‘’ Toprak satışı ‘’ dünyanın her coğrafyası için geçerli olabilir. Ama Anadolu için bu ifade bir aymazlıktır, hatta bir ihanettir.
Maraş’ın işgalinde Fransız General, Maraşlı’ya, bu topraklar hükümetinizce bize verildi, dediğinde, Maraş halkı generale, ‘’ Bu topraklar bizim, tapusu bizde. Hükümetin bizden habersiz yaptığı bu alışveriş bize göre fasafiso.’’ demiştir.
Türk’ün töresinde ve gündeminde toprak satışı yoktur. ‘’ Toprak kanla alınır, kanla verilir. ’’ Bayrağım öyle diyor.
Benim kullanamadığım toprağı, yaylaları, sahilleri ülkeye dolar gelsin diye satacağım ha! Yani Mehmet çadırda, Mişon villada. Hani Mehmet bu ülkenin sahibiydi? Ülkemin yaylasını Arap, sahillerini Avrupalı alacak, ben de evimden çıkamayacağım, geçim derdiyle uğraşacağım, zamanla öz yurdumda parya olacağım öyle mi?
‘’ Evet öyle’’.
Büyük şehirlerde yetmiş beş, küçük şehirlerde elli bin dolarlık gayrimenkul alan yabancı, vatandaşlık alıyor. Bir zaman bu tutar iki yüz elli bindi. Türk vatandaşı olmanın ekonomik bedeli tartışılmalı ve parayı veren herkes vatandaş olmamalı. İşte bu anlayıştır ki ülkeyi göçmen istilasına uğrattı.
Ayrıca, sekiz milyona varan nüfusu ile sürekli türeyen Suriyeli; Afganlı, Çinli göçmenler konusu da acilen masaya yatırılmalı.
Ülkemin demografik yapısıyla oynamaya kimsenin hakkı yoktur. Konu ‘’masum göçmen’’ olmaktan çıkmıştır. Adeta Anadolu’yu Türksüzleştirme meselesine dönüşmüştür.
Dört tarafı denizle çevrili bir ülkede, deniz görmeden; denizden, yayladan, kaplıcadan… faydalanmadan ölen Anadolu insanı, nasıl bu ülkenin gerçek sahibi oluyor?
Osmanlı’da da Cumhuriyet döneminde de Sabatayist, dönme ve devşirmeler tarafından ‘’edrak-ı bi idrak‘’ yerine konan bu millet , ‘’ vatan’’ derdinde iken; azınlıklar, servet sağman, konak, altın, para sahibi olmuş.
Bu ülkenin gerçek sahibi kim, bu yaşımda halâ anlamış değilim.
Beni kutsallarımla, tarihi zaferlerimle uyutmayın, uyuşturmayın!
Aziz Milletim, yeniden milli mücadele için, vatanı ‘’kurtarıcı’’ devşirmelerden kurtarmak için uyanma zamanın gelmedi mi?
Yurtdışında, yurtiçinde emlak, toprak satış ofislerinin açılması Anadolu’ya, Çanakkale’ye, Sakarya’ya, şehit ve gazilerime ihanettir. Onlar bugün yaşasaydı bize ne derdi? Bu satışlar küreselleşmeyle, ekonomiyle izah edilemez. Anadolu için toprağa ‘’ekonomik bir değer’’ olarak bakamazsınız. Toprak, benim için kutsaldır, satılamaz.
‘’Küreselleşme’’; milli kimlikleri yok etmek, ülkelerin toprağını kibarca işgal etmek, mali hokkabazlıkları daha iyi oynamak için, emperyalizmin ürettiği bir algı oyunudur.
Milletleri ve insanları borçlandıran kapitalizm çarkı, ülkelerin bağımsızlığına, zenginlik kaynaklarına ve toprağına el koyuyor. Afrika’nın ve birçok ülkenin içini bu yolla boşalttılar.
Siyonist sermaye, son yıllarda her ülkenin verimli topraklarını hızla alarak ‘’ dünya devleti’’ olma yolunda ilerliyor. Gıdada tamamen tekelleşmek istiyorlar.
