قُلْ هٰذِهٖ سَبٖيلٖٓي اَدْعُٓوا اِلَى اللّٰهِ عَلٰى بَصٖيرَةٍ اَنَا۬ وَمَنِ اتَّبَعَنٖيؕ وَسُبْحَانَ اللّٰهِ وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِكٖينَ
“De ki: “İşte bu, benim gittiğim yoldur.
Ben ve yol arkadaşlarım kesin ve açık delille sizi Allah’ın dinine çağırıyoruz.
Eşsiz olan, eksiksiz ve tam olan sadece Yüce Allah’tır.
Ben O’na eş ve ortak koşanlardan asla olmam.”
(Yusuf 108)
Yol davadır. Dava sahibi yola niyet eden, kararlı olan, yola giren, yolu tutan ve yola tutunandır; en önemlisi yolda istikamet üzere olandır. Bunun için yol işaretlerine ihtiyaç vardır. Bir de işaretleri görecek göze, duyacak kulağa ve değerlendirecek akla.
Lider, kendini bilendir. Kendini bildiği için Rabbini bilendir. Rabbini bildiği için yolu görendir. Onun bütün derdi ve hedefi çıktığı yolda davasıdır. O, asla kendine çağırmaz, kendisini göstermez, çıkarını öncelemez. O, yol işareti gibidir, kendini değil davayı gösterir. Bu yüzden lidere bakan davayı görür, yola girer, davaya katılır, sahip çıkar, davanın eri ve ferdi olur. Davada birey bütünün, fert cemaatin, şahıs toplumun ayrılmaz parçasıdır. Başta lider olmak üzere herkes dava eridir, davayla şekillenirler, davanın ete kemiğe bürünmüş halini temsil ederler.
Lider önde, dava erleri gösterdiği yoldadır. Lideri de erleri de dava adamıdır. Bu davada hiç kimse ne cinsiyetini ortaya sürer ne onu inkâr eder ne de cinsiyetçilik yapar; doğal olmak, fıtratı kaybetmemek, insan ve müslüman olmak alamet-i farikadır. Zaten müslüman olmak ve müslüman bilinmek de budur. Müslüman takva ve ihsan sahibidir. Takvasıyla kötülüğe geçit vermez, ihsanıyla iyilik yollarını açar. Hangi cins, ırk, renk, aileden olursa olsun herkes kardeştir ve bu noktada herkes eşittir. Farklılık dava yolundaki konum, görev ve sorumluluktadır. Dava eri cinsiyete, ırka, renge ve aileye değil konumuna, görevine ve sorumluğuna dikkatini yoğunlaştırır.
İşin özü ve esası yolun Sahibini tanımak, davanın Rabbini bilmek, lideri görevlendiren ve davayı bildiren Yüce İradenin rızasına yönelmektir. Zaten liderin bütün çağrısı da O’nadır. Bu çağrının ilk sahibi liderlerin öncüsü ve birincisi olan peygamberdir. Sonraki liderler onu örnek alan ve yolunda yürüyen dava yolunun vârisleridir. Buradaki miras maddî kazanım veya üstünlük değil sorumluluk ve görevdir. Çünkü liderlik de dava erliği de bir görevdir.
Bu yüzden lider yolu gösterir, Allah’ın dinine ve rızasına çağırır. “İşte bu benim gittiğim yoldur. Ama benim asıl çağrım yolun sahibi Yüce Allah’adır. Bu çağrı O’nu bilmeye, tanımaya ve kul olmayadır. Bu çağrıya uymak imandır, teslimiyettir ve ihsandır. Dava adamı bu hal ve şuurla şirkten ve şirk koşandan kendisini ayrıştırır ve fıtratı korunmuş kişiliği temsil eder.
Lider dava yolunda örnek kişiliktir. O, temsil ettiği konumuyla örnek, verdiği komutlarıyla rehberdir. Hem heyecan verir hem yönlendirir hem korur hem kollar. Deyim yerindeyse duygu gazıyla akıl frenini dengede tutar. Ne duygularını bütünüyle frenler ne aklını boşa çıkartır. Dava erlerinin içinde, onlarla iç içe, aynı dili konuşan, aynı duyguları paylaşan, aynı yöne yönelen içlerinden biridir. Onlar gibi duyar, onlarla duygulanır; hakikati görür, yolu gösterir.
O söyleyemeyenin dili, göremeyenin gözü, duyamayanın kulağıdır; gündüz güneş ışığı, gece mehtap aydınlığı; gölgeleyen bulut, serinleten pınar, denizler gibi engin, dağlar gibi dingin, ırmaklar gibi çağlayan; milletiyle gülen ve milletiyle ağlayandır.
Hem yolun yolcusu hem de işaret direğidir. Yolu gösterir, kendini asla! Arayan onu bulur, bulan sorar, soran yoluna devam eder. O hak yolda, ümmet yolundadır. Aynı yolda, aynı yönde hep birlikte: Ölümde ve düğünde, sağlıkta ve hastalıkta, selamette ve musibette, iyi günde ve kötü günde; uzakta değil, mahallede; yan komşu, kapı komşu; aynı safta, aynı taraftadır… Çünkü o mümindir, davanın eridir.
“Müminin hâli ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır ve bu hal sadece ona mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayırlı olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde sabreder; bu da onun için hayırlı olur.” (Müslim, Zühd, 64)
Başarı ve kazanç onu aldanmışlığa ve büyüklenmeye götürmez, kaybetmek ve zarara uğramak da yılgınlığa, karamsarlığa ve isyana sevk etmez. O, Rahmet Peygamberinin izinde ve yolunu gösteren gerçek liderin tarafındadır. İmanı, eylemleri ve davranışları tutarlıdır. Sağlam iman, tutarlı eylem ve dürüstlük abidesi ahlak sahibidir. Dava mücadelesinde şükreder kazanır, sabreder yine kazanır; kalır gazi olur, ölür şehitler hanesine yazılır.
10 Safer 1446 / 14 Ağustos 2024