Bu sorunun cevabını ararken, başta eğitim olmak üzere kitapları dolduracak sebepler bulabiliriz. Gençlerle ilişki kurabilmenin yolu, öncelikle onların ne istediklerini bilmemizden geçiyor. Gençler;
İş istiyor
Aş istiyor
Eş istiyor.
Gençler bu isteklerine kolay kolay ulaşamıyorlar. Bu hedeflere ulaşmak için elbette çalışmak gerekiyor ama ne yazık ki bu konuda umutları da yok gençlerin. Daha şimdiden kafaları 4+4+4, toplam on iki yıllık mecburi sözde eğitimin sonunda hangi meslek ve hangi iş için hangi üniversiteye gireceğiz sorusuyla meşgul ediliyor. Bu arada önemle kaydedelim, sondaki +4 sistemden mutlaka çıkarılmalıdır.
Mesleğe hazırlık için seçtikleri eğitim (!) kurumundan mezun olduklarında gençlere iş var mı? Yok! Haydi, hazırlan KPSS sınavına, git dershaneye.
Peki, sınavı kazandı genç. İşe girebilecek mi? Hayır. Şimdi de mülakattan geçmesi gerekir. Peki, mülakattan nasıl geçecek? Onun için de neler yapılması gerektiği bilinmeyen şey değil.
Genç, bütün bu zorlukları aştığında otuzlu yaşlara merdiven dayamış durumdadır. Evlenme hayali, çocuk sahibi olma hayali, başarı hayali; sistemin önüne koyduğu ekonomik engeller yüzünden geçinme hayali sisli ufukların ötesinde kaybolmak üzeredir. Bu arada -nezihini tenzih edelim- kim nereyi ele geçirmişse, siyasetçiler tarafından yapılan yolsuzluk, soygun, vurgun, rant ve usulsüzlüklerin de farkındadır gençler. Hele bu pisliğe bulaşmış olanlardan birileri onlara “vatan-millet” namına bir şeyler anlatmaya kalktığında gençler büsbütün nefret ediyorlar.
İş, aş, eş konularındaki açlık devam ederken, insan sevgisi onlar için büsbütün hayal oluyor.
Sorunların kaynağı sistemdir, onun dayattığı -doğa kanunu- “büyük balık küçük balığı yutar” zihniyetidir. Materyalist, ateist hocalar (!) tarafından bunlar öğretiliyor gençlere üniversitelerde.
BEYİN GÖÇÜ
Haydi diyelim, genç bir şekilde işini, aşını, eşini buldu. İçlerinde tarihi değiştirecek çapta süper beyinler var. Bir acıtıcı soru daha: Genç, vatanı için, milleti için ne yapacak peki? Hiç bir şey. Çünkü genç bu sefer de sözünü ettiğimiz zihniyet bozukluğu yüzünden “haz peşinde” koşacak, ülke dışında para arayışına girecek. Çünkü siz ona insan sevgisi, vatan sevgisi, kısaca manevî değerler bütünü adına hiçbir şey vermediniz. Bunu verecek eğitim anlayışınız hani nerde? Hani nerde kadronuz? “Eğitim sıfır” diye konuşan eğitimcilerin ağzından duyduklarımız tam bir felâket!
MODEL SIKINTISI
Aşı kuru-tuzu kurular gençlere iyi model olamıyorlar.
Ana-babadan ve kocadan da iyi hoca olmuyor, yani bunlar da model olamıyorlar. Bu da evlerde yapılan yanlışlar dizisini getiriyor.
Sosyal medya dedikleri sosyal hastalık değil gençleri, yetişkinleri bile fıtratından uzaklaştıracak mikroplar saçıyor.
Bunlara benzer daha pek çok olumsuzluk sayabiliriz. Bütün bu olumsuzluklar, yetişme çağındaki genci, kendine güveni olmayan, mutsuz, umutsuz insan haline getiriyor. Gençlerin, sokak çağrılarına kitle psikolojisi ile katılmalarının altında yatan en önemli sebep budur.
Peki, ne yapılacak? Yapılacak şey, birkaç örneğini vermeye çalıştığımız olumsuzlukları ortadan kaldırmaktır. Onlara değer yüklemektir. Bu sorumluluk, başta iktidar sahipleri olmak üzere herkese düşüyor.
BİR İMKÂN-BİR YOL
Altmışlı yılların gençleri olarak, sistemin düzeltilebilmesi için arkadaşlarımızı müzakereye çağırırdık. Bunun için de fakültede futbol takımı kurmuştuk. Takım sayesinde bir araya getirdiğimiz arkadaşlarla “Neler yapabiliriz?” sorusunu tartışırdık. Onları önce, insanı dünyada nasıl konumlandıracağız sorusunun cevabı üzerinde düşünmeye davet ederdik. İçlerinden çok başarılı arkadaşlarımız çıktı. Ancak önümüze konan büyük engeller yüzünden hayallerimizi gerçekleştiremedik.
Fakat bu hep böyle devam edip gidemez. Bu aziz millet, önüne konan bütün engelleri kendi öz evlatları eliyle bir gün mutlaka aşacak ve kendi hayatını kendisi tanzim ederek hayat yoluna devam edecektir. Buna inanımız tamdır.
Not: Çok değerli -büyük küçük- kardeş, eş, dost, akraba, komşu, hemşehri, meslektaş ve okurlarımın Mübarek Ramazan Bayramlarını, hakiki bayram olması dileklerimle tebrik eder, sevgi, saygı ve selamlarımı sunarım.