Ülkemde, kamu mallarının, fabrikaların ve maden yataklarının bulunduğu yerlerin satışı, özellikle Alman vakıflarına kiralanması; İsrail’in dolaylı kişilere toprak, çiftlik aldırması, yabancı sermayenin özel yerli firmalara ‘’çökme’’ si sizce hayra alâmet olabilir mi?
Türkiye’nin doğal kaynakları yabancı şirketlere özellikle de Alman vakıflarına peşkeş çekiliyordu ki konuya parmak basan Hablemitoğlu öldürüldü.
‘’ Uyutuluyor muyuz, uyuşturuluyor muyuz? ‘’ demek gerekiyor.
1923-2002 yılları arasında 1186 maden arama ruhsatı verilmişken, yeni dönemde 4000 ruhsat verilmiştir. (internet)
Erzincan’da faciaya yol açan altın arama şirketi ile ilgili, vergi borcunu silme… gibi şaibeler unutuldu. Ya diğer yabancı şirketler…
Anadolu’da petrol ‘’arayan’’, ‘’arkeolojik kazı’’ yapan şirketlerin, Osmanlı’dan bugüne petrol çıkan kuyuları kapattığını, arkeologların Anadolu’nun içini boşalttığını yeni öğreniyoruz.
Bugünkü maden arama ve kazı oyunlarını ne zaman öğreneceğiz ?
Toprak ve mülk satışlarında mütekabiliyet (karşılıklılık )esası 1985’te ÖZAL zamanında 24 Ocak Kararlarıyla kaldırıldı.
AKP gelir gelmez 2005’ te toprak satışının önünü açtı. 2012’de de toprak satışlarının şartları ‘’ iyileştirildi.’’
Sadece bu iktidar döneminde 25 milyon metrekare arazi, mülk satılmış. 280 bin taşınmaz yabancılara verilmiş. ( internet)
Cumhuriyet’in kuruluşunda bir yabancıya ancak 300 metrekare toprak satılıyordu.
Toprak ve mülk satışının ayrıntılı sayısal verilerine ve satışların yoğun olduğu illere girmedim. Kaynaklara bakılabilir.
Toprak satışının ekonomik, sosyal, küresel gerekçesi olamaz. Dünyanın her coğrafyasında toprak satışı olabilir; ama Anadolu’da asla…
Bir milletvekiline toprak ve mülk satışı sorulduğunda,’’ Benim kardeşim de Almanya’da mülk ve toprak alıyor.’’ cevabını vermişti. Zekice bir cevap değil mi?
Yahudi’nin Filistin’de gıdım gıdım yıllarca toprak ve mülk aldığını ve Filistin’in böylece ele geçirildiğini hatırlayalım.
Bugün de İsrail, kuzey Suriye’den PKK aracılığıyla toprak alıyor. Özellikle Harran Ovası’ndan ve Anadolu’nun her tarafından ne kadar toprak aldığını da bilmiyoruz. Hatırlayın İsrail Suriye sınırındaki mayınları temizleme karşılığı o topraklarda tarım yapmak istemişti.
Toprak alımında dikkat çekmemek için özellikle yerli işbirlikçiler kullanılıyor. Özellikle de güney bölgemizde ‘’dağ daş ‘’demeden nere satılıyorsa alıyorlar.
‘’ Su uyur, düşman uyumaz.’’ bin yıl geçse bile, Batı’nın ve uzantılarının bu topraklarda gözü, gönlü var.
Halâ İstanbul, İzmir, Trabzon uluslararası bir komisyon tarafından yönetilsin, diyorlar. Birileri pusuda sürekli bekliyor.
Ekümeniklik skandalı da gerçek dışı değildir. Konuyu satır aralarına sıkıştırıyorlar.
İzmir belediyesi eski başkanı alenen söyledi, İmamoğlu da îma ediyor ve ifade etmek için fırsat kolluyor.
Bu açıklamalar radikal, uç açıklamalar değil. Bin yıl önce Rodos’ta papazların yaptığı ‘’Şark Meselesi’’ yemini halâ geçerliliğini koruyor. Çünkü ‘’ Anadolu Aziz ve Azizelerin yurdu.’’ diyorlar.
O halde…