Cinsel Törör Yasası, Hem De Hemen
MAKALE
Paylaş
30.10.2024 17:57
165 okunma
Ahmet Karataş

Vahşi kapitalizmin ve onun işgale dönüşmüş açılımı olan emperyalizmin dayattığı yaşam tarzının dünyayı cehenneme çevirdiği gerçeği ve öğrenilmiş çaresizliği ile karşı karşıyayız.

Siyonist aklı ve stratejisi ile hayat bulan neokapitalist emperyalizm, yani modern vampir düzeni; sosyal, ideolojik ve ekonomik sömürü sistemlerini kalıcı kılmak için toplumların önce midelerini, sonra da beyinlerini esir aldı, insanları mankurtlaştırdı. Sistemin devamı ve kendi refahları için dünyayı kana buladı, insanları vatanlarından etti. Nedense bu operasyonların tamamına yakını Müslüman coğrafyada yapıldı.

Tüm bu insanlık dışı zulüm ve katliamlar yetmezmiş gibi toplumların milli ve manevi değerleriyle oynadılar. Yapay zeka, bilişim teknolojileri ve iletişim hızı bu süreci daha vahşileştirdi. İnsanın varoluş kodları emperyal emeller doğrultusunda yeniden formatlandı. İnsanı insan yapan, aile yapan, millet yapan tüm mahremlere girildi. İnsan adeta ekonomik hayvana dönüştürüldü.

Peki Türk toplumu bu işin neresinde? Topun tam ağzında, tüm tuzakların ana hedefi Müslüman Türk milleti dersek abartmamış oluruz. Devletimizin otuz yılı aşkın süredir uğraştığı ve maliyeti trilyon dolarları bulan PKK, DEAŞ ve FETÖ gibi terör örgütleri de bu projenin bir parçası olarak hala görevlerine devam ediyorlar. Dünya vatandaşı kıvamında milliyetsiz, kimliksiz, kişiliksiz, kültürsüz hatta cinsiyetsiz veya eşcinsel bir güruh için tam iki yüz yıldır üzerimizde çalışmaktalar.

Felaket tellallığı yapmak istemem ama durumun aciliyetini görmezden gelirsek millet olarak yok oluşa giden bir girdabın içine düşmüş olacağız. Çünkü gayretullaha dokunan, Batı tabiriyle (haşa)Tanrı’yı kıyamete zorlayan, şeytanın bile aklına gelmeyecek o kadar kirli ve sinsi tuzaklar var ki; kalıcı ve caydırıcı önlemler almazsak bunlar pek hayra alamet gelişmeler değil.

Z Kuşağı diyerek ayrıştırdıkları yeni nesilde devlet, millet, vatan, bayrak, aile, ahlak ve ALLAH kavramları her geçen gün ışık hızıyla erozyona uğruyor. Bunun ne demek olduğunu, milletimize nelere malolacağını düşünmek bile insanın uykularını kaçırıyor. Yani göz göre göre bizi bitiriyorlar, haberiniz olsun. Böyle giderse, 30 sene sonra Türkiye kalmayacak. Sadece biz değil küresel örümceğin ağına takılan tüm devletler yakın gelecekte beka ve istiklal sorunu yaşayacaklar.

Bu tehlikelerden sadece biri bile uykularımızı kaçırmaya yeterli. Şimdilik küçük bir azınlık gibi görünseler de yakın gelecekte henüz bıyığı terlememiş gençlerin LGBT çatısı altıda toplanıp ‘’Kahrolsun millet-devlet! Cinsel tercih yasalaşsın,yok olsun aile…!’’ naralarıyla sokaklarda nümayiş yapacağı günlere ramak kaldı.

Bugün, cinsiyet eşitliği ve özgürlük maskesi altında Lut Kavmine bile taş çıkartacak cinsten sapkınlığın her türlüsünü sergileyen sokaktaki eylemciler kimin çocukları? Aliler, Ayşeler, Fatmalar, Fatihler… uzaydan gelmediklerine göre, bizim evlatlarımız değil mi? Onları yadırgamadan önce kendimizi, eğitim sistemimizi sorgulamamız gerekmez mi? Sayıları on binleri bulan bu masum çocuklar küresel sapkın örgütlerin ağına düşerken DEVLET neredeydi? Allah aşkına cevap verin. Şimdi saçını başını yolan, sokağa çıkamaz hale gelen AİLELER bu evlatları için ne yaptılar? Bilsinler ki kazandıkları makamlar, kariyerler, servet, son model arabaları, katları, yatları artık o çocukları geri getiremeyecek. Olan oldu, hiç olmazsa ocaklara daha fazla kor düşmesin, neslimiz artık heba olmasın diyorsak sil baştan yapılabilecekleri konuşmakta biraz geç kalmadık mı? Kurbağa misali genç neslimiz haşlanırken hala seyirci mi kalacağız?

Milleti yok etmeye, devleti yıkmaya yeminli envai çeşit bölücü-ideolojik terör örgütleri, Anadolu’yu Haçlı yurdu yapmaya yeminli misyoner faaliyetleri, vatanımızı parçalamaya ve aziz milletimizi Allah’sız, dinsiz toplum yapmaya yönelik sinsi stratejik projeler bizi yok etmeye yetmemiş olmalı ki, şimdi de LGBT’yi devreye soktular. En yıkıcı, en tehlikeli silahları da buydu. Velhasıl Lut kavminin çağdaş piçleri iş başında. Aileyi ve evlilik kurumunu bitirmek, dolayısıyla devleti çökertmek, milleti yok etmek için ellerindeki son kozu kullanıyorlar.

Anne- baba ile ergen gençlerimizin arasına bir de ‘’ Z KUŞAĞI’’ hançerini sapladılar. Ne demek Z kuşağı, hiç düşündünüz mü? Genç kuşak, en körpe kuşak, ergenlik dürtüleri gereği aile ile en çok çatışan kuşak…Evet, bunlar doğru tespitler ama yetersiz. Anlayın artık. “Artık alfabenin son harfine geldiniz. Sizi bitirmek için altın vuruşu yapıyoruz. Ey Müslüman Türk milleti! Yolun sonundasın, artık direnmen fayda vermeyecek, seni içerden kuşatmak ve bitirmek üzereyiz.” demek istiyorlar. Z kuşağı kavramının sinsi açılımı budur.

Z kuşağı üzerinde oynanan en büyük oyun cinsellik üzerine kurgulandı. Ergen bireyin dikkatini çekmek ve cinsel dürtülerini sapkın eğilimlerle şekillendirmek için LGBT’yi devreye soktular. Hayvanlarda bile asla göremeyeceğimiz yeryüzünde cinsellik adına ne kadar sapkınlık varsa işte hepsinin toplandığı tuzak, çatı örgüt; LGBT. Nasıl ırksal, dinsel ve ekonomik terör örgütleri varsa, bu da düpedüz CİNSEL TERÖR örgütüdür. İktidar dış destekli bu sapkın örgütü acilen terör kapsamına almalıdır. LGBT’nin terör örgütü olduğuna dair yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Sadece yasal değil, medeniyetimizin yeniden inşası ve milletimizin asli misyonuna dönmesi için topyekün önlemler konusunda çok geç kalındı. Bu zavallı kuklalar, yani ideolojik ve ahlaki cephe savaşlarında kaybettiğimiz çocuklarımız sokağa indiklerinde on binleri buluyor, yarın yüzbinler olacaklar. O nedenle tehdit çok büyük, tehlike kapıda diyorum. Dönülmez akşamın ufkuna belki de bir adım kaldı. Vakit geçmeden cinsel terör konusunda gençler ve ailelerin özne olacağı milli bir seferberlik projesi için daha niye bekliyoruz? Cinsel terör yasası konusunda Aile Bakanlığı’nı, Milli Eğitim Bakanlığı’nı ve Adalet Bakanlığı’nı göreve çağırmalıyız. CİMER’i şikayet yağmuruna tutmalıyız. Bunu da mı yapamayız? Bu kadar mı aciziz? Bu kadar mı boşverdik?

Cinsel terör tuzağı ile, iki yüz yıldır çökertemedikleri aile yapımızı, ahlak ve inancımızı hedef aldılar. Lut Kavmini ve Sodom-Gomore’yi bile aratmayacak türden insan zekasını bile zorlayan cinsel sapkınlıklarını normal bir hayat tarzıymış, kişisel tercihmiş gibi cilalayıp, allayıp pullayıp gençlerimize dayatıyorlar. Böylece hem İslam inancının temel ilkelerine saldırıyorlar, hem de toplumumuzu kısırlaştırarak teammüden soykırım yapıyorlar. Öyle ya, erkek erkeğe, kadın kadına birlikteliklerle ve diğer sapkın ilişkilerle aile nasıl kurulacak? Yaşam pınarımız, göz nurumuz evlatlarımız nasıl doğacak? Bunca büyük tehlike karşısında devletimizin hala caydırıcı ve özellikle eğitime dayalı köklü önlemler almamış olması ne kadar ürkütücü değil mi? Bunun adı cinsel terör değil de nedir?

Vatana, millete ailesine hayırlı evlat olsun diye titizlikle büyüttüğünüz, ciğerpareniz, oğlunuz bir gün operasyondan geçmiş, hormon ilaçlarıyla göğsünü, dudaklarını kabartmış, kıllarını yoldurmuş ve makyajlı bir vaziyette kapınızı çalsa ve ‘’ben cinsel tercihimi böyle yaptım, artık kadın oldum.’’ Dese ve koluna da şakülü kaymış bir erkek bozuntusu takmış olsa n’aparsınız? Dünyanız kararır, belki de oracıkta kalpten yığılıp kalırsınız değil mi? Bu şoktan sonra sağ kalabilirseniz insan içine çıkamazsınız ve kahrınızdan yine de ölürsünüz değil mi? Aynı durum kız evlatlarımız için de geçerli. Kocaman bir ALLAH KORUSUN diyelim ama ateş düştüğü yeri yakıyor. Lakin bu olaylar ülkemizde sıklıkla yaşanmaya başlandı.

Şayet, yasal, pedagojik, psikolojik ve sosyal önlemler alınmazsa bu tehlike daha da büyüyecek. Bunu geçiştirme şansımız yok. Çünkü kendiliğinden oluşan geçici bir salgın değil bu. Üzerimize abanan bu tehlike siyasi, ideolojik ve ekonomik alt yapısı olan küresel bir tuzak .Hem bizim gençlerimizi kısırlaştırarak soykırım yapacaklar, hem aileyi yıkacaklar, hem de önce milletimizi, sonra da devletimizi yok edecekler. Başta aileler olmak üzere ilgili ve yetkili herkes acil koduyla üzerine düşeni yapmalıdır.

Tehlike kapıya dayanmadan acil önlemler hususunda geç kalınmamalıdır. Belki de tüm depremlerin en yıkıcısı ve yakıcısı büyük TÜRKİYE DEPREMİ bizi bekliyor ama hala tehlikenin boyutlarını kavramış değiliz. Gençliğimizi ve geleceğimizi korumak için topyekün bir seferberlik ruhuyla kısa, orta ve uzun vadeli plan ve stratejilerimizin devlet tarafından çoktan hazırlanmış ve hayata geçirilmiş olması gerekirdi.

Medeniyet tasavvurumuza ait ne varsa bizi biz yapan maddi, manevi, kültürel, sanatsal, tarihi ve geleneksel değerlerimiz evrensel pozitif kazanımlarla harmanlanıp çocuklarımızın ve gençlerimizin özümseyebileceği kıvamda, yaş gruplarıyla uyumlu olarak müfredatlara serpiştirilmeli ve eğitim sistemimiz yeniden buna göre dizayn edilmelidir. Eğitimde usulden önce esasa, yani içeriğine el atmalıyız. Tekrar belirteyim ki bunun başka yolu yok. Ya hep birlikte ‘’biz’’ olacağız, ya da YOK olacağız. Üçüncü şık yok.

Ey Millet !!! Onun bunun kölesi değil, kendin olman için, özüne dönmen için bu sapkınlıklara, dur demelisin. Yol ayrımındasın, vesselam.

Ahmet KARATAŞ

30.10.2024

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya