DEHAP, HADEP, HEDEP, HDP, YEŞİL SOL… gibi değişik isimler alan kapatılıp tekrar açılan Kürt vatandaşların partisi olarak bilinen Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin son kısaltılmış ismi DEM oldu.
Halkımızın milli içkisi olan çayın demlenmesinden kinaye olarak DEM parti “siyasetin demi” olarak politik söylemlerin konusu oldu. DEM Parti’ye yaklaşan partiler “demlenmek” olumsuzluk ithamı ile eleştirildi.
Siyaset sahnesinde yıllardır var olan bu siyasi hareket/parti bölücü terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı olarak suçlandı. Terör örgütü ile ilişkisini kesememek, ona bağımlı ve güdümünde olmakla itham edildi. %10 civarında oy alarak meclise hemen her dönem 60-70 milletvekili seçtiren, yaklaşık 6-8milyon seçmenin tercihi olabilen bu parti ardılları hazineden yardım alıyor, vekilleri maaş alıyor, TBMM’de başkan vekilliği yapıyor, meclise riyaset ediyorlar. Meclis komisyonlarında temsil ediliyorlar ve meclis grupları var.
Yerel seçimlerde de etkili olarak Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde il, ilçe belediye başkanlıklarını alıyorlar, batı bölgelerinde bazı illerde yerel yönetimlerde etkili olacak oranda seçmen kitleleri mevcut. İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Mersin, Urfa… gibi illerde seçim sonuçlarında belirleyici olabiliyorlar.
Seçilen milletvekilleri, terörle ilişkilendirilen hukuki davalar nedeniyle meclisten atılıp, hapis cezalarıyla siyasetten dışlanıyorlar. Seçilen Belediye Başkanları da benzer nedenlerle alınıyor ve yerlerine vali, kaymakamlar kayyum olarak atanıyorlar.
Kısaca özetlediğim bu tablo kısır bir döngü olarak yıllardır tekrarlanıyor. Partiler kapatılıyor, parti adları değişiyor, vekiller siyaset dışına atılıyor, yerine yeni isimler geliyor. Ancak bu siyasi partinin varlığı/gerçekliği hep devam ediyor. TBMM’nin 3. ya da 4. Partisi olarak temsilini sürdürüyor.
Ancak demokratik rüştünü ve meşruiyetini bir türlü ispat edemiyor. İktidar ve diğer siyasi partiler tarafından PKK terör örgütünün meclisteki uzantısı olmakla suçlanıyor, örgütle ilişkisini kesmemekle itham ediliyor. Onlarda bir türlü PKK terör örgütü ile ilişkili olmadıklarını söylemiyor, meşru demokratik bir Türkiye partisi olduklarını gösteremiyorlar.
Son adıyla bu DEM Parti, terörle ilişkili ise demokratik siyasette, TBMM’de neden var? Buna demokrasimiz, devletimiz, meclisimiz, yargımız neden tahammül ediyor? Dünyanın hiçbir demokratik ülkesi terörün organik uzantısı olan bir partiye yaşama hakkı tanımaz! Siyasi gücü zirvede olan gerekiyorsa Anayasayı bile göz ardı edebilen Cumhur ittifakı iktidarı neden gereğini yaparak bu partiyi kapattırmıyor?
DEM Türkiye’de siyasi savaşın siper hattımı ki herkes onun üzerinden birbirine ateş ediyor! Siyasi suçlamanın, terörle ilişkili olmanın odağı olarak ona yaklaşan her parti “demlenmekle” karalanıyor.
Terör etiketli DEM siyasetin “şamar oğlanı” olarak tokatlanıyor. Özellikle seçim dönemlerinde siyasi propagandanın bir aparatı, silahı olarak partiler birbirini ona yanaşmakla onunla ittifak kurmakla itham ederek yıpratmaya çalışıyor. Konjonktüre göre, siyasi çıkarlara göre bir “kum torbası” olarak dövülüyor, sövülüyor!
Yerine göre seçim, oy hesaplarıyla hemen her parti iktidar, muhalefet onlarla aleni ya da kapalı kapılar ardında görüşüyor. Açık, gizli muvazalar içine giriyorlar. Bu hal Türkiye siyasetini kirletiyor! Siyasetin ve partilerin kimyasını bozuyor. Ülkenin milli birlik ve beraberliğini zaafa düşürüyor! Türkiye’ye düşmanlık besleyenlere alan açıyor, koz veriyor.
Yıllardır süregelen PKK terör saldırıları, sivil-asker-polis şehitler, terörün maddi-manevi her türlü bedeli halkın hafızasında tepkili, lanetli, nefret dolu duygularla canlılığı dipdiriyken Kürt seçmen dışında diğer seçmenlerin tavrı isyan halindedir! Hiçbir saikle PKK ve ona müzahir, iltisaklı siyaset; hiçbir şekilde kabul edilemez, tasvip göremez.
İşte bu haklı nefreti siyaseten araç sallaştırarak, kutuplaştırmanın malzemesi yaparak, siyasi rant, oy devşirmek oportünizmi ülkenin milli birlik ve bütünlüğüne büyük zararlar veriyor. Seçmenler, vatandaşlar, kitleler düşmanlaştırılarak iktidar ve siyasi kazanım devşiriliyor.
Bu tablo devlet, iktidar, muhalefet ve tüm siyasi partiler açısından tam bir “ikiyüzlülük” değil mi?
Eğer DEM terörün meclisteki uzantısı ise bu ülke buna neden tahammül ediyor?
DEM demokratik, meşru, anayasal bir parti ise neden şiddetle, terörle, ihanetle suçlanıyor?
DEM; hangi reel politik saikle, hangi ihtiyaç ve siyasi anlayışla, kimlerin baskısı ya da vesayeti ile bu paradoksal/çelişkili durumla TBMM’deki varlığını sürdürebiliyor?
Bu ikiyüzlü, ikircikli konjonktür; böyle devam edemez! DEM’e oy veren Kürt vatandaşlar içinde ona nefretle bakan vatandaşlar için de bu büyük bir handikaptır. Ülkeye, millete, demokrasimize yazık ediliyor…
Bir yanda milyonlarca DEM’e oy veren vatandaşlarımız teröre destek vermek hatta terörist olmakla ötekileştiriliyor. Diğer tarafta daha büyük bir vatandaş kitlesi teröristlere boyun eğen, onları besleyen, onlara metazori razı olmak zorunda bırakılarak devlete, demokrasiye güvenleri sarsılıyor!
Sonuç olarak;
Bu çifte standart behemahal ortadan kaldırılmalıdır! Bütün riskleri alınarak ya DEM tamamen kapatılmalıdır ya da bu ekol, terör ve şiddetle ilişkisini keserek demokratik bir Türkiye partisi haline gelmelidir. Bunun yolu PKK terörünü bitirmek ise devletimiz bunun çözümünü içerden, dışardan bir türlü bulabilmelidir.
Bu duruma ülkenin daha fazla tahammülü yoktur. İşte Türkiye’nin “beka sorunu” tam da budur!
Aydın BOLAT
Mart 2024