Oh, çok şükür dönüyorlar! Oh çok şükür dönmüyorlar!
MAKALE
Paylaş
28.12.2024 23:20
1.537 okunma
Ersoy Baba

Merhaba değerli okurlar.

Geçtiğimiz günler şaşırtıcı olmayan ancak bu kadar da hızlı beklemediğimiz gelişmelere sahne oldu.  Suriye’de yönetim değişti. Üstü açık ama hücre hayatı yaşanan kapalı cezaevi halindeki ülke bir anda gülücükler saçılan neşe ve mutluluk dolu ülke haline geldi. Bu durum tabi ki mülteci durumundaki milyonlarca insanın ülkelerine geri dönmeye başlamasına sebep oldu.

Oto sanayiindeki iş yeri sahibi Suriyeli ustalarına nasihat çekiyordu.

-“Çocuklar, hemen dönmek için acele etmeyin. Bak güneyden İsrail işgale başlamış. Şam’a 25 km. yaklaşmış. Hele bi ortalık durulsun. Sonra duruma bakar öyle gidersiniz”

Tercümesi:

-“Sevgili ustalarım. Şimdi siz de giderseniz biz mıçtık! Zaten çalışacak usta bulamıyoruz. Ustayım diye gelen Türkler hava filtresinin nerede olduğunu bilmiyorlar. Masa başı iş arıyorlar. Siz de giderseniz biz burada ne edeceğiz?”

Adeta “şirret İsrail biraz daha ilerlese de bu ustalarım geri dönmekte tereddüt yaşasalar” düşüncesine kaptırmışlar kendilerini.

Almanya’da birçok iş kolu Suriyeli işçilerin ülkelerine geri dönmelerinin engellenmesini istiyor. Eğer dönerlerse birçok sektörde personel krizi yaşayacakları belli. Eskisi gibi Türkleri de çalıştıramıyorlar. Hemen hepsi zenginledi, iş sahibi oldu.

Bir esnaf anlatıyor:

-“El Bab Türk askeri tarafından kurtarıldığında oradan göçmüş bir ustabaşım vardı. Orada evleri, iş yerleri tarlaları varmış. “Onlara başkaları çökmeden gidip sahiplenip resmileştireyim. Sonra gelip devam edeceğim” demiş. Gitmiş. Birkaç hafta sonra dönmüş. Sözünü tutmuş yani. Dönmüş ve buradaki ailesini de alıp tekrar gitmiş. Gidiş o gidiş.”

Arıcılık yapan dayım İsa anlatmıştı. Kışa girerken zayıf iki kovanı birleştirmek gerekirmiş. Ancak bir kovanın arısı diğer kovana yanlışlıkla da gitse kokusundan tanınır ve anında öldürülürmüş. Bu durumda iki kovanı birleştirdiğinizde binlerce arı birbirine saldırıp telef olacak. Yöntem kolaymış: Birinci kovanın üst kapağını açarlarmış. 2. Kovanın da alt kapağını. Araya gazete kâğıdı koyarlar ve üst üste yerleştirirlermiş. Her iki kovandaki arılar diğer kovan arılarının kokusunu aldığında karşı tarafa geçip öldürmek için gazete kağıdını delmeye çalışırlarmış. Bu işlem ortalama 48 saat sürermiş. 48 saat içinde gazeteyi delip karşıya geçtikleri süreçte birbirlerinin kokusuna alışıp öldürme işlemine girmezlermiş. Aradaki gazeteyi de günler içinde parçalayıp kovan dışına atarlarmış.

Yıllardır süregelen birliktelikte bazı radikal unsurlar haricinde toplumun büyük kısmı kaynaşmıştı. Şimdilerde gitmeleri üzüyor. Hatta birçok sektör yöneticisini telaşlandırıyor. Birçok sektörde personel krizi yaşanacak. Yerliler çalışmayı sevmiyor. Çalışmak için de astronomik rakam beklentileri içinde. Bu da eski çalışma hızını ve ürünlerde eski fiyatları aratacağa benziyor.

İstanbul’da bir tekstil firmasının yöneticisi olan arkadaşım 25 işçisinin yemeklerini yaptırmak üzere aşçı için ilan vermişti. Arayan bir kadın önce rakamı sordu. Ardından gelen muhabbet:

-“Kaç lira ödeyeceksiniz aşçı için?”

-“25 000,-TL”

-“40 000,-TL verirseniz geleyim. 25000,-TL için gelemem. Belediyeler zaten alışveriş kartı veriyor. Vakıf ve dernekler kıyafet eşya, odun, kömür ihtiyacımı karşılıyor. Emekliyim 65 yaş üstü kartım var, otobüse para vermiyorum. Her ay evimi ücretsiz temizliyorlar. Benim çalışmak için sebebim kalmıyor. Ha çalışacaksam da iyi bir para olmalı ki kendimi yorayım.”

İşte bunun için Suriyeli göçmenlerin ülkelerine dönmesi istenmiyor.

Bilmem anlatabildim mi?

Gerçi Türkiye fırsatlar ülkesi. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Kurtuluş savaşımızda zerre ter dökmemiş, emeği olmayan ama tepeden inme bu topraklara yerleşip Türk adı soyadı alan şirretler ülkenin tüm kazanımlarını zimmetlerine geçirdi. Sanayide, sanatta, ticarette onların önü açıldı. Devletin tüm imkanları onlar için seferber edildi. Örnek çok.

Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, hâtıralarını anlatırken, İbnü’l Emin Mahmud Kemal İnal Beyin "Son Sadrazamlar" isimli eseri ile alâkalı olarak şunları söylüyor: Valiliğim sırasında bir gün Celal Bayar, Adnan Menderes ve bazı bakanlar İstanbul'a geldiler. Efendi Hazretlerini buraya getir diye Florya Köşkünden haber gönderdiler. Derhal Mahmud Kemal Bey'e gittim ve durumu arz ettim. Öfkeli bir tavırla:

-“Ben o heriflerin ayağına gitmem!” dedi. Israr ettim, yalvardım, yakardım. Sonunda ikna etmeyi başardım. Bin naz ile ve söylene söylene Florya Deniz Köşkü'ne götürdüm. Yenilip içildiği, ileri geri konuşulduğu bir sırada Celal Bayar, İbnü’l Emin Mahmud Kemal Bey'e dönüp dedi ki:

-“Efendi! "Son Sadrazamlar" adındaki eserinizi okudum. Hakikaten güzel yazmışsınız. Lâkin hep Osmanlı döneminin sadrazamlarını (Başbakanlarını) anlatıyorsunuz! Acaba, bir eser daha kaleme alsanız, orada da Cumhuriyet devrinin başvekillerini, özellikle de cumhurbaşkanlarını yazsanız nasıl olur?”

İbnü’l Emin Mahmud Kemal Bey, karşısında bulunanın bir cumhurbaşkanı olduğunu hiç kaale almadan sordu:

-“Kim o herifler?” Sonra da şunları söyledi:

-“Ben son dönem Osmanlı sadrazamlarını yazdım; lâkin, hepsini yakından tanıdım. Kimisinin yanında bizzat bulundum, kimisiyle birlikte vazife yaptım. Merhum babam Mehmed Emin Paşa sayesinde birçoğunun aile mahremiyetine kadar sokuldum. Onlarla düştüm, onlarla kalktım. Halbuki yenileri tanımıyorum. Hem bunların yazılacak neleri var ki?”

Hazret daha sonra şunları ilâve etti:

-“Eskiden bir adam, en yüce mevki olan sadaret makamına yükseleceği zaman belli bir kademeden geçer, belli bir merhale kat' ederdi. Meselâ önce vali olur, sonra nazır(bakan) olur, derken sadrazamlığa(başbakanlığa) kadar çıkardı. Şimdi öyle mi? Ne idüğü belirsiz bir adam, birden milletin başına geçiyor, âlimi-ulemâyı ayağına çığırıyor!"

Değerli okurlarım. Bir yazının daha sonuna geliverdik. Örf adet ve gelenek haline gelmiş olan yazı sonu fıkramızı da ekleyelim. Okuyun, ondan sonra çıkıp başka köşelere göz atın.

Bir adamın sol gözü görme yeteneğini kaybetmiş. Doktorlar uygun bir donörden göz nakli yapacaklar. Ama bir türlü uygun göz bulamamışlar. Aradan birkaç gün geçtikten sonra doktoru hastasına müjdeyi vermiş.

-“Beyefendi, müjde. Göremeyen sol gözünüz için göz nakli yapabileceğiz. Uygun bir göz bulduk. Hemen hastaneye gelin.”

Hasta tek gözü ile görebildiği kadar görüp alelacele hastaneye gelmiş. Doktor açıklama yapmış:

-Uygun gözü bulduk. Ama bir koyundan. Koyun gözü. Ancak tüm veriler sizde iyi göreceği ve sisteme uyacağı yönünde. Uygun görürseniz size nakledeceğiz.”

Hasta kabul etmiş. Hemen ameliyata alıp birkaç saatte göz naklini yapmışlar. Sargılar açıldığında göz harika görüyormuş. Hasta mutlu. Doktor “bir ay sonra kontrole gelin” demiş.

Bir ay sonra hasta doktora kontrole gitmiş. Doktor “bir şikâyetin var mı? Memnun musun sol gözünden?” diye sorunca, hasta:

-“Çok memnunum, iyi görüyorum. Yalnız sol gözüm nerde yeşillik görse o yeşilliğe takılıyor” demiş.

***

Kalın sağlıcakla.

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Ersoy Baba
YAZARIN ÖZGEÇMİŞİ

Yazarın Özgeçmişi:
Ersoy Baba sınıfta kalma yokkenki yıllarda ilkokulu okudu. Hastalıkları sebebiyle okula gidemese de zorla mezun edildi.
Lise tahsilinden sonra Ankara'ya yerleşti.Teklifler Oxfort'tan gelmesine rağmen Gazi Eğitim Fakültesini tercih etti.  Ersoy baba bi gazetenin matbaasında tashihler  yaptı. Sonra birden kendini aynı gazetenin editör masasında buldu. Editör yemekten döndüğünde masadan kalkmak zorunda kaldı. Hırs yaptı ve rakip gazetede köşe yazarlığına kadar yükseldi. Şimdilerde emekli oldu. Gidip kahve köşelerinde oturacağına gazete köşelerinde milleti yazılarıyla meşgul ediyor.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya