KIBRIS’TA FEDERASYON OLUR MU?
MAKALE
Paylaş
24.10.2025 20:47
31 okunma
Nejmettin Özdemir

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde geçtiğimiz Pazar günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini mevcut Cumhurbaşkanı Ersin TATAR’a karşı yarışan Tufan ERHÜRHAN kazandı.

% 64 gibi düşük bir katılım oranıyla gerçekleşen seçimlerde, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) adayı ERHÜRHAN oyların % 62,76’sını alırken, bağımsız aday TATAR’ın oyları % 35,81’da kaldı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kayıtlı 218.313 seçmen bulunuyor. Anayasaya göre Cumhurbaşkanı seçilebilmek için oyların yüzde 50+1’ini almak gerekiyor. ERHÜRMAN 87.000’in üzerinde oy alarak adadaki Türklerin yeni Cumhurbaşkanı oldu.

TATAR Neden Kaybetti?

Esasen bu soruya verilecek cevap, aynı zamanda ERHÜRMAN neden kazandı sorusunun da cevabı olacaktır. Konuyu anlayabilmek için Kıbrıs’ın yakın siyasi tarihine göz atmak gerekiyor.

1974 ÖNCESİ

1878’de Osmanlı tarafından İngiltere’ye kiralanan Kıbrıs, 1914’te İngiltere tarafından ilhak edilerek tamamen İngiliz idaresinde bir sömürge (Taç Kolonisi) hakline getirildi.

Adada Türklerle birlikte yaşayan Rumlar 1950’lerden itibaren adanın Yunanistan’a ilhakı için faaliyetlerde bulunarak buna karşı çıkan Türkleri adadan sürmek ya da yok etmek amacıyla tedhiş hareketleri, yağmalar, göçe zorlamalar ve katliamlara başladılar.

Türkler bu girişimlere karşı Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) altında direniş gösterseler de imkansızlıklar nedeniyle katliamların tamamına engel olamadılar. Türklerin Rumların vahşeti karşısında çok ağır can ve mal kayıpları vermelerinin ardından nihayet Türkiye garantörlük hakkına dayanarak 1974’te Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirdi.

Adadaki Türkler belli ki yıllarca çekilen eziyet ve sıkıntılardan kurtulup huzura eriştikleri için bu harekata “Mutlu Barış Harekatı” diyorlar.

AYRI DEVLETLER DÖNEMİ

Barış harekatından sonra Türk tarafında 1975‘te “Kıbrıs Türk Federe Devleti” kuruldu ancak bu devlet dünya devletleri tarafından tanınmadı. Bu süreçte Rum kesimiyle federasyon oluşturma görüşmeleri devam etti.

Bu görüşmelerin olumlu sonuç vermemesi üzerine, 1983’te mevcut devlet adındaki federe kelimesi kaldırıldı ve adanın yeni Türk devleti “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” ilan edildi.

Ancak özellikle Birleşmiş Milletlerin de aldığı karar nedeniyle bu yeni devleti de Türkiye’nin dışında hiçbir devlet tanımadı. Bu dönemde de Türk tarafı federasyon görüşmelerini ısrarla devam ettirmiş ancak Rumların her seferinde taleplerini daha da artırmaları ve masadan çekilmeleri nedeniyle, bugüne kadar görüşmelerde ciddi bir ilerleme kaydedilememiştir.

Bu dönemde, federasyonu öngören “Annan Planı”nı reddetmesine rağmen Rum tarafı, adadaki bölünmüşlüğü ve Türk toplumunu görmezden gelen Avrupa Birliği tarafından, uluslararası hukuka aykırı olarak, tam üyeliğe kabul edilmiş, bu yolla tüm adanın tek temsilcisi sayılmıştır.

Öte yandan KKTC ise devletlerce tanınmadığından, yıllarca uygulanan ambargolarla izolasyona tâbi tutulmuş, adaya doğrudan uçuş, doğrudan ticaret engellenmiş, adeta dünya ile irtibatı kesilmiştir. Bu durum ciddi ekonomik sıkıntılara ve toplumsal refah düşüklüğüne sebep olmuştur. Halen KKTC’nin tek diplomatik ilişkisi Türkiye’yledir ve uçuşları, ticareti ancak Türkiye üzerinden gerçekleşmektedir.

