25 kişilik bir gruba işyeri sahibinin ricasıyla her hafta ders anlatıyorum. Çalışanlarla hemen kaynaştık. Ben onları pek sevdim. Onlar da beni. Ders bitiminde de farklı konularda muhabbet ediyoruz.
Aradan 2-3 ay geçti. Konumuz helal kazanç, asgari ücret, gelir adaletsizliği, paylaşmak, infak etmek.
Çeşitli sorular geliyor. Şikayetleri var.
Maaşlarının yetmediğinden, çok çalıştıkları halde ihtiyaçlarını karşılayamadıklarından bahsettiler. Maaşlarını sordum. Pek fazla almıyorlardı. Gerçekten üzüldüm.
Onlara dedim ki; sizler işyerinize kendi işiniz gibi sahip çıkın. İş yeri size emanet. Emaneti iyi koruyun. Patronunuza da sizin gelirinizin artırılması ile ilgili konuşacağım.
Bu şikayetleri dinlerken birden içinizde kaç kişi sigara içiyor diye soruverdim. İstisnasız hepsi içiyordu. Sigara fiyatlarını bilmediğim için en ucuz sigara kaç lira diye sordum. Fiyatı oldukça yüksekti. Her gün içiyor musunuz dedim. Evet dediler. Yani haftada en ucuzundan 300 lira mı sorusuna evet cevabı aldım.
Bir soru daha sordum. Mahallenizde veya çevrenizde hiç kimseye yardım ettiniz mi? Yardım edeniniz var mı? Yüzüme garip, garip baktılar. Nereden çıktı bu soru dercesine...
Biz ekonomik sıkıntımızdan bahsediyoruz. Hoca bize başkasına yardımdan bahsediyor.
İlave ettim. Her hafta sigaraya en az vereniniz 300 lira veriyor.
Ben sormaya devam ettim. Acaba sizin günlük 5 liranıza 10 liranıza ihtiyacı olan var mı diye düşündünüz mü?
Sonra, hafta 7 gün değil de 8 gün olsaydı sekizinci gün de sigara alacak mıydınız?
Evet dediler.
O zaman ben haftayı sizin için 8 güne çıkarıyorum. Sekizinci günkü alacağınız sigaranın parasını haftada bir gün, birisine yardım için verin. Mahallenizdeki, çevrenizdeki yardım bekleyenleri soruşturun, bulun onlara yardım edin dedim.
Derin bir sessizlik ve sükut ve şaşkınlık vardı ortamda... Dersi tamamladık. Ayrıldık.
Aradan dört beş hafta geçmişti. Derse katılanlardan bir kişi söz aldı.
Başladı anlatmaya; Hocam geçen haftadan beri çok mutluyum. Adeta sevinçten uçuyorum.
Hayrola dedim.
Çok büyük bir iş başardım. Sonunda da hüngür hüngür ağladım. Çünkü geçen hafta, günlük sigara param kadar yardımda bulundum. Bunu iki haftadır yapıyorum.
İki haftadır da yardım ettim diye ekonomik sıkıntıya düşmedim. Hiçbir şeyim de eksilmedi. Tam tersi çok mutluyum.
Nasıl oldu diye sormama fırsat vermeden anlattı. Eşimden dul bir kadının evinin adresini öğrenmesini istedim. Fırından da sigaraya verdiğim para kadar ekmek aldım. Çekine, çekine dul kadının evinin kapısını çaldım. Ekmekleri kapının önüne bırakarak adeta kaçtım. İki haftadır böyle yapıyorum. Bu hafta ekmeğin yanına biraz peynir alacağım ve bu sefer kapının zilini çalıp kaçmayacağım. Selam vereceğim. Hatırını soracağım. Çocuklarını kucaklayacağım.
Kendi evime döndüğümde çok mutlu görünüyormuşum ki, eşim ve çocuklarım bey, baba sana neler oluyor. Çok sevinçli ve mutlu gözüküyorsun. Piyango mu çıktı? Maaşın mı arttı? Ustabaşı mı oldun? Diye sorgu sual ettiler.
Ben ise yaptıklarımı anlattım. Mutluluğum bundan dedim. Eşim, ben, çocuklarım sevinçten hep birlikte başladık ağlamaya...
Hocam ben yeni doğmuş bir adam oldum. Bir işe yaradığımı anladım. Birisinin derdini sormayı ve yardım etmeyi öğrendim.
Anlattığın dersleri pek fazla anlamıyordum. Ancak yardım etmeyi çok iyi anladım. Teşekkür ederim dedi.
Onun bu anlatımından hepimiz etkilenmiştik. Hüzünlendik, mutlu olduk. Karışık duyguları beraber yaşadık.
Hocam dedi “vermek para ve imkan işi değil, gönül işi” derlerdi de üzerinde pek fazla düşünmezdim, anlamazdım. Para olmadan nasıl yardım edilir ki derdim. Şimdi bunu çok iyi anladım.
Üstelik iki haftadır evimde hiçbir şey eksilmedi. Aksine sevinç ve mutluluk geldi. Evimizdeki gerginlik kayboldu. Hanımın ve çocukların şuyumuz eksik, buyumuz eksik istekleri azaldı. Küçük kızım beş lira getirdi. Baba teyzeye benim için de bir tane ekmek alır mısın dedi. Çocuklarımın da çok mutlu olduğunu anlattı.
Bu arkadaş iş yerinde bir çığır açılmasına vesile oldu. Bazı arkadaşları da bu durumdan etkilenmişler ve onlar da kendi çaplarında yardımlara başlamışlardı.
Bu küçük hikayeyi anlatmamın sebebi bizlerin imkanlarını bekleyenler var.
Bu imkanlarla hayatlarını devam ettirecekler var. Bunları arayalım. Mutlu edelim.
Kimsesiz olmadıklarını, kardeşleri olduklarını hatırlasınlar.
Hem kendinizin, hem de bir kaçınızın bir araya gelerek mahallenizde sizi bekleyenleri hatırlamanızı ve onların hatırlanmasına yardımcı olmanızı istiyorum.
Veren eller olabilmek dualarımla!
Not: Bu yaşanmışlık hikayesini patronlarına anlattım. Patronları da onların maaşlarını artırdı.