‘’ Söz, yaşayana yakışır.’’
Bu çağda aydın, okumuş olarak çok bilgilendik. Bilgi kaynakları çoğaldı. Adeta bilgi tokluğu yaşıyoruz. Ama bilgi; eylem olarak, amel olarak evlerimize, sokaklarımıza, iş yerlerimize, alışverişimize, üretimimize, ikili ilişkilerimize… yansımadı.
Türkiye ve dünya ölçeğinde yapılan istatistikler bunu gösteriyor. İslam dünyası çok ciddi bir güven krizi yaşıyor.
Bilgi ukalâsı olduk. Bugün söylemde ezber yaparken, eylemde kekeliyoruz.
Dünyevileştik. Hayat, popüler kültür bizi ve dinimizi esir aldı. Birçok konuda ölçüyü kaçırdık.
Güvenirliğimiz, ticaretimiz, sözümüz, ahlakımız, dürüstlüğümüz bugün test edildi, ediliyor. Ülkemde ve dünya genelinde yapılan istatistiklerin sonuçları bir Müslüman toplum için cinayettir, fecaattır. ‘’Kâfir’’ dünya, bu halimizi tepe tepe kullanıyor.
‘’ Niçin yapmadıklarınızı söylüyorsunuz?’’ (Saff- 2) Bu ilahi ikaz, bir hayatın Müslümanca yaşanmasına yeter.
‘’ Kur’an-ı okumuyoruz, anlamıyoruz… ‘’ ifadelerine katılmıyorum. Kur’an-ı anlamak, özellikle yaşamak için ‘’okumuş’’ olmak gerekmiyor. Temiz ruh gerekiyor, hâl ehli olmak gerekiyor, samimiyet ve ihlas gerekiyor.
Birçoğumuz caddelerde, sokaklarda kitap, bilgi, malumat yüklü merkepler gibi geziyoruz.
Allah’ın hükmü Kur’an ahlâkını yaşamaktır. Ameli, eylemi olmayan bilgi çöplüktür.
Onun İçin ‘’ Ebemin imanını arıyorum.’’ dedim. Yani ‘’ İnandım, de ve inandığın gibi yaşa.’’
Dili bilgili, malumat verici, din anlatıcı olduk. Birbirimizi bilgi, nasihat bombardımanına tutuyoruz. Mekanik olarak ayet ve hadis göndermek ve Cuma mesajları buna döndü.
Bugün bildiğini yaşayan model insan kıtlığı çekiyoruz. İhlası, ruhu korumanın bu zamanda zorluğunun farkındayız. Çünkü çeldiriciler çok fazla. Her an manevi birikimimiz tarumar olabiliyor; ayağımız ve kalbimiz sürçebiliyor.
Ağzı olan konuşuyor. Kâl (söz) ehli değil, hâl ehli aranıyor.
Söz, söylediğini yaşayana yakışır.
Söyleyişte aşk ve ruh yoksa konuşmak bir ses yığınına, ninniye dönüşür.
Hülasa: ‘’ Bilgiye doyduk, Elhamdülillah’’