TÜRKİYE İÇİN KIBRIS’IN ÖNEMİ

Türkiye için Kıbrıs’ın önemi kuşkusuz öncelikle güvenlik meselesidir. Sonrasında ise yakın zamanda keşfedilen karbon yataklarının sağlayacağı zenginlik geliyor. 

Güvenlik: 1571’de Osmanlı tarafından fethinden bu yana Kıbrıs Akdeniz’deki jeopolitik ve stratejik konumu nedeniyle öncelikle askeri mevzi olmakla, güvenlik açısından son derece önemli bir nokta olmuştur. Bugün de Anadolu’nun güvenliği için Kıbrıs vazgeçilmez önemdedir. Aynı zamanda adadaki Türklerin can ve mal güvenliği için de Türkiye’nin garantörlüğü Türk askerinin varlığı vazgeçilmezdir. Halihazırda Kıbrıs Türkiye’nin Akdeniz’deki varlığı için kilit konumdadır.

Doğal Kaynaklar: Son dönemde Kıbrıs’ın çevresindeki sularda keşfedilen zengin hidrokarbon yatakları KKTC ve Türkiye için muazzam bir gelir fırsatı doğurmuş durumda. Bu da Kıbrıs’ı Türkiye için vazgeçilmez yapan bir diğer husus. Hem Türkiye hem de KKTC bölgedeki bu zenginlikten hakkı olan payı almak istiyor.

Ticaret: Öte yandan Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarının kavşak noktasında yer alması tarih boyunca Kıbrıs’ın uluslararası ticaretin önemli bir durağı olmasını sağlamıştır. Kıbrıs halen Akdeniz’in ortasında önemli bir ticari merkez olma konumunu sürdürüyor.

KKTC SEÇMENİNDE NÜFUS/YAŞ DAĞILIMI

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde son nüfus sayımı 2022’de yapıldığından 2025 yılına ait veriler elimizde yok. Ancak 2022 yılı verileri genel nüfus artışına oranlandığında 2025 yılı için yaklaşık olarak aşağıdaki verilere ulaşılıyor.

2025-Nüfus                     :  500.000

Seçmen Sayısı                 :  218.000

Seçmenin Nüfusa Oranı  :  % 43

60 ve Üstü Yaş Nüfusu   :  70.000

Seçmen Sayısına Oranı    :  % 32

Verilerden anlaşılacağı üzere, KKTC’de 60 ve üstü yaşta olanların nüfusu seçmen sayısının 3’te 1’inin altına düşmüş durumda.

Peki 60 yaş neden önemli?

Kıbrıs’ta Türklerin uğradığı vahşi saldırılar, katliamlar, evlerinin yakılması, her türlü mal ve mülklerini geride bırakarak zorla göç ettirilmeleri 1974 Kıbrıs Mutlu Barış Harekatıyla sona erdi. 1974’ten bugüne geçen süre 51 yıl. O günlerde yaşanan zulmü hatırlayabilmek için 8-10 yaşlarında olmak gerektiği düşünüldüğünde adadaki 60 ve üstü yaştakilerin, o korkunç günleri ve acıları yaşayan canlı şahitler olduğu ortaya çıkar.

Ortalama 60 ve altındaki yaşlarda olanlar ise o zulüm günlerini birebir yaşamamış, ancak anne-babalarından, dede veya ninelerinden acı hatıralar olarak dinleyen nesildir. İşte o karanlık günleri yaşayan ve seçmenin 3’te 1’inden az sayıda olan bu nesil, Kıbrıs Türkü’nün özgürlüğünü, can ve mal güvenliğini her şeyin önünde tutar ve onu hiçbir şeye değişmez.

Daha genç olan ve seçmenin 3’te 2’sini oluşturanlar ise, o acı dolu günleri değil, daha çok ambargoyu, izolasyonu, işsizliği, ekonomik sorunları görüp yaşamış bir nesil. Bu yüzden talepleri daha çok bu sorunların çözümüne yönelik adımlar atılması yönünde.

Her nesil kendi döneminde yaşadığı acıları, kendi çektiği sıkıntıları bildiği ve önemsedi için, öncelikleri, talepleri, beklentileri farklı. İşte bu fark sandıktan çıkan sonucu şekillendiren en önemli faktörü oluşturuyor.

ADAY PROFİLLERİ ve SEÇİM VAADLERİ

Seçim sonuçlarını etkileyen bir diğer önemli husus da adayların profilleri ve seçim vaadleriydi.

TATAR

2018-2020 yılları arasında Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanlığı görevini yürüten TATAR, 22 Mayıs 2019'dan 23 Ekim 2020'ye kadar Başbakanlık görevini üstlendi. 18 Ekim 2020 tarihinde yapılan seçimde Ulusal Birlik Partisinin adayı olarak cumhurbaşkanı seçildi. 19 Ekim 2025 tarihinde yapılan son seçime bağımsız aday olarak katılan TATAR aldığı % 35,81 oyla, rakibi ERHÜRMAN’ın gerisinde kalarak seçimi kaybetti.

Ersin TATAR başbakanlığından bu yana, özellikle dış politikada Türkiye’yle yakın ilişkiler kurmuş, Kıbrıs sorunu konusunda Türk tezlerini benimseyen bir politika yürütmüştür. Son dönemde Türkiye’nin federasyon görüşmelerine kapıyı kapatarak, adada iki devletli çözümün konuşulması gerektiği yönündeki politikası üzerine, TATAR seçim kampanyası sürecinde, federasyona ve bu yöndeki görüşmelere karşı ve iki devletli çözümden yana olduğunu özellikle vurguladı ve bu yönüyle statükonun savunucusu oldu.

Güvenlik kaygılarını ve Türkiye’ye olan ihtiyacı ön plana çıkaran TATAR, seçim sürecinde Türkiye’ye olan yakın duruşu nedeniyle “Türkiye’nin adayı” olarak nitelendirildi.

ERHÜRMAN

Cumhuriyetçi Türk Partisi liderliğini yapan ERHÜRMAN, 2 Şubat 2018 ile 22 Mayıs 2019 tarihleri ​​arasında Başbakanlık görevini yürüttü. 2008-2010 yılları arasında Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat döneminde çözüm için yürütülen müzakerelerde görev alan ERHÜRMAN, 19 Ekim 2025'teki seçimde oyların % 62,76'sını alarak Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı seçildi.

ERHÜRMAN, seçim kampanyası sürecinde, statükoyu reddettiğini vurguladı ve değişim vaadetti. Kıbrıs'ın federal bir model altında yeniden birleştirilmesine destek verdiğini ve bu yönde görüşmeler yapacağını ifade eden ERHÜRMAN, bu yolla ambargo ve izolasyonun kalkmasını, ekonomik sorunların çözümünü, refah artışını ve AB’ye uzanacak bir yolu vaadetti.

SEÇİM

İşte iki adayın vaadleriyle, güvenlik mi ve refah mı ikilemi arasına sıkışmış bu seçimde seçmen, genç nüfusun refah umudu yönlü tercihiyle Talat yerine ERHÜRMAN’ı Cumhurbaşkanlığına getirdi.

Zafer konuşmasında tüm Kıbrıslı Türklerin Cumhurbaşkanı olacağını söyleyen ERHÜRMAN’ın, Türkiye ile istişarelerin devam edeceğini ve Türkiye’nin onayı olmadan bir federasyona girilmeyeceğini belirtmesini ise henüz işin başında Türkiye ile karşı karşıya gelmeme ve gerginliğe yol açmama çabası olarak yorumlamak gerekir.

SEÇİM SÜRECİNDE KKTC’DE TÜRKİYE ALGISI

Kıbrıs’ı beka meselesi olarak gören Türkiye, gerek kendi gerek adadaki Türklerin güvenliği, ayrıca Kıbrıs’a yaptığı mali yardımlar nedeniyle KKTC’deki seçimlerle yakından ilgileniyor. Seçim dönemlerinde Türkiye’den kişi ve heyetlerin KKTC’ye giderek temaslarda bulunduğu biliniyor. Esasen bu durum Kıbrıslı seçmen tarafından genel itibarla hoş karşılanmıyor. Bağımsız bir devlet olarak yapılacak seçimlerde kendi kararlarını özgürce vermeleri gerektiğini dillendiren seçmen kesimi, Türkiye’nin KKTC’de siyasete ve seçmen iradesine müdahalesini doğru bulmuyor. Bu durum seçmen nezdinde Türkiye’ye karşı olumsuz bir algı oluşturuyor.

