayeleri dinledik.
Deprem yılını doldurmak üzere. Hala hasar tespitleri konuşuluyor. Binalara girilmeden veya beş dakikada korku ve panikle yapılan hasar tespitleri binlerce binanın katledilmesine neden oldu. Bunu ben söylemiyorum. Profesör düzeyindeki teknik uzmanlar söylüyor.
Bina hasarlarının tespit edilmesinin teknik verileri olmalı. Gözle yapılan ‘’inceleme’’ de beton, demir, ana taşıyıcı kırık ve çatlakları nasıl tespit edilebilir? Çatlakların sıva mı kolon, kiriş çatlağı mı incelenmeksizin on katlı binalara teşhis konuldu. Aileler acı içinde evsiz kaldı. Ahirette bunun hesabı yetkililerden sorulacaktır.
Deprem kuşağında olan, onlarca deprem yaşayan ülkemin deprem tecrübesinin, eylem planının olmaması veya hazırlıkların işe yaramaması ülkem adına büyük bir talihsizlik.
Hülasa depremzedeler basiretsiz yöneticilerin kurbanı oldu.
‘’Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.’’
Toplumun gazını almak için müteahhitler gözaltına alındı. Akıbetlerini merak ediyoruz. Ne kadarı, neden tutuklanacak?
Şehirlerin imar planlarını zemin etütü yapmadan hazırlayan, onaylayan;binaların kat sayısını belirleyen makamlar nerede?
Ankara’nın, şehir planlarını hazırlarken veya onaylarken elindeki kriterler neydi?
Yerleşime açılan yerlerin dere yatağı mı, sulak zemin mi olduğunu deprem olunca mı öğrendik?
Günaydın, demek bile fazlalık.
Bu basiretsizliğe pes doğrusu.
‘’ Suçlulardan hesap soracağız.’ ifadeleri hiç inandırıcı değil. Daha önceki depremlerde , afetlerde, pandemide ne yapıldı ki?
Bu ülke, yetkili ama sorumsuz siyasetten çok çekti.
Kahramanmaraş’ın, Hatay’ın, Malatya’nın, Adana’nın ……… imar planını, sanayi bölgelerini ovaya kaydıran sorumlular kimler? Toprağı koruma kanunu ne iş yarar?
Danimarka’da tarım arazisine bina yapmak meclis kararını gerektiriyor.
İleriki depremlerde toprağın intikam alacağı iller hangileri olacak?
Bunları dün düşünmedik ki bu gün, yarın düşünelim?
Dünyada tarım arazisini katleden bizim gibi ülke var mıdır, merak ediyorum.
‘’Eşeğin çamura çökerse akıl veren çok olur.’’
Şimdi ağzı olan konuşuyor. Herkes akıl veriyor. Söylemi olan, ama eyleme yansımayan ifadeler, kürsü konuşmaları.
Suçlu kim: DEPREM!!!
Mübarek deprem, gelmeden önce geleceğini niye bize demedin?’’ Belki’’ tedbir alırdık.
Depremin büyüklüğü, yıkıcılığı, alanı asla savunmaya neden olamaz. Şu an ‘’ deprem tedbirleri’’ adı altında hazırlanan yönetmelikler, imar değişiklikleri çok da kıymetli değil. Bağdat harap olduktan sonra. Zaten bilim üç yüz yıl bu bölgede deprem olmaz, diyor.
Fay hatlarını yeni mi öğrendik? Yerleşim yerlerini fay hatlarından neden uzaklaştırmadık? Veya sağlıklı, uygulanabilir deprem yönetmeliği hazırlamadık? On yılda bir değişen deprem yönetmeliği mi olur?
İstanbul’u ve benzerlerini bu kadar büyütmek, sanayi şehri yapmak hangi aklın eseri?
Hala hasar tespitleri gündemimizdeyse ve şaibeliyse; vatandaşların vahşi piyasanın önüne atmışsak, ‘’Orta hasarlı binalar ne olacak?’’ konuşuluyorsa, çoğunluk, tespitler sağlıklı değil, diyor da ,hala sorumlular direniyorsa burada çok ciddi bir yönetim zaafı ve aymazlığı vardır.
. . . . . . . . . .
Okuyucu kardeşlerim, yazıya nokta koydum; ama bu konuda tefekkür etmek, araştırmak için aşağıdaki parantezi açmış oldum.
Fay hatlarının, birileri tarafından teknolojiyle tetiklenebileceğini; lazer ışınlarıyla dünyadan dünyaya, uzaydan dünyaya yangın çıkarılabileceğini; laboratuvar çalışmalarıyla her türlü virüsün, mikrobun üretilip dünyaya yayılabileceğini….. de unutmayalım.
Küresel kapitalizmin, Siyonizmin binlerce uydusu dünyanın etrafında turistik gezi yapmıyor herhalde. Dolayısıyla bugün dünyanın bağımsızlığı sorgulanır durumda.