Karabasanın insan üzerindeki tesirini ancak yaşayanlar bilir. Sebebi bilinmeyen birkaç saniyelik uyku hâli ömrü adeta tüketir. Herkes karabasan olmasa da iyi-kötü bir rüya görür. İşte şimdi dünyamız böyle bir evreden kötü rüya gördüğü bir zaman diliminden geçiyor. Karabasan veya kötü rüya, -her ne ise-, uykudan uyanınca bitiyor. İnsan kendi gerçekliği ile baş başa kalıyor. Fakat uzun süre rüyanın etkisi devam ediyor. O kötü rüya, kimine ders, kimine eğlence; bazen de geleceğe rehber oluyor.
Dünyamız, her seferinde Nuh Tufanı’na benzeyen nice felâketlerden ve sonunda necat/kurtuluşlardan geçti. Bu sefer de geçecek. Yakında bütün dünya, karabasan gibi üstüne çöken bu felâketten uyanacak. Ancak o zaman, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Daha doğrusu, son yüz yıldır bütün alternatiflerini tükettiğini zannettiğimiz Modern Dünya gibi olmayacak. Belki bunu hissetmemiz uzun zaman alacak. Ama mutlaka dünya değişecek ve asla eskisi gibi olmayacak.
Son birkaç aydır Çin, ama son bir aydır dünyanın geldiği hâle bakın. Yıkılmaz zannedilen her şeyin, vehmî bir düşman karşısında bile ayakta duramayacak kadar zayıf olduğu ayan beyan ortaya çıkmadı mı? Dünyayı istilâya hazır ordular kışlalarına çekildi. Her hafta milyonları peşinden sürükleyen gladyatör patronları, spor kulüpleri ve stadyumlar kapılarına kilit vurdu. Bilançolarını tanımlamak için yeni rakamlara ihtiyaç duyulan dev uluslararası şirketler, dünyayı birbirine bağlayarak küçük bir köye dönüştüren devasa hava yolları havlu attı.
Milletlerarası barışın kurulmasını amaçlayan BM, en son savaş teknolojisine sahip olmakla övünen en büyük savunma ittifakı NATO ve vazgeçilmezliklerine inanılan diğer uluslararası kuruluşlar; dünya imparatorluğu için birbiriyle yarışan G7’ler; onlara benzemek isteyen G20’ler ve daha niceleri basit bir organizma karşısında aciz kaldı. Bu süreçte sesini duymadığımız İslâm İşbirliği Teşkilatından söz etmiyorum bile. Zira herkes iflâs etti.