Durgun su ilk bakışta hazır bir potansiyel gibi görünürse de, onu harekete geçirip ondan faydalanmak için ayrıca bir enerji ve gayret sarf etmemiz gerekir. Barış içindeki toplumun coşkun hissiyat ve heyecanı ise, yağışlı havada suların kabarıp coşmasına benzer, bu su da sevindirici olsa bile uzun süreli değildir.
Toplumu yönlendirmek durumundaki siyasiler, iktidarı ve muhalefeti ile bu gerçeği göz önünde tutarak hareket etmek zorundadır. Toplumda lehlerine sağladıkları heyecan fırsatı ve fırtınası da bu su gibi uzun süre devam etmeyecektir. Yağmur yağarken testisini doldurmayanlar, yağışlar çekildikten sonra susuzluk çekeceklerdir.
Geçmişten bugüne siyasi tarihimize baktığımızda bu gerçeği, gayet rahat ve net olarak görebiliriz.
Halkın "bitmez ve tükenmez" sanılan coşkun heyecan ile "teveccüh desteğinin" yıllar geçtikçe nasıl "tepkiye" dönüştüğü çok görülmüştür. Rahmetli Menderes, Demirel ve Özal heyecanı bu durumun en yakın yaşadığımız örnekleridir.
Her fırsatta söylediğim gibi, halkın tepkisi gittikçe kabaran sele benzer; arkası kesilmez ise önüne geçilmez.
Bu nedenle milletin istikbalinde ikbal rüzgarını arkalarına alıp yüksek hedeflere doğru yelken açan İKTİDAR, rüzgar kesilmeden (kaptanı ve tayfasıyla) devlet gemisini selamet limanına çekmeye bakmalıdır. Yoksa halkın destek ve teveccüh rüzgarı azalıp devlet gemisi denizin ortasında çaresiz kaldığında imdada (geçmişte olduğu gibi) "haramiler" yetişecek olursa, devlet gemisi soyulmuş olacaktır !
Halkın destek ve teveccüh rüzgarı ise, gönüllerin tahribi ile değil, tamiri ile başlar. Elazığ/Harput Ulu Camide Büyüklerimizden yadigar, eskimez yazı ile yazılmış bir levhada şunları okuyup not almıştım:
"Kimseye baki değildir sim-ü zer(altın-gümüş) dürr-ü güher (inci-mücevher).
Dünyada harâb bir gönül tamir etmektir HÜNER !" denilmiştir.
17.09.2023
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü