Milletleri birbirinden ayıran en önemli ve en farklı iki özelliği vardır. Bunlardan birisi DİNLERİ, diğeri DİLLERİ'dir. Bu iki özelliklerinden sonra bunlara bağlı olarak gelişen "örf-adetleri, gelenek ve görenekleri ile geliştirdikleri kültür farklılıkları" gelir
Bilhassa "din ve dil", milletlerin karizmatik karakterinde nehirlerin, dünyada hayat ortamının başladığı günden bugüne milyarlarca yıllar sürecinde aka aka oluşturdukları yatakları gibidir.
Bir nehrin yatağına set çekilerek barajlar oluşturup akış hızı kesilebilir; ama yatağını değiştirmek mümkün değildir.
Bir milletin de "dini ve dili" değişmedikçe, "sosyal, siyasi ve kültürel" oyunlarla o milletin "milli karakterini" değiştirmek mümkün değildir.
Bu coğrafi ve sosyal gerçeklikten hateketle; yaklaşık elli (50) yıldır rüşdünü ispatlayarak dünya milletleri arasına katılmak isteyen KIBRIS TÜRKLERİ'nin "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini", artık dünyanın tanıyıp kabul etme zamanı çoktan gelmiştir.
Ergenlik çağına ulaşıp evlenme zamanı gelan gençlere yardımcı olan başta anne-babası, bunlar yoksa ağabey ve kardeşleri ile eş ve dostlarının yardımcı olması gibi; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni bağımsız bir devlet olarak başta "TÜRK VE İSLAM DÜNYASI" artık tanımalıdır.
Bunun için dünya devletleri nezdinde yapılması gereken girişimleri, AĞABEY konumunda olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ devletimiz, artık vakit geçirmeden yapmalıdır.
Müzmin bekar gibi elli (50) yıldır bağımsız devlet olmayı bekleyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini dünya devletleri, Hristiyan dünyasının baskısından çekinerek tanımaya yanaşmıyorlar ise, Kıbrıs Türkleri "REFERANDUM" yaparak kendi istekleri ile "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını" kabul edip topraklarını Türkiye sınırları içine katmalıdır.
Bu konuda Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başta olmak üzere Hıristiyan dünyasının "gönlü olacak" diye beklemek, BASİRETSİZLİK olur. Kıyamete kadar beklesek, onların gönlü olmaz.
Zira Yüce Allah hayat rehberimiz olan (Bakara, 2) kitabı Kur'an-ı Kerim'de, "Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaktır" (Bakara, 120) buyurmaktadır !
Nehirlerin yatak değiştirmesi gibi, biz Türklerin de "din değiştirmesi" mümkün olmayacağına göre; "Hıristiyan dünyasının gönlü olacak" diye beklemek boşunadır.
Bilmeliyiz ki, yürüyen yolda kalmaz; beklemeyen aldanmaz.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Büyük devletimizin saygın başı olarak zat-ı alinizden ve devlet erkanından bu milli meselenin gereğini saygılarımla arz ederim.
Sizlerde bu basiret ve cesareti görüyorum.
Yolunuz ve bahtınız açık olsun !
26.09.2023
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü