Kur’an’da insan toplumlarının geçirdiği imtihanlardan bahsedilir. Ad, Semut, Lut, Salih peygamberlerin adlarıyla anılan toplumların yaşadığı imtihanlardır bunlar. Bu toplumların geçtiği imtihanlara hiçbir zaman tarihsel bakmadım. Onların hep sosyolojik olduğunu düşündüm. Çünkü Allah bu toplumların somut tarihlerinden bahsetmiyor. Bir kronoloji vermiyor. Bunun yerine zamanın nesnel gerçekliğinin üstüne çıkarak bir anlatı sunuyor. Toplumların bütün zamanlarda yaşayabilecekleri imtihanların anlamlarını taşıyan bir anlatımdır bu. Toplumlar her zaman, her çağ ve her durumda bunu yaşayabilir. Ölçüden ve tartıdan sapmak, yani adalet ve ticareti doğru yapmaktan uzaklaşmak; aynı cinsle münasebette bulunmak; Allah’ın sınanmak için verdiği emirleri çiğnemek, insanları köleleştiren siyasal düzenler kurmak…
Bu imtihanlar ne geçmişte kaldı ne de tarihsel. Bunlar insanoğlu yaşadıkça devam edecek. Bugün de devam ediyor.
Kitabımızda tek tek toplumların tek tek imtihanlarına dikkat çekiliyor. İmtihan, sapmalarla beraber gelen gazaplardır. Kabile toplumlarından küresel toplumlara geçtiğimiz zamanlarda yaşıyoruz. ‘ Değişen tek şey gardırop’. Salgınlar da küreselleşiyor, gazaplar da, imtihanlar da. Artık küresel zamanlarda küresel sapmalarla karşılaşıyoruz. Lokal, bölgesel ve kentsel değil. Bütün yer küreyi kapsıyor. İnsanlığı baştan çıkaran hazlarla yaşatan sapmalardır bunlar. İnsanı Allah’ın koyduğu sınırları( hududullah) çiğneyerek yaşamaya yönelten sapmalardır bunlar. Nitekim materyalizm ve pozitivizm, deizm ve nihilizm salgın gibi yayılıyor. Tanrıyı inkar eden, Tanrıyı sürgüne gönderen, Tanrıyı öldüren ideolojiler salgın haline geliyor. Tanrısız bir dünyayı insanlara vaat ediyorlar. Lut kavminin yaşadığı rezalet, insan hakları diye savunuluyor artık. Ona karşı çıkmak insan haklarına karşı çıkmakla eş tutuluyor. Kadınlarla kadınların beraberliği de öyle. İyi ve kötünün kadim farklılığı ilk defa bu kadar aşılıyor. İyi ve kötünün ötesinde, ölçüleri olmayan arzuların zincirden boşanmış halleri yaşanıyor.