Kuruyan ve kirletilen nehirlerimiz ve göllerimiz değil, evlatlarımız
MAKALE
Paylaş
21.08.2022 20:36
546 okunma
Yusuf Alabarda

Dış politika ya da iç siyasete dair bir değerlendirme yazmak için kalemi elime almaya yeltendiğimde önüme düşen bir haber beni hassas olduğum bir konuya dair bir değerlendirme yazısı yazmaya sevk etti.

Dünya tatlı su kaynakları alarm veriyor’

Aslında daha önce de bu köşede ülkemizdeki tatlı su havzalarının korunmasına dair kaleme aldığım bir değerlendirmede belirtmiştim; tüm dünyadaki su miktarı beş litrelik bir kaba konulsa dünya olarak sahip olduğumuz tatlı su kaynağı bu beş litrelik toplam suyun içinden sadece bir çorba kaşığı kadar.

Avrupa’nın son 500 yılın en kurak günlerini yaşadığı bir dönemde Türkiye’nin tatlı su kaynaklarının kullanımına dair bazı konuları sizlerle paylaşmak istedim.

Artık her geçen gün daha fazla duymaya başladığımız bazı kavramlar var ‘gıda güvenliği, enerji güvenliği, tedarik zincirleri, tatlı su havzaları, havzalar arası transferler, düzensiz göç hareketleri, sığınmacılar’ gibi.

Yeni güvenlik anlayışının da en önemli konuları olan bu kavramların büyük bir kısmı, iklim değişiklikleri, çevre felaketleri ve artan dünya nüfusu ile de doğrudan ya da dolaylı alakalı kavramlar.

İklim değişikliğinin tesirleri bir de çevre felaketleri ile birleştiğinde, gelecek açısından nasıl bir tehlikenin bizleri beklediğini rahatlıkla görebiliriz.

Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi Avrupa’da son 500 yılın en kurak günlerinin yaşandığını duyurdu. İşin daha da vahim olan yönü bu kuraklığın önümüzdeki yıllarda daha da şiddetleneceği.

Avrupa’da İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya hattında birçok nehir ve gölet kuruma noktasına gelmiş vaziyette. Almanya’da sorumlu medya kanalları ve sosyal medya hesapları ıslak bez ile silinerek temizlenmenin su tasarrufu açısından değerine vurgu yapıyor.

İtalya ve Fransa’da birçok şehirde şehir yönetimleri peyzaj maksatlı bahçelere su verilmesini şimdiden yasaklamış vaziyette.

Bizde durum nedir?

Beni asıl üzen de tam burası.

İç siyasetteki gelişmelere gösterdiğimiz ilgi ve alakayı neden çevre söz konusu olduğunda göstermeyiz gerçekten anlamak mümkün değil?

Oysa Türkiye’nin sahip olduğu 25 tatlı su havzasının yaklaşık 20 adedi tatlı su niteliğini yitirmiş vaziyette ya da yitirmek üzere.

Tarih zaviyesinden baktığımızda bu coğrafyadaki medeniyet havzaları ile tatlı su havzaları bire birdir. Yani nerede bir tatlı su havzası varsa oralarda medeniyetler oluşmuş.

Kızılırmak kenarında nasıl Hitit Medeniyeti doğmuşsa diğer tüm Anadolu medeniyetleri de bu şekilde ırmak ve nehirlerin kenarlarında ortaya çıkarak gelişmişler. Tüm dünya açısından bu hakikatin istisnası hemen hemen yok gibidir.

Peki biz bu hakikatten ayrıştırılmış bir ülke miyiz?

Elbette hayır.

 

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya