أعوذ بالله، بسم الله...
وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ اِنَّ اللّٰهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكاًؕ قَالُٓوا اَنّٰى يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ اَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِنَ الْمَالِؕ قَالَ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰيهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِي الْعِلْمِ وَالْجِسْمِؕ وَاللّٰهُ يُؤْتٖي مُلْكَهُ مَنْ يَشَٓاءُؕ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
“Peygamberleri onlara “Allah size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi” dedi.
Yahudiler “Hükümdarlığa biz ondan daha lâyık iken ve ona bir zenginlik de verilmemişken nasıl hükümdar olur?” diye itiraz ettiler.
Peygamberleri “Allah onun ilmini ve gücünü artırarak size lider seçti” diye kesin hükmü bildirdi. “Zira Allah mülkünü dilediğine verir, O’na sınır konulamaz ve O, her şeyi bilir.”
(Bakara 247)
Kur’an kıssalarına bakıldığında hiçbir peygamber aile itibarı, soy sop üstünlüğü veya mal çokluğu ile gündeme gelmez. Zira bunlar bir üstünlük öğesi ve itibar gerekçesi değil, Allah’ın belirlediği özellikler, verilmiş imkanlar ve oluşturulmuş şartlardır. Peygamberleri üstün kılan dönemlerinin şartlarına göre Yüce Allah’ın onlara verdiği bilgi ve irade gücünü etkin bir şekilde kullanmalarıdır.
Bilgi verilmesi Hz. Adem’den başlayarak bütün peygamberler için geçerlidir. Sözgelimi Hz. Adem’e isimlerin öğretilmesi, Hz. İbrahim’e gökyüzünün bilgisinin açılması, Hz. Yusuf’a te’vil bilgisinin verilmesi, Hz. Musa, Hz. Davud ve Hz. Muhammed Mustafa’ya ilim ve hikmet bahşedilmesi bu kapsamdadır.
İradelerini destekleyen güç ise peygamberi hasımları karşısında üstün kılacak döneminin geçerli imkanıdır. Hz. Nuh’un gemi yapması, Hz. Musa’nın asasının yılan olması, Hz. Peygamber’e Kur’an’ın indirilmesi bunlara örnektir. Hz. Nuh yaptığı gemiyle inananları selden kurtarmış, Hz. Musa asasının yılan olmasıyla Firavun’u caydırmış ve büyücüleri başarısızlığa uğratmış, Hz. Peygamber ise şiir ve edebiyatıyla övünen müşriklere karşı Kur’an-ı Kerîm ile meydan okumuştur.
Yukarı verilen ayette zikredilen Tâlût peygamber değildir. Bilakis o, peygamber olmayan bir dava lideri örneğidir. Bu tür liderlerin başarısını sağlayan da yine bilgi, beden ve irade gücüdür. Tâlût’ta da bunlar tam olarak bulunmaktadır. Onun hasımlarını yenmesi ve zafere ulaşması bunlarla gerçekleşmiştir.
Buna mukabil bilgi ve güç karşısında başarısız olan hasımların tek yapabildikleri kontrolsüz ve orantısız kaba kuvvete başvurmak suretiyle insanlıktan çıkarak inananları hatta insanlığı yok etmeye kalkışmalarıdır.
Kontrolsüz kaba kuvvet kullanımı Yahudilerin bugün Gazzelilere yaptığı gibi topyekun zulme dönüşmekte hatta soykırıma ve tüm canlı hayatı yok etme düzeyine varabilmektedir.
Ancak bilgi ve etkin güç karşısında kontrolsüz kaba kuvvetin kesin etkinliği ve sürdürülebilir başarı sağlaması tarih boyu pek görülmüş değildir. Mevzi başarılar kazanılsa bile uzun vadede yenilgi kaçınılmazdır. Firavun ve Nemrut’un helaki ile Yahudilerin tarih boyu birçok sürgüne maruz kalmaları bu gerçeğin en çarpıcı örnekleridir.
Tâlût bu konuda güzel bir örnektir. Nitekim Yüce Allah onu bilgi ve güç özellikleriyle seçerek kavmine lider kılmıştır. Ama İsrailoğulları her zaman olduğu gibi gücü yanlış yerlerde aramışlardır. Onlar seçkin aileye mensubiyeti ve servet zenginliğini yegâne güç kriteri saymışlardır. Bu halleri hâlen de öyledir.
Seçkin aileye mensup olmak bir itibar kazandırabilir, servet de asker istihdamında bir ölçüde yardımcı olabilir. Ancak aile itibarı kişiye bilgi ve beceri kazandırmaz, servet ile toplanan profesyonel askerler de en kritik anda daha fazlasını verenin tarafına geçebilirler. Tarihte ve günümüzdeki savaşlarda yaşanan ani taraf değiştirmeler bunun göstergesidir.
Ayette Yüce Allah kişinin bizzat kendi özelliğine ve imkanına dikkat çekiyor ve onlar üzerinden lider liyakatine işaret ediyor. Liderin kendi dışından gelen gücü kontrol etmesi her zaman elinde olmayabilir. Nitekim aile itibarı ve servet gücü kişinin kendi dışında olan imkanlardır. Aile yok olabilir veya dağılabilir, fertler arasına husumet ve kıskançlıklar meydana gelebilir. Dolayısıyla aileden gelecek güç ve itibar bir anda sıfırlanabilir hatta tersine dönebilir. Servet için de benzer durum geçerlidir. Kötü yönetim, talan veya hıyanet dolayısıyla servetin elden çıkması, iflas ve afetlerle yok olması her zaman ihtimal dahilindedir. Ancak kişinin bilgi ve gücü yaşadığı sürece elinde ve kontrolündedir.
Bilgide planlama, güçte ise etkin kullanma önemlidir. Tâlût örneğinde olduğu gibi iyi bir planlama ve stratejiyle etkin gücün birleşimi kesin zaferi getirir. Nitekim Tâlût dava erlerini seçerken onların soylarını ve servetlerini sormamış, nehrin kıyısında irade güçlerini sınamıştır. İrade gücü inanç, bilgi ve kişisel gücün birleşimidir. Zafere inanmak, etkili mücadele yöntemini bilmek ve kendindeki gücün bilincinde olmak irade gücünü ortaya çıkartır ve savaşın sonucunu belirler.
Tâlût, Yüce Allah’ın kendisini seçme yöntemine uygun olarak bu sınavda koca İsrailoğulları ordusundan emrini dinleyen ve iradesine sahip çıkabilen sadece üç yüz civarında civan mert bir asker topluluğu seçmiştir. Seçtiği topluluk da etrafa korku salan Câlût’un güçlü sanılan ordusunu darmadağın etmiş ve zaferi kazanmıştır.
15 Cemaziyelahir 1446 / 16 Aralık 2024