Nitekim son seçimde bu durumu dikkate alan Türkiye, seçim sürecinde adaya nispeten müdahil olmaktan uzak durdu. Türkiye’nin bu tutumunun TATAR’ın seçimi kaybetmesinde etkisi olduğu öngörülebilir.

KIBRIS’TA NE DEĞİŞİR?

Peki, seçim sürecinde federasyona destek veren ERHÜRMAN’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye’nin iki devletli çözüm tezine aykırı şekilde bir federasyon adımı atılabilir mi?

Bunun olamayacağını baştan söylemek yanlış olmaz. Zira;

  • KKTC’de dış politika zorunlu ve geleneksel olarak Türkiye’nin tezleri doğrultusunda şekillenmiş olup, bunun kişilerle değişmesi ihtimali yoktur. Geçmişte de KKTC’de federasyon yanlısı Cumhurbaşkanları olmuş, ancak görüşmelerde Türkiye’nin tezleri dışında bir politika izlenmesi mümkün olmamıştır.
  • Türkiye’nin adada garantör devlet olması nedeniyle Rumlarla yapılan her türlü görüşme Türkiye’den yetkili ve uzmanların katılımıyla gerçekleşir ve bu durum değişmez.
  • Ayrıca federasyona dönük bir adım atılması halinde, bunun meclisin onayına sunulması zorunludur. Son dönemde Türkiye’nin federasyon görüşmelerine kapıyı kapatarak, adada iki devletli çözümün konuşulması gerektiği yönündeki politikası üzerine, 14 Ekim 2025 tarihinde (seçimden 5 gün önce) Türkiye’nin yaklaşımıyla aynı yöndeki karar KKTC Cumhuriyet Meclisinde kabul edildi. Böylece meclis bu konudaki tavrını net bir şekilde ortaya koymuş oldu.
  • Netice itibariyle, ERHÜRMAN döneminde bir tarz değişikliği ile Rumlarla bir diyalog kurulabilir, görüşmeler de yapılabilir. Ancak KKTC adına, Türkiye’nin tezlerine muhalif resmi bir adım atılacağını beklemek ve ummak yersizdir.

TÜRKİYE ADIM ATMALI

Tüm bunlarla birlikte, tamamen güvenlik endişelerine odaklanmak ve ada halkının sosyal, ekonomik taleplerini görmezden gelmek de doğru değildir. KKTC üzerindeki yıllardır süren ambargo ve izolasyonun kaldırılması, doğrudan uçuşları açılması, gemilerin limanlara yanaşması, doğrudan ticaretin başlaması bu yolla ekonominin canlanması sağlanmalıdır. Bu ise ancak KKTC’nin tanınmasıyla mümkün olacaktır.

Esasen 1983’te KKTC’nin ilanı sonrasında, Türk hükümetlerinin Kıbrıs’ta bağımsız bir Türk devleti konusunda kararlı bir duruş sergilememeleri, adeta ne yapacaklarını bilemez şekilde ikircikli tavırları bugüne kadar Türk ve İslam dünyasından hiçbir devletin KKTC’yi tanımamış olmasının en önemli nedenlerinden birisidir. Geçmişte Pakistan ve Bangladeş’in KKTC’yi tanıma isteğini Türkiye’ye ilettiği ancak, zamanın hükümetinin “bekleyin” diyerek bu isteği geri çevirdiği bilinmektedir.

Federasyon arzusunu sonlandırmanın en doğal yolu, federasyona olan ihtiyacı ortadan kaldırmaktır.

Bunun için asıl iş şimdi başlamalıdır. Türkiye, Türk devletleri teşkilatı, İslam işbirliği teşkilatı ve üyesi olduğu başkaca örgütlerdeki etkinliğini kullanarak, öncelikle Türk devletleri ve İslam devletlerinin KKTC’yi tanıması yönünde olağanüstü bir diplomatik atak başlatmalıdır.

Türkiye kendisini ve KKTC’yi statükoya ve çözümsüzlüğe mahkum etmemelidir. Türkiye kendi hinterlandında sahip olduğu etki ve gücüyle, Kıbrıs sorununu kökten çözme kudretine sahiptir. Yeter ki irade koysun.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya