Okulların kapanmasıyla milyonlarca çocuk 3-4 aylık bir tatil dönemine girecektir. Yıl içerisinde yoğun bir eğitim ve öğretim çalışmasından geçen öğrenciler, aileleri tarafından kimi tatil bölgeleri diye adlandırılan yerlere, kimi köylerine, kimi sokaklara, kimi herhangi bir işte çalışmak üzere işyerlerine gönderilmektedir.
Ben tatil kelimesini inceleyerek yazıma başlamak istiyorum. Tatil ne demek? Daha küçük yaşlarda çocukların kafalarına yılın belirli gün ve aylarını tatil yaparak, hiçbir iş yapmadan boşa geçirmek fikrini aşılamak ne kadar doğru? Çocuğa boş vakitlerinin olabileceği, hayatın bir bölümünün boş geçebileceği temasını işlemek ve öğretmek ne kadar isabetli?
Daha çocuk yaşlarda zihnine kazınan boş zaman ve tatil kavramları ileriki yaşlarda da bazı zamanların çalışmadan boşa geçirilebileceğinin düşünülmesine sebep olmaktadır. Milyonlarca insanın sokaklarda amaçsız, hiçbir iş yapmadan, halk arasındaki tabirle bir baltaya sap olmadan sokaklarda dolaşmasını hep birlikte görmekteyiz.
Dikkat edin çocuğa tatilde ne yapacaksın soruları sıkça sorulmaktadır.
Çocuk da sinemaya gideceğim, gazeceğim, eğleneceğim. Bilgisayar ve tablet oynayacağım cevaplarını vermektedir.
Elbette yıl içerisinde yoğun geçen bir okul hayatı çocuklarımızı yormaktadır. Oyun onların en tabii hakları, tabiki oynayacaklar. Dinleneceklar.
Ancak okul dışında çocuğu eğiten, öğreten, disipline eden, biçimlendiren, bilgi birikimi edinmesine yardımcı olan bir hayat var.
Diyeceğim o ki, tatil kelimesi ile çocukların hayat derslerinden uzaklaşmasına, hayatı tanımadan büyümesine sebep olmayalım.
Gelişiminin en uygun döneminde çocuklarımız, mahalleyi ve mahalleliyi, camiyi ve cemaati, çiçeği ve hayvanı, çevreyi ve tarihi mekanları, denizi ve ormanı, kuşu ve balığı, yaşlıların elinden tutmayı, fakir ve yoksula yardım etmeyi, hasta ve hastaneleri tanısınlar, dini ve milli kimliklerini unutarak büyümesinler.
Tatilde de öğrenilebileceklerini, hem gezip, hem de bilgilenebileceklerini, hem oynayıp, hem de camilerde dini bilgilerini artırabileceklerini, kısaca okul dışı günlerini de bölümleyerek sürdürebileceklerini öğrenmeleri gerekir.
Bırakın okulların kapatıldığı dönemi, okulların açık olduğu dönemleri bile planlamak gerekir.
Ben kendimden bir örnekle konuyu geliştirmek istiyorum. Torunlarımın –yaşları 5 ila 10 arasında- pazar günlerini onların istekleri doğrultusunda birlikte planlıyoruz. Pazar günleri bizim tiyatro günümüzdür. Camide cemaatle toplu ibadet günümüzdür.
Yine bir Pazar günü ilçemizdeki tiyatro sergilenen okula gittik. Birlikte abdest aldık. Öğle namazımızı kılıp, tiyatroya geçeceğiz.
Oyunun başlama saatini beklerken öğle namazını kılmak için girdiğimiz camide bizim gibi tiyatroya gelen başka büyükler ve çocuklar da vardı. Çocuklar büyüklerle beraber namaz kılıyorlardı. Tabii ki bir süre sonra namazı terk edip koşmaya, gülmeye, caminin içerisinde oyun oynamaya başladılar.
Biz büyükler namazlarımızı eda ederken çocuklar da cami içerisinde koşuyor, sesli konuşuyor, gülüşüyorlardı.
Çocuk sesleri arasında, cami içerisinde kaba bir ses çocuklara bağırıyordu. Koşmayın, oturun, yapmayın, inin türünden pek hoş olmayan, kızgın, itici bir ses tonuyla aklınca çocukları uyarıyordu.
Çocuğun büyük olamayacağını, çocuk gibi davranacağını fark edemeyen bu kötü sesin sahibi, kendisi çocuklaşıyor, çirkin bir sesle o narin çocuk seslerini bastırmaya çalışıyordu.
Çocuklar bir anlık sinmişlerdi.
Hatta bazıları da korkmuştu.
Bu ve buna benzer kendisini cami jandarması zanneden bazı sevimsiz ses sahipleri çocukları camilerden soğutmakta, namaz kılanların kızgın, öfkeli insanlar olduğu imajını vermektedir. Bu insanlar ALLAH’ın evini çocuklardan korumak iddiasındadırlar. Ne kadar komik bir savunma değil mi?
Ey büyükler! Cami jandarması olmaktan kurtulun, camiye gelen miniklerin korkulu rüyası olmaktan çıkın. Allah’ın evlerini çocuklara yasaklamayın. Çocuklara bağırarak onları korkutmayın.
Ceplerinizde şeker olsun, çikolata olsun, sakız olsun, balon olsun.
Elleriniz, çocuk başı ve yanağı okşayan pamuk eller olsun.
Dilleriniz ve sözleriniz yumuşak ve kuşatıcı olsun.
Ayrıca Allah’ın huzuruna durduğunuzda dışarıdan gelen sesleri duymayın, yüce yaratıcımızla bağlarınızı iyi kurun ki, kulluğunuzun güzelliği ortaya çıksın, yakarışlarınızın karşılığı iyi olsun.
Camilerimizi daha çok çocuk sesleri ile, daha çok çocuk duaları ile çınlatabilmek için çabalamamız gerekirken onlara bağırmayalım.
Camide namaz kılarken arka saflarda gülüşen, koşturan çocuk sesleri yoksa gelecek nesiller adına korkmamız gerektiğini unutmayalım.
Haydi çocuklar camiye!
Camilerin sizin sesinize ihtiyacı var.