Küresel ölçekte popülizm yükselmekte, kültür savaşları her yeri kasıp kavurmaktadır. Siyasal ve sosyal hayatı belirleyen ana dinamik, ekonomi değil, kültür olmaktadır. Kültür savaşları, hakimiyet için verilen bir mücadeledir. Kültür savaşları, farklı siyasal ve sosyal gruplar arasında gerçekleşen bir güç mücadelesidir, çünkü her sosyal grup kendi değerlerinin, inançlarının ve yaşam pratiklerinin ötekilere hakim olması için mücadele etmekte, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel iktidarı kendi tekeline almayı amaçlamaktadır. Kültür savaşları, başörtüsü, namaz, cami, eşcinsellik, aile, mülteciler, kürtaj, tarikatlar, içki, feminizm, yılbaşı kutlaması, evrim teorisi, televizyon dizileri gibi konular üzerinden yürütülmektedir. Siyasal ve sosyal çoğunluğu ellerinde bulunduran kesimler, bu konularda takınılan tutumların ve kullanılan söylemlerin kendi değer, ahlak ve yaşam tarzlarıyla uyumlu olmadığını söyleyebilmekte, farklı görüş ve tutumda olan herkese tek doğru yol olarak kendi duruşlarını ve pozisyonlarını dayatmaktadırlar. Görüşlerinin ve duruşlarının benimsenmemesi halinde farklı toplumsal kesimler, hain, yabancı, özünü kaybetmiş, yerli, milli ve dini değerlerden sapmış sapkınlar ve düşmanlar olarak damgalanmaktadır.
Kültür savaşları kavramı, Almancadaki Kulturkampf kavramının karşılığı olarak kullanılmaktadır. Kulturkampf kavramı, tarihsel olarak dinsel ve kültürel gruplar arasındaki çatışmalar ve farklılığı ifade etmek için kullanılmıştır. Bugün kültür savaşlarının kapsamı genişletilmiş olup, nerdeyse her şey, bir kültürel savaş meselesi haline getirilebilmektedir. Siyasal ve sosyal hakimiyet için yapılan kültür savaşları, sınıfsal, cinsel, ekonomik, eğitimsel, bilimsel, etnik, tarihsel, kimliksel, boyutlarda gerçekleşmekte, olabildiğince siyasal ve sosyal polarizasyonun derinleşmesi için her türlü fırsat kullanılmaktadır.