Tarih sohbeti esnasında can sıkıcı bir soruyla karşılaştım: Osmanlı ne yaptı?
Gerçi bu soru cevaba bile değmezdi ama yine de kuruluş dönemindeki dinamizme ve Anadolu Birliğinin sağlanmasına kısaca temas etmek istiyorum. O zamanların çetin şartları bilinir ve buna karşı Osmanlının ruh hali hatırlanırsa hem Osmanlı’nın ne yaptığı öğrenilmiş olur hem de geleceğe dönük dersler çıkarılabilir.
Devletin kurucusu Osman Bey ile Orhan’ın fütuhatı, diğer Anadolu beylerinin fütuhatına nazaran daha çetin ve ağır oluyordu. Çünkü buralar her zaman (İstanbul) Bizans’dan yardım görüyordu. O sebeple, vatan yapılan topraklar ancak büyük bir gayret ve mücadele ile elde ediliyordu. Öncelikle bunun kabulü gerekir.
Tabii bu durum diğer yandan, öteki beyliklere nazaran Osmanlıya bir bakıma geleceğe dönük imkân da sunuyordu. Bu şudur: Osmanlının, her an Haçlı ruhuyla hareket eden ve saldırması kuvvetle muhtemel Bizans ve Avrupa’ya komşu olması, elde faal ve mücadeleci kuvvetler bulundurulmasını icap ettiriyor ve devamlı olarak uyanık bulunmayı zorunlu kılıyordu. İşte bu cevvaliyet Söğüt civarında kurulan küçük Osmanlı Beyliği’nin daha sonraki muvaffakiyetlerinde mühim amil olmuştur.
AKILLI SİYASET-EHİL ELEMAN
Girişilen harekâtlar bir plan dâhilinde yürütülüyor, askeri strateji ve taktikler en ince ayrıntıya kadar uygulanıyordu. Mesela Bursa’nın etrafına iki kale yapılarak muhasara işi daha esaslı hale getirilmiştir. Kaplıca tarafındaki kaleye güvenilir ve kabiliyetli eleman olarak Osman Beyin yeğeni Aktimur, dağ tarafındakine de kardeşinin kölesi Balabancık tayin edilmiştir.
Orta Anadolu’da Ankara’nın elde edilişi yine bir plan ve uygun şartlarda gerçekleşmiştir. Ankara, İlhanîler için batı Anadolu’da yer alan bir bölge idi ve Sivas’ı kendisine merkez yapmış olan Alâüddin Eradna’nın elinde idi. Eradna’nın vefatını müteakip yerine geçen oğulları zamanında karışıklıklar çıktı. Bundan istifade eden Orhan Gazi, Osmanlı’nın doğu hududunda önemli bir mevki olan burasını 1354’te oğlu Süleyman Paşa kumandasında sevketmiş olduğu kuvvetle zaptetti.
Bursa, İznik, İzmit adilane idare sonucu teslim oldular. Bunlar Osmanlı’nın yaptığı ilk büyük işlerdi.
İlk akınlar bir miktar çapul mahiyetli idi ama bunlar Türklerin coğrafyayı tanımalarını sağladı. Bu sırada Bizans imparatoru II. Andronikos akınlar karşısında epey telaş gösteriyordu.
ÜSTÜN ASKERÎ STRATEJİ-AKILLI İSKÂN SİYASETİ
Gelibolu’ya geçildikten sonra Balkanlara Karesi (Balıkesir) havalisinden getirilen Türkler iskan edilirken, Gelibolu’daki Rumlar, özellikle askeri sınıftan olan Rumlar da, isyan çıkarma ihtimaline binaen Balıkesir ve havalisinde iskana tabi tutuluyorlar. Cephede savaşan hiçbir devlet, arkasını emniyete almadan rahat hareket edemez.
Balkanların kazanılmasında (1348-1354) önemli rol oynayan Süleyman Paşa, Gelibolu yarım adasının en dar yeri olan Eksimiliye berzahını aşıyor ve bu suretle Doğu Trakya’ya ayak basıyor. İlk iş olarak Malkara, Keşan ve Çorlu’yu alıyor. Böylece İstanbul ile Edirne yolunu kesiyor. Bu fütuhat esnasında Osmanlıların akıllı siyasetlerinden birisi de, elde edilen şehir ve köyler halkına iyi muamele edilmesi olmuştur.
Şeyh Edebali, Dursun Fakih ve Cendereli (Çandarlı) Kara Halil Hayreddin Paşa gibi ilim adamı danışmanlar, idareci ve yönetici kadrolara, Müslümanlığın öncelikli hedefi adalet, din ve vicdan hürriyeti gibi prensiplerini telkin ve tavsiye ediyorlardı.
Süleyman Paşa’nın (1360) bir avı takip ederken attan düşerek kırk üç yaşında vefat etmesi üzerine, yerine kardeşi Murad Bey (Murad Hüdavendigâr) kumandan tayin ediliyor. Süleyman Paşa, vasiyeti üzere Bolayır’a oğlunun yanına defnediliyor. Süleyman Paşa’nın vefatından kısa süre sonra Orhan Gazi de (1362) vefat ediyor. Yerine hükümdar olan Murad Bey, hemen Bursa’ya geliyor ve idareyi ele alıyor.
TOPRAK KABİRLERLE VATAN OLMUŞTU
Süleyman Paşa cevval bir kumandan iken baba Orhan da azim ve irade sahibi kudretli bir hükümdar idi. İkisinin pek kısa ara ile vefatını fırsat bilen Bizans, Burgaz, Çorlu ve Malkara’yı geri alıyor ve sahil şehirlerini de elde etmeye çalışıyordu. Bu sırada Osmanlı kuvvetlerine kumanda etmekte olan Lala Şahin Paşa ve Hacı İlbey’i ve Evrenuz Bey telaş göstermeyerek, yeni hükümdarın Anadolu vaziyetini düzeltip avdetine kadar müdafaayı soğukkanlılıkla idare ediyor, buralarda vukuu muhtemel bir paniğin önüne geçiyorlardı. Türk kuvvetleri sahil ve kale şehirlerini büyük bir gayretle müdafaa edip tutunmağa çalışırken, vatan şuuruyla Bolayır’a defnettikleri kumandanları Süleyman Paşa’nın mezarını çiğnetmek istemiyorlardı. Adı geçen bu üç kumandanın enerjileri geleceğe dair umut veriyordu.