Son dönemde Hazine Ve Maliye Bakanlığınca Bakanlığın taşra teşkilatı Vergi Dairesi Başkanlıklarında önemli değişiklikler yapıldı. Yine tahsilatın artırılmasına yönelik Vergi Ve Sigorta Prim borçları ile belediyelerin borçlarının tahsilatı konusunda haciz uygulamaları dahil önemli kararlar alınarak uygulamaya konuldu. Ekonomide Orta Vadeli Proğramla ilgili birtakım revize işlemleri yapılarak kamuoyu ile paylaşıldı.Tüm bu konulara ilişkin değerlendirmelerimiz bu yazımızın konusunu oluşturacaktır.
Vergi Dairesi Başkanlıkları Artık Yok
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın taşra teşkilatı defterdarlıklar ile Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) taşra teşkilatı vergi dairesi başkanlıkları yeni düzenlemede tek çatı altında toplandı. ‘’Önceden Bakanlığın taşradaki temsilcileri defterdarlardı. Daha sonra vergi denetimi ile tahsilatı ayıralım dediler ve 29 ilde Gelir İdaresi Başkanlığı kuruldu. Defterdarların sadece milli evrak görevi kaldı. Bu görev de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredilince defterdarlar önemli ölçüde işlevsiz hale geldi.
Yapılan son düzenlemeler sonrası ; vergi denetimi Hazine Ve Maliye Bakanlığı merkez teşkilatı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı tarafından organize ediliyor.Yine bu merkez birimine bağlı 9 büyük ilde bu kurula bağlı Vergi Denetim Daire Başkanlıkları var .Bu 9 ilin dışındaki vergi denetim faaliyetleri 9 ilde görev yapan vergi müfettişlerininin turne proğramları ile yürütülüyor.Vergi Denetimi dışındaki tüm işlemler 81 ilde Gelir İdaresi Başkanlğı bünyesinde yeni ihdas edilen Defterdarlıklar eliyle yürütülecek. Bundan sonra Vergi Dairesi Başkanlığı diye bir unvan söz konusu değil.’’
SGK Ve Vergi Borçları Nedeniyle Haciz İşlemleri Yapılırken Dikkat
Son aylarda yaşanan ekonomik sorunlar nedeniyle borçlarını ödeyemeyen veya ödeme zorluğu çeken önemli sanayici ve iş insanları nezdinde SGK ve Vergi İdaresi tarafından habersiz ve katı bir şekilde tahsilat yapılmaya başlandığı, özellikle elektronik haciz uygulamaları nedeniyle iş insanlarının zor durumda kaldıkları haberleri sıkça dillendiriliyor. Vergi ve sigorta borçlarının tahsilinde özellikle elektronik haciz işlemi yapılmadan önce mükelleflerin mutlaka bildirilmesi gerektiği aynı zamanda borçların tecilinde mükellefleri rahatlatacak vade imkanlarının sunulmasının şart olduğunu düşünüyorum. Son 1-2 yıllık dönemde Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ‘geliri nasıl arttırabiliriz’ düşüncesi çerçevesinde Kurumlar vergisi oranı yüzde 23’ten yüzde 25’e, KDV yüzde 18’den yüzde 20’lere çıkarıldı. Bir taraftan sürekli oynaklık gösteren döviz sebebiyle piyasanın olumsuz etkilenmemesi için faiz oranlarıyla ilgili bir enstrüman devreye konuldu. Yüzde 50’ye kadar faiz oranı arttırıldı. Bütün bunların yanında bakanlık, ‘Bizim gelire ihtiyacımız var. SGK ve Vergi borçalarını tahsil edelim’ diye bir idari karar aldı. Bursa’da dahil olmak üzere bir çok kuruma elektronik haciz gitmeye başladı.
Doğru Bir Yaklaşım Değil
İş İnsanlarının Vergi ve SGK prim borcu olabilir, önemli olanın bu işletmeleri ayakta tutup yaşatabilmektir. Bu işletmeler binlerce kişiye istihdam sağlayan önemli işletmeler. Olayın sosyal boyutunu da düşünerek bu tür işlemleri incitmeden ve o işletmeleri kaybetmeden çözümler hayata geçirilmesi çok daha doğru bir yaklaşım olacaktır.2019 yılından bu tarafa gecikme zammı oranları ticari kredi faiz oranlarının altında seyrediyor. Ancak son yapılan düzenleme ile bu oran yüzde 4,5’e yükselerek Merkez Bankasınca açıklanan faizlerin ilk defa biraz üzerinde.Geçmiş dönemlerde gecikme zammı oranlarının ticari kredi faizi oranlarının altında olması nedeniyle sgk ve vergi borçları bazı firmalarca finansman aracı olarak kullanılmış olabilir. Gerek bu firmalar gerekse içinde yaşadığımız kriz nedeniyle borçlu durumda bulunan firmalarımızınTüm banka hesaplarına birden elektronik haciz gelmesi doğru değildir. Yakın zamanda şunu duyuyorum ki; mesela sizin 100 liralık bir borcunuz var. Bu borç miktarı hiç dikkate alınmadan borcunuzun 5 katı 10 katı tutarında Tüm banka hesaplarınıza ve gayrimenkullerinize haciz koyuluyor. Maalesef Bunlar doğru bir yaklaşım değil’
36 Aya Kadar Tecil İmkânı Var
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın tabi ki tahsilat çalışmalarını yapacaktır. ‘’Ancak bir iş insanı olduğunuzu düşünün. 500 tane işçinin istihdamını yapmışsınız. Sabah uyandığınızda tüm banka hesaplarınızın haczedilmiş olduğunu gördüğünüz anda bu sizi çok incitir. Bu durumda ne yapılması gerekir? Borçlu kişilerin ilgili kurumlara davet edilerek bu borçları nasıl ödeyebilecekleri, kısa sürede ödemeleri halinde ne olacağı konusunda konuşularak korkutmadan tahsil edilmesi gerekiyor. Kanunda 36 aya kadar tecil imkânları var. Teminat alarak bu borçlar tecil ediliyor. Mükellef teminat veriyorsa, kendisini zor sokmayacak şekilde tecil faizini de alarak bu şekilde tahsil yoluna gidilmesi, haciz işlemine en son başvurulması gerekiyor. Zaten ekonomi kırılgan bir dönemden geçiyor. Bu sıkıntıların üzerine bunlar eklendiği zaman işten çıkarmalar başlayarak sosyal yönden büyük etkilere yol açabilir.’’
Belediyeler Zor Durumda
Ülkemizde Büyükşehir Belediyeleri dahil tüm belediyelerin çok önemli tutarlarda birikmiş SGK ve Vergi borçları var. Bu çok yüksek tutarlı borçlar nedeniyle belediyelerin kısa vadede tahsilata zorlanmaları da doğru bir yaklaşım değil. Belediyelerin yüksek vergi ve prim borçları bugünün borcu değil. 15-20 yıldır ödenmeyen borçların birikerek bugüne gelmiş halidir. Belediyeler aynı zamanda sosyal hizmet yerleridir. Bu borçları tahsil ederken sosyal hizmet proğramlarına zarar vermeden bir tahsilat yöntemi geliştirmeye ihtiyaç var. Bu sorunun bir daha tartışmalara neden olmayacak şekilde kökten çözülmesi şart. Sorunun çözümü amacıyla Türkiye Belediyeler Birliği bir yasa düzenlemesi önerisi sunarak bu sorunu ortadan lakdırabilir.Cari dönem borçlarının kaynakta kesinti yoluyla geçmiş dönem borçlarının da uzun vadeli bir ödeme imkânıyla bu borçların tasfiyesi sağlanabilir. Bu siyaset üstü sorun merkezi hükümetinde yapıcı yaklaşımlarıyla çözülebilir.
Ekonomide Kalıcı Düzelme Büyük Ölçüde Güven Sorununa Bağlı
Hazine ve Maliye Bakanlığı yüksek enflasyon nedeniyle sabit gelirli emekliler ile çalışanların yaşadığı sorunlara karşı enflasyonun düşürülmesi ve kalıcı hale getirilmesi, faiz oranlarının düşürülmesi, kayıt dışıyla mücadele gibi başlıkların yer aldığı bir program açıkladı. Son olarak da yukarıda belirttiğimiz gelir getirici amaçla tahsilat çalışmalarını hızlandırdı. ‘’Ekonomi sadece para politikasıyla çözebileceğiniz bir şey değildir. Önce güven sorununun aşılması gerekmektedir. İş insanının sermayesi var. Ancak yatırım iklimini göremediği için yatırım yapmıyor. Dövizdeki istikrarsızlık ve yüksek enflasyon nedeniyle yabancı yatırımcıyı ülkeye getiremezsiniz.Bütün bunların yanında güven sorununun aşılması için vatandaşın yargıya olan güvenini tesis etmek gerekiyor. Bu konudaki sıkıntımızı kabul etmeliyiz. Adalet projesi hukukun üstünlüğü endeksine göre Türkiye 116’ncı sırada yer alıyor. Biz İran, Sudan, gibi ülkeler ligindeyiz’’.Maalesef Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin açıkladığı veriye göre 2021 yılında Türkiye’de alınan 78 karardan 76’sında İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyulmadığı tespit edilmiş. Bu durumda Adalet anlamında bu sorunları gidermeden, ekonomide aldığımız önlemlerin başarı getirmesi mümkün değildir.
Kurumlar Bağımsız Çalışabilmeli
Ülkemizde en önemli sorunlardan biri de Bağımsız çalışan ve karar alabilen güvenilir kurumlar olmaması sorunudur. ‘’Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ,GİB,SGK,BDDK,SPK gibi kurumların bağımsız olması gerekmektedir .TÜİK yüzde 76 enflasyon açıklarken, ENAG yüzde 116 açıklıyor. Güven unsurunun tesisi için bunların olmaması İhale yasası başta olmak üzere tüm kurumların AB normalarına uygun çalışması gibi yapısal reformları hızlı bir şekilde yapmamız gerekiyor.Tasarruf konusunda da yapılacak çok şey var.Sadece bir örnek vermem gerekirse 2002-2015 yılları arasında ortalama 50-55 Milyar TL faiz ödemesi gerçekleşirken 2024 yılı bütçesinde bu rakam 1 trilyon 276 Milyar TL.Bu da son 5 yılda çok önemli bir sermaye transferi anlamına geliyor
Bu Sorunlar Aşılabilir
Son olarak ülkemizde bütün bu sorunlar iyi bir finans ve İnsan Kaynakları yönetimi ile aşılabilir. Emanetin ehline verildiği ortak aklın ve istişare kültürünün egemen olduğu ve adalet temelli bir yaklaşımla kısa orta ve uzun vadede bu sorunlar çözülebilir.