
Sesli Dinle
Selam üzerinize olsun.
Hesap vermek, çoğu zaman insanın kaçtığı ama aslında en çok faydasına olan bir yüzleşmedir. Günümüz insanı, yaptığı her yanlış için bir gerekçe, her ihmali için bir bahane üretmekte oldukça mahirdir. Oysa hayat, bahanelerle değil sorumlulukla taşınır. Öncelikle kendine karşı dürüst olabildiği ölçüde insandır. Asıl hesap insanın vicdanında başlar. Her gece başımızı yastığa koyduğumuzda içimizde kurulan o sessiz mahkeme, mahkemelerin en adil olanıdır. İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel fark, irade sahibi olması ve bu iradenin neticesinde bir "hesap verme" sorumluluğu taşımasıdır. Hesap vermeyi öğrenen insan, hatasından dönmeyi de bilir.
İnancımıza göre hayat bize emanet edilmiştir. Ömür, mal, zaman ve imkânlar gelişi güzel harcansın diye değil; anlamlı yaşansın diye verilmiştir. Her şeyi bu dünyada kazandığımızın bilinciyle dengeli bir hayat yaşamalıyız. Yaratana karşı kulluk görevini, yaratılmışlara karşı ise insanlık vazifesini hakkıyla yerine getirip bunun hesabını verebilmeliyiz. Mümin, bu dünyada yaptıklarının ahirette bir karşılığı olacağını bilir ve hayatını buna göre düzenler. Dünya kalıcı değil, kısa süreli bir konaklama yeridir. Asıl ve ebedi olan ise ahiret alemidir. Orada son pişmanlığın bir faydası yoktur.
Yolun sonuna gelmeden önce, “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin…” [1] düsturunu hayatımızın merkezine koymalıyız. Çünkü hesabı verilemeyen bir hayat, taşınması en ağır yüktür. Hesabı temiz olanın mahşerde yüzü ak olur. Zira en büyük kazanç, Allah’ın huzuruna alnı açık, gönlü mutmain bir şekilde çıkabilmektir. Unutmayalım: Dünya geçici, hesap kalıcıdır. En akıllı insan, büyük hesap günü gelmeden önce kendiyle yüzleşebilen insandır. İnsanın yaratılış gayesi doğrultusunda kendisini hesaba çekmesi; kendisiyle yüzleşmesi, kendini kontrol etmesi ve hayatının muhasebesini yapmasıdır.
Barış, huzur ve esenlik dileğiyle...
[1] Hz.Ömer.Hadislerle İslâm, Cilt 1, Sayfa 307