Araplar, on yaşını doldurduğu için serbest bıraktıkları, artık işe koşmadıkları develere "atik" (serbest, özgür) ismini verirlerdi. Bundan hareketle mesela köle azat etmeye de "itku'r rakik" denmiştir. Kur'an-ı Kerim'de Kabe için de bu isim kullanılır, "beytu'l atik" diye. Özgür ev ya da biraz serbest bir tercümeyle dersek, özgürlük evi. Neticede İslam şeriatına göre Kabe'nin bulunduğu mıntıka gibi, ona sığınan insanın da dokunulmaz (haram) olması, hem mekanın özgürleştirici olduğunu, hem de bu mekana sığınan insanların özgürleştiklerini gösterir.
Kabe'nin bu özgürleştirici niteliğini pekiştiren bir sıfat daha kullanılır Kur'an'da, "kıyamen li'n nasi" insanların dik durdukları, bükülmedikleri yer. Kabe'ye giren, onun temsil ettiği değerleri benimseyen, hac mevsiminde bunu sembolik ibadetlerle pratize eden insan, özgürleşir, hayatı boyunca dik durur, Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmez, demek isteniyor.
Merkezinde Kabe'nin yer aldığı hac ibadeti, bu açıdan İslam'ın bütün bir insanlığa yönelttiği bir özgürlük manifestosudur. Her türlü dünyevi nitelikten, kıyafetten, rütbe ve makamdan, etnik ve coğrafi özelliklerden, ekonomik, siyasal, sınıfsal statülerden sıyrılıp tevhid kadar beyaz bir beze (ihram- özgürleştiren ve dokunulmaz kılan) bürünmek suretiyle özgürleştik diyor Müslümanlar, hac ibadetini yerine getirirken.
Bu söylediklerimin retorik olmadığının tanığı, görkemli İslam tarihi ve bu tarihe ruh veren muhteşem, özgür ruhlu ümmettir. Hayatlarının bütün kıvrımlarına, beyinlerinin bütün dönemeçlerine, zihinlerinin bütün zaviyelerine sinmiş alçaltıcı, köleleştirici, eğip büktürücü cahiliyeden sıyrılarak özgürleşen, akıllarına kurulmuş putları parçalayarak dik duran, kıyam eden ilk Müslümanlar, çok kısa bir süre içinde ulaşabildikleri yerleri de özgürleştirdiler. Dünyanın, ulaşabildikleri yerlerinde tarihin tanık olduğu en özgürlükçü değerler medeniyetini kurdular. Nitekim bu özgürlüğün tadını bir kere alan insanları, çağdaş cahiliyenin hiçbir hilesi, makyajı, iftirası, manipülasyonu, bunun yanında, içerideki uşakları hoca kılıklı şarlatanların hiçbir çarpıtması, düşmanların, maddi ölçülere göre karşı konulmaz gücü, bu özgürlük aşkından uzaklaştıramıyor, vicdanlarının kıyılarına tutunmuş inançlarını söküp atamıyor. Geleceğin özgürlük yarınlarına dair birer umut kırıntısı gibi bu değerlere sıkı sıkıya tutunmalarına ve Gazze'deki gibi en namüsait şartlarda bile başkaldırmalarına engel olamıyorlar.
Haccın, hac esnasında ifa edilen ibadetlerin, ikame edilen şiarların bu anlam boyutunu gözlerden ırak tutmak için her türlü gayretin sarf edildiğini görüyoruz günümüzde. Müslümanların bu bilinçten uzaklaşmaları, Gazzelerin yaygınlaşmaması ve genel itibarıyla insanlığın bu mesajı fark etmemesi için içeriden ve dışarıdan amansız bir savaşla karşı karşıyayız.