Tıp hekimlerinin teşhisine göre, hastalıkların bir çoğunun (kanserde olduğu gibi) tedavilerindeki çaresizliklerin başında geç kalmakarı gelmektedir.
Bunun baş nedeni de çoğu hastanın rahatsızlığını gizleyerek tedavisini geciktirmesi olmaktadır.
Peygamber efendimiz hadis-i şerifinde, Müslümanların sevinçlerini ve üzüntülerini paylaşmada bir vücut gibi olduğunu (Buhâri, 6011 / Müslim, 2586) belirtmektedir.
Bu durumda raharsızlıklarımızda küçük sorunları kimseyle paylaşmadan geçirsek de, ciddi sorunların çaresini, kimseyle paylsşmadan kendimiz bulamayız.
Atalarımız, Derdini saklayan, derman bulamaz demişlerdir.
Sır tutmak (KETUMLUK) iyidir ama; ruhumuzu kemiren derdi saklamak iyi değildir.
Dert, sıkıntı kıynetli şey olmadığına göre bunu içimizde tutmak da iyi bir şey değildir. Mikrobun bekletilmeden temizlenip atılması gerekir.
Dikkat edelim, kötü hastalıkları içimizde başlar. Dışımızdaki yara ve bere büyük olsa da içimizdeki leke kadar endişe verici değildir.
Bu nedenle bizi rahatsız eden içimizdeki huzursuzlukları SIR bilerek tutmak yerine, UR bilerek atmak en doğrusudur.
Bedenimizi de ruhumuzu da rahatsız olacağımız mikroplar ve mikrobik düşünceler için dert kasas yapmak akıl işi değildir.
Dert, saklayanda kalır; dermanı arayıp soruşturan bulur. Peygamber efendimiz, *Ey insanlar !
Tedavi olun; şüphesiz Allah dermansiz dert yaratmamıştır* (Taberâni, 11337)
buyurmaktadır !
23.03.2025
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü