Ferhad İle Şirin-Ravza-İ Mutahhare’yi Ziyaret Düşüncemiz
MAKALE
Paylaş
19.09.2022 21:55
226 okunma
İsmail Aydın

Perşembe, 11 Mart 1999, öğleden sonra. Önceki notlarımızda, Ravza-i Mutahhare’yi mutlaka ziyaret etmeliyiz, demiştik. Fakat nasıl olacak bu iş? Sabah erken kalkamıyoruz, normal vakitlerde aşırı izdiham oluyor. Şu oluyor, bu oluyor. Öğlen namazından sonra işte yine izdiham!

Ferhad ile Şirinin aşkını çoğumuz ya duymuşuz ya da okumuşuzdur. Haydi, bir defa daha okuyalım.

Ona sıradan bir aşk gözüyle mi, yoksa büyük bir aşk gözüyle mi bakalım? Bir aşkı büyük yapan önündeki engellerin büyüklüğüdür. Ondan da hayatımız için zaruri dersleri çıkarabilmeliyiz. Kaldı ki sıradan bir aşk olayı olsa bile, kâinatta ne vukua geli­yor, hangi hareket, hangi olay vukua geliyorsa, bütün bunlar ne kendi­liğinden oluyor, ne sebepsiz, ne hikmetsiz ve ne de gayesizdir. Her olayın içi geleceğe dönük derslerle doludur. Yeter ki ibret nazarlarıyla bakabilelim olaylara. Zaten Cenab-ı Allah ibret almamızı, dersler çıkar­mamızı murad ederek; “gezin, dolaşın, görün, düşünün, âyetlerimi okuyun, ib­ret alın ey akıl sahipleri, ey temiz akıl sahipleri" buyurmuyor mu?

Yiğit Ferhad, güzeller güzeli Şirin'e âşık olmuştur. Kızı istemek­tedir. Ama kızın ailesi Şirin’i Ferhad’a vermek istemez. Bunu açıkça ifade etmezler de, "şunu şunu yaparsan, şu şartımızı yerine getirirsen” gibisinden engeller koyarlar Ferhad’ın önüne ve bu engellerle Ferhad’ı bu sevdadan vazgeçirmeye çalışırlar. Ferhad önüne çıkarılan tüm engelleri birer birer aşmakta ve aşkını her fırsatta ortaya koymaktadır. Fakat engeller de ardı ardına gelmektedir. Ferhad her engeli teker teker aşı­yor, her ne engel çıkarılsa, bunlar sonuçta Ferhad’a engel olamıyor... Ne yapılsa da Ferhad bu sevdadan vazgeçirilebilse... En sonunda kendi­lerince bir çare buluyorlar. Ferhad’ın yapmayı göze alamayacağını düşündükleri bir iş teklif ediyorlar. Yiğit Ferhad’ın içten talebine onunla karşı koyacaklar. Çağırıyorlar Ferhad’ı diyorlar ki;

-Ferhad! Sana Şirin’i vereceğiz ancak son bir şartımız var... Şu dağları delip şehre su getireceksin. Bunu yaptığın zaman Şirin senin.

Ferhad kendisine bu teklifi yapanlara:

-Yahu, sizin amacınız Şirin’i bana vermemek ama bunu bana açıkça söy­lemiyorsunuz, her seferinde ipe un serercesine önüme kocaman kocaman engeller çıkarıyorsunuz, şimdi de su meselesi. Hiç şu dağlar tek başına bir insanın gücüyle delinir de su getirilebilir mi? gibisinden herhangi bir itirazda bulunmuyor.

Peki, diyor ve hemen çekici külüngü alıp işe koyuluyor... Çünkü Ferhad’ın aşkı büyük, çünkü Ferhad aşkında samimi. İçten, candan, gönül­den seviyor. Aşkı ne kadar büyükse samimiyeti, azmi, kararlılığı ve sab­rı da o nispette büyük.  İşte size, muhtaç olduğumuz bir kaç özellik: Sözde, işte, niyette, dertte, tasada, davada samimiyet!

Büyük diye bildiğimiz aşkları büyük yapan onların önlerine çıkarılan en­gellerin büyüklüğü değil miydi? Engeller küçük olsaydı, büyük aşklar bü­yük diye bilinir miydi? Leyla ile Mecnun’un aşkını büyük yapan da arala­rındaki büyük çöller değil midir?

O halde biz de engeller ne kadar büyük olursa olsun; belki gecele­yin hiç yatmayıp uykusuz kalacağız, nöbet bekleyeceğiz, belki de izdiha­mı göze alıp sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’ in mübarek kabrini ziyaret edeceğiz ve iki rekât namazımızı kılacağız. Başka çaresi yok.

Biz bu düşüncelerle meşgul iken, bir kaç arkadaş yarınki Cuma Namazını konuşuyor: “Yarın mescide çok erken gelmemiz lâzım, yoksa yer bulamayız!”

Bu sözleri işitince işte bir yol diye seviniyorum. Aşağı yukarı herkes böyle düşünüyor, herkes camiye erken gelecek. Erken gelecekler sonuçta ne yapacaklar? Namazdan sonra çeşitli ihtiyaçları için dışarı­ya çıkmayacaklar mı? Zaten erken geldiler, namaz vaktine kadar uzun süre içeride beklediler, namazdan sonra mutlaka bir rahatlama olacaktır. O hal de ben de ziyaretimi yarın yapacağım. Bunun için herkesin aksine camiye erken varmayıp, ihtiyaçlarımı karşılamış olarak namaz vaktine yakın bir saatte gideceğim... Ziyaretimi Öyle gerçekleştireceğim. Bu da mümkün olmazsa başka bir gün mescidin kapısında nöbet bekleyip, kapı açılır açılmaz içeri gireceğim. Mutlaka mescide bir ilk giren oluyor kapı açıldığında. O kişi niçin ben olmayayım?

Aziz okuyucu! Ziyaret vakti ve saati gelinceye kadar, geliniz Peygamberimizin hayatına ve mücadelesine biraz daha yakından bakmaya çalışalım.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
İsmail Aydın
YAZARIN ÖZGEÇMİŞİ

İSMAİL AYDIN KİMDİR?

İsmail Aydın, Hukukçu yazar. Anacığının anlatımına göre koç katımında doğmuş. Koç katımı, Yozgat’ta ekim ayının sonu ile kasım ayının başında olur. Dolayısıyla doğum günü belli değil ama Aydın, doğum günü olarak 29 Ekimi benimsiyor. Koç katımı, döl almak üzere erkek koyunun (Koç) dişi koyunlar arasına bırakılmasına denir.

Peki, hangi yılın koç katımı? O da belli değil. 1950 olabileceği gibi 1949’a da ihtimali var. Her nasılsa nüfusa 08.02.1953 D.lu olarak tescil edilmiş. Yaşı küçük diye ortaokula kabul edilmemiş, bu defa da mahkeme kararıyla, ay ve gün sabit kalmak üzere 1950 olarak tescil edilmiş. İsmail Aydın, doğum gününün bile doğru dürüst kayıt altına alınamayışını, okur-yazar olmayan tolumun  “hal-i pürmelâli” olarak niteliyor.

İsmail Aydın İlkokulu Sorgun’a bağlı Temrezli köyünde, ortaokul ve liseyi Yozgat’ta okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1977 yılında mezun oldu. Yedek subay olarak yaptığı askerlik görevinden sonra Sorgun’da altı yıl avukatlık yaptı. Ekim 1986’da Diyarbakır / Bismil’de Noter oldu. Kastamonu/Tosya, Bolu ve Ankara’da çalıştı, 2015 Şubatında emekliye ayrıldı.

İsmail Aydın çilekeş Anadolu’nun yanık sesi olarak çıkıyor karşımıza. Türkiye’mizin karşı karşıya bulunduğu sorunlara ilişkin çözüm önerileri sunuyor. Üzerine titrediği kesim Gençlik. Ağırlıklı olarak üzerinde durduğu sorun Eğitim.

İsmail Aydın, fakülte yıllarından itibaren yazı hayatının içinde oldu. İlk gençlik yıllarıyla beraber memleket meseleleriyle ilgilendi. Tartışmalı radyo ve televizyon programlarına katıldı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları yayımlandı. Şubat 2013’ten beridir, internet ortamında yayın yapan Ana Haber Gazete’de yazmaya devam ediyor.

Meteorolojinin Sesi Radyosu’nda 2013-2016 yılları arasında yayınlanan Kıssadan Hisseler Programı’nın yapım ve sunuculuğunu üstlendi. Türkiye Noterler Birliği’nin Meslekî Forum Sitesi’nde anılarını yazdı.

Ağustos / 2016’da “Batı’nın Gücü Nereden İleri Geliyor?”, Kasım 2016’da “Yeniden Yükselişe Doğru”, Şubat 2017’de “Umut Ülke Türkiye”, Mayıs 2017’de “Bir Noterin Anıları”, Ağustos 2017’de “Kaybettiklerimiz”, Ocak 2018’de “Kıssadan Hisseler”, Mart 2018’de “Niçin Akif? Niçin Safahat?” isimli kitapları yayımlandı.

Yazı hayatını ve kitap çalışmalarını sürdüren İsmail Aydın evli ve dört çocuk babasıdır.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya