Nasıl bir insanının türbesini ziyaret ettim?
Âtıf Hoca ile görüşen Japonya büyükelçisi Baron Uşida’nın tespiti şöyle:
“Sizin gibi birkaç hoca daha olsaydı, İslâmiyet bütün Doğu’yu bu arada Japonya’yı da fethederdi.”
Dünyaca meşhur bir İtalyan müsteşriki de Şeyhülislâmlık kapısına başvurarak bazı suallerine cevap istiyor. Onu Âtıf Hoca’ya gönderiyorlar. Âtıf Hoca ile saatlerce görüşüp ilmine hayran kalan müsteşrikin intibâı şöyledir:
“Ben Arap ve Hint illerini gezdim ve birçok din âlimi ile görüştüm. Hiçbiri beni sizin kadar doyuramadı. Yıllardır fikrimi tırmalayan en karışık ve girift meseleleri siz çözdünüz. Her tarafa yayılan şöhretinizin ne kadar haklı olduğunu şimdi anlıyorum.”
19 Şubat 1919’da Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi başkanlığında kurulan ve bir ilim derneği olan Cemiyyet-i Müderrisîn’in ikinci başkanlığına getirildi. Bu cemiyet, 24 Kasım 1919’da icra ettiği genel kurulunda adını Teâlî-i İslâm Cemiyetine çevirdi. Başkanı da Âtıf Hoca oldu.
Teâlî-i İslâm Cemiyeti, İstanbul’da ve Anadolu’da pek çok şube açmış, ücretsiz olarak dağıttığı yüz binlerce kitap ile köylü çocuklarının bilgilen-dirilmesinde büyük hizmetlerde bulunmuştu. Yine Cemiyet, İzmir’in Yunanlılarca işgalinde ilk protesto sesini yükseltmiştir. Âtıf Hoca, bu cemiyet namına “Küçük İlm-i Hâl” kitabı ile “İslâm Yolu” adlı bir de tarih kitabı hazırlamış ve bunları bastırarak dağıtmıştır.
Millî Mücadele aleyhinde kaleme alınan ve Yunan uçakları ile Anadolu’ya atılan bir bildiriye arkadaşlarının baskısına rağmen imza atmamış hatta onlara muhalefet ederek yaptıkları yanlış konusunda onları ikaz etmiştir. İstiklâl Harbini alenen destekleyen Âtıf Hoca, bu cihada kalemi ile katılarak milletine ve vatanına olan sadakatini ve hizmetlerini hakkı ile yerine getirmiştir.
1923 yılında yayınladığı, Tesettür-i Şer’î ve 1924’te kitaplaştırdığı, “Din-i İslâm’da Men-i Müskîrât” adlı eserleri ile Âtıf Efendi Kütüphanesi Neşriyatından adıyla yeni bir serinin neşrine başlayan Hoca, bir taraftan ailesinin rızkını temin etmek maksadıyla kitapçılığa, diğer taraftan yeni şekillenmeye başlayan genç Cumhuriyet’e ve insanına ilmî ve İslâmî bir hizmet yapmaya girişti. Kitaplarını önce mutlaka Maarif Vekâleti’ne gönderiyor, -izin için- sonra da oradan alınan ruhsat ile basımı ve dağıtımıyla meşgul oluyordu.
İlk iki kitabının gördüğü alakadan hoşnut olan Âtıf Hoca, dizinin üçüncü kitabı olan Frenk Mukallitliği ve Şapka adlı eserini Maarif Vekâleti’nden ruhsat alarak 12 Temmuz 1924 tarihinde yayınladı. Dostlarına on yıl içerisinde elli kitap yayınlamak azminde olduğunu söylüyordu.