Diyanet İşleri Başkanının Cuma Hutbesinde dile getirdikleri ve içimizdeki beyinsizler üzerine…

Zina ve eşcinsel ilişki, genel ifadeyle kötülük, özü itibariyle insanın kendisinin ve ilişkide bulunduğu ötekinin haysiyet ve şerefini zedeleyen, bozan, dağıtan; insana zarar vererek onda derin üzüntü ve acıya yol açan yanlış tutum ve davranışlardır. İslam’ın kitabı Kur’an hangi tür tutum ve davranışların bu kategoriye girdiğini insanın sağduyusuyla fark edebileceğini kabul ettiği için -ahlaki iyilikler konusunda olduğu gibi- yaygın kötülükler konusunda da muhataplarına, yani Müslümanlara, bilgisel katkı yerine hatırlatmalarda bulunup fevkalade isabetle caydırıcı bir dil kullanır. Bunlardan kaçınmak, daha doğrusu kötülükleri yapmamak dinin önemli bir yanıdır.

İşte onun için, Allah selamet versin Diyanet İşleri Başkanımız, hutbesinde hiçbir kimseyi hedef göstermemiş, bu melanet tutumlardan Müslümanların uzak kalması için Kur’an’ın tarihsel uyarısını yine Kur’an’ın yöntem ve usulü ile dile getirmiştir. Elbette, bir peygamber olan Lût kavmi tarafında şiddetli bir muhalefetle karşılaşmışsa; bu konuda ‘çağlar ötesi insani ve ahlaki uyarıyı’ gündeme taşıyan Sayın Başkan da aynı şiddetli muhalefetle, hatta iftira ile karşılaşmıştır.

Ayrıca, bu arada ifade etmiş olayım ki, ‘baro’nun bu densiz ve dengesiz hakaretamiz açıklaması, 23 Nisan’da İBB’nin yayımladığı ‘Cumhuriyet ve Demokrasi’ kitabına kamuoyunda oluşan infiali durdurmaya, hatta unutturmaya yönelik bir höykürmedir.

Genelde din, özelde İslam düşmanlığını dindarlar, dini kurumların yöneticileri ve özellikle Müslümanlar üzerinden yürüten gafiller sizlere söylüyorum. Aklınızda iyice yer etsin: “İslâm zinayı en büyük haramlardan kabul etmiş, eşcinsel ilişkiyi de en ağır ifadeyle lânetlemiştir."

O, millet ve din düşmanı baro, pardon  ‘koro başkanları’ inancımız, geleceğimiz, ümidimiz, değerlerimiz, milletimiz ve insanlığın hayrına söylenen bir söz kırıntısı işittiler mi ya da küçük bir iyilik ve güzellik gördüler mi ayağı yanmış kedi gibi ciyaklar…

Ey gafiller, şimdi oturun, bunun nedeni ve gereği üzerine kendi inandığınız ve uydurduğunuz yüce benlikler, kimlikler, değerler adına biraz kafa yorun. Eğer aklınız eriyor, varlığıyla pek övündüğünüz, sağduyunuz yetiyorsa...

 Yazıma eşcinsel ilişki üzerine, hemen dün okuyuverdiğim -insanlığın bilgi edinmesinin en sağlam ve şaşmaz kaynağından- vahiyden aktarayım. Şu'arâ suresi:

160. Lût'un kavmi de peygamberleri yalanladı.

161. O zaman kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: “Allah'a karşı gelmekten sakınmaz (korkmaz) mısınız?

162. "Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim!”

163. “Artık, Allah'a karşı gelmekten (korkun) sakının, bana da itaat edin!”

164. Buna karşılık, sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”

165-166. “Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi (kadınları) bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz doğrusu haddi aşan (insanlıktan nasibini almamış) bir topluluksunuz.”

167. Dediler ki: “Ey Lût! (Bu söylediklerinle) işimize karışmaktan vazgeçmezsen, kesinlikle (yaşadığın bu yerden) sürülenlerden olacaksın.”

168. Lût şöyle dedi: “Şüphesiz ben, bu yaptığınız çirkin işe buğzedenlerdenim.

169. “Ey Rabb’im! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar!” dedi.

170-171. Bunun üzerine biz de onu ve helâk edilenler arasında kalan bir yaşlı kadın (Lût’un hanımı) hariç bütün ailesini kurtardık.

172. Sonra geri kalanların tamamını yok ettik.

173. Onların üzerine bir yağmur (gibi, ateşle taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kötü idi!

174. Elbette bunda (Allah’ın ve ahretin varlığına dair) büyük bir ibret vardır. Fakat onların çoğu iman etmiş değillerdir.

175. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

         Bir de A’raf suresinden iki ayet:

80-81. Lût da kavmine: “Dünyada sizden önce hiç kimsenin yapmadığı bir hayâsızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Hayır, siz aşırı giden bir toplumsunuz.” dedi.    

         İmdi bir defa daha ifade etmiş olalım, olalım ki, içimizdeki beyinsizler bir daha kişileri, kurumları, teşkilatları bahane ederek İslam’a saldırmasınlar.

Yanarım yanarım da, bizim aklı başında sandığımız ve saydığımız bazı aklı evvellerin bu şiddetli muhalefet ve inkârcılar kervanında boy göstermesine, onların hararetli sözcüsü ve savunucusu haline gelmesine yanarım.

Allah, hepimizi bu şirret tayfasının şerrinden emin eylesin! Selam ve dua ile…

İdris DOĞAN