Düşünme ve Sorgulama Zamanı
MAKALE
Paylaş
18.10.2024 18:23
290 okunma
Ahmet Karataş

Türk toplumu olarak bizi biz yapan, bizim olan değerlerimizin teknoloji desteği ile en yoğun tahribata uğradığı kritik bir dönemden geçiyoruz. Kültürel, ahlaki, ticari, ailevi, tarihi ve dini değerlerimizin topyekün saldırı altında olması tesadüfle ve çağın gerekliliği ile izah edilemez. Bunun emperyal bir proje olduğunu kabul etmedikçe aldığımız ve alacağımız hiçbir pansuman tedavinin fayda etmeyeceğini, çöküşümüzü durdurmayacağını bilmemiz gerekir.

Önce değerlerimiz tahrip edildi, kadim kültürümüz ve kutsallarımız itibarsızlaştırıldı. Akabinde öncelikle gençerimizin zihinlerinde şüpheler uyandırıldı. Sonra da seküler yaşam ve inanç tarzı kademeli olarak, alternatifsiz tek seçenekmiş gibi milletimize dayatıldı. Böylece yaşam tarzıyla birlikte hayata bakış açımız da değişti.  Sosyo- psikolojik ve sosyo- ekonomik açılardan ikili ve çoklu ilişkiler başta olmak üzere aile kurumuna, dine, tarihe, milli kültürümüze bakışımız aşamalı olarak değişmeye başladı.

Antik Yunan dönemini aratırcasına egoistleştik. İnsanoğlu haşa Tanrı’yı gökyüzüne sürgüne göndererek özgürleşeceğine inandırıldı. Yetmedi,  kendini adeta tanrılaştırmaya başladı. Allah’ı kalbinden ve hayatından çıkarınca sınırsız özgür ve mutlu olacağını sandı. Ama olmadı. Tam tersine daha da köleleşti.

Seküler ideolojiler ve düşünce sistemleri insanlara huzur, adalet ve mutluluk vermekten ziyade   dünyayı kana buladı ve cehenneme çevirdi. Hırçınlığımız, nefretimiz, öfkemiz, yok etme ve kan dökme hırsımız sağlığımızı tehdit eder boyutlara ulaştı. Toplumun önemli bir kesimi psikolojik destek almadan yaşayamaz hale geldi.

Yedi milyarlık dünyada, seksen beş milyonluk Türkiye’de insanlar hızla yalnızlaşıyor, gençler ailelerden kopuyor, aile kurumu çöküyor, evlilik ve çocuk yapma oranları hızla düşüyor, baş tacı etmemiz gereken ve kültür aktarıcı misyonları olan yaşlılarımız erken rezervasyon veya torpille huzurevlerine yerleştirilmeye başlandı Telefon, tablet ve televizyon başında geçirilmesi gereken ideal saat 3-6 yaş arası için otuz dakika, ilkokul çağında 45 dakika, ortaokulda 1 saat, lisede ise 2 saat olması gerekirken neredeyse hepimiz gün boyu ekran bağımlısı olduk. Velhasıl topyekün çözülüyoruz ve çöküyoruz.

Peki niye? Bize ne oldu? Ayartıcı çağdaş yöntemlerle, nefsimize hoş gelen süslü püslü ambalajlarda bize sunulan reçete neydi ki, yolumuzu şaşırdık, benliğimizi kaybettik? Bu durumda bizi bizden koparan dayatılmış sistemleri artık sorgulama zamanı gelmedi mi?

Bugünlere nasıl gelindi? Bu soruların cevabı için sadece üç yüz yıllık dönüşüm sürecini gözden geçirelim yeter. Önce toplumun inancı, değerleri ve ilhamını İslam’dan alan gelenekleri hor görüldü, yıpratıldı ve itibarsızlaştırıldı. Kıvamına gelince öncelikle gençlik İslam’dan uzaklaştırıldı. Bir başka deyişle İslam hamuruyla yoğrulmuş bin yıllık ata yurdunda bize ait olmayan yabancı inanç ve ideolojiler rahatça at koşturmaya başladı. Tekrar edelim, bu öyle akşamdan sabaha olacak bir iş değil.  Üç yüz yıllık tahribatın ve sinsi tuzakların sonucunda bugün, deizm, ateizm, misyoner faaliyetleri ve her türlü cinsel sapkınlıklar özellikle gençlerimizin arasında hızla yayılmaya devam ediyor. Artık aileler çaresiz ve perişan.

Kökü Orta Asya bozkırlarına dayanan geleneksel kuşatıcı, kucaklayıcı, koruyucu ve paylaşımcı değerlerimiz, dünyanın asırlarca gıbta ettiği ve şapka çıkardığı meziyetlerimiz; temelsiz, insanlığa hiçbir pozitif değer kazandırmamış, kan emmekten başka hiçbir marifetini henüz göremediğimiz, batıl-batılı ideolojilere meze yapılıyor ama işin ciddiyetini idrak eden hala çok az kişi ve kurum var.

Hala anlamıyor musunuz? Bir millet yok ediliyor. İnancı, kültürü, değerleri hallaç pamuğu gibi atılıyor. Dönüşü olmayan son viraja girdik. Ey ehli vicdan! Neredesiniz? Vatan, millet, Allah, Kitap… nerede kaldı. Nerede o mangalda kül bırakmayan nutuklarınız? Şayet o vahşi emperyalizmin kölesi, kuklası ve aparatı değilseniz lütfen ses verin! Bir millet ve medeniyet yok olmak üzere. Şayet başarırlarsa, Türk devleti ve milleti hayat sahnesinden çekilirse inanın dünyanın çivisi çıkar. Biz bitince mazlum milletlerin umudu da biter.

O hale geriye iki seçenek kalıyor. Ya tarihin çöplüğünde geri dönüşümsüz olarak yok olup gideceğiz, ya da düşünüp taşınıp fıtratımıza uygun yerli çözümlerle düştüğümüz yerden ayağa kalkacağız ve Türk asrını hep birlikte başlatacağız.

Ancak şunu bilelim ki; terminatörün adını koymadan, düşmanı ve silahlarını tanımadan yeniden diriliş mümkün olmayacak. Çünkü tarihte bedavadan, bedel ödemeden ve öze dönmeden bir kurtuluş örneği yok. Düşünelim, taşınalım ve kararımızı verelim. Var olmak veya yok olmak. Üçüncü seçenek yok, vesselam.       

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya