SOSYAL DOKUYU ÇÜRÜTEN SİNSİ BİR HASTALIK: RÜŞVET
MAKALE
Paylaş
27.07.2025 13:27
536 okunma
Prof. Dr. Celal Kırca

Her haram, insandan ve onun kişiliğinden  bir şeyler koparır ve ahlaken  çürümesine   sebep olur. Ama bazı haramlar var ki bunlar, sadece  o haramları işleyenlerin ve yiyenlerin  benliklerini ve kişiliklerini  değil, aynı zamanda toplumların da sosyal dokularını çürütür ve  insanların birbirine olan güvenlerini sarsar. Bu haramların başında da rüşvet, diğer bir ifade ile hak edilmeden, gayr-i meşru yollarla servet elde etme gelmektedir.  Diğer  bir ifade ile rüşvet, hak etmeden bir menfaat veya kazanç elde etmek için gizlice verilen ücret, hediye vs. gibi maddî bedelleri ifade eder.  Nitekim Şemsettin Sami de rüşveti “ Kamus-i Türkî”   adlı  eserinde Bir memura haksız bir iş gördürmek için verilen ücret ve hediye”  olarak tanımlar. Bu nedenle rüşvetin çoğu zaman “altın tas içinde sunulan zehir” gibi  hediye adıyla verildiği; maddî ve manevî hiçbir karşılık beklemeden sevgi ve dostluk nişanesi veya muaşeret kaidesi  olarak karşılıksız verilen  gerçek hediye ile de istismar edildiği, dolayısıyla hediye  adıyla verilen rüşvet ile gerçek hediye arasında niyete bağlı ince bir çizginin bulunduğu görülür.

Nitekim Peygamberimizin bir ahlak  peygamberi olarak bir  taraftan  hediyeleşmeyi teşvik edip  sosyal dokuyu güçlendirmek isterken, diğer taraftan  da haksız kazanç yollarını ve bunlardan biri olan rüşveti  de ağır bir dille eleştirdiği ve zekât memurlarının hediye almalarını rüşvet veya görev suistimali olarak nitelendirdiği görülmektedir. Mesela Resûlullah’ın  İbnü’l-Lütbiyye’yi zekât toplamakla görevlendirdiği, görevini  bitirip geri döndüğünde onun Hz. Peygamber’e, “Şunlar size aittir, bunlar da bana hediye olarak verildi” demesi üzerine, Hz. Peygamber’in minbere çıkıp, “Benim -zekât toplamak için- gönderdiğim bir memura ne oluyor ki, ‘Şunlar sizin, şunlar da bana hediye edildi’ diyebiliyor? Dikkat edin, bu kişi evinde otursaydı kendisine hediye verilir miydi?” [1]  diyerek  görevli  memurun hediye almasını  rüşvet  olarak açıkladığı  ve  gerçek hediye ile rüşvet vermek  amacıyla verilen hediye  arasındaki  farka dikkat  çektiği  biliniyor.

Kur’ân’da rüşvet  sözcüğü  geçmediği, fakat “Birbirinizin mallarını aranızda haksız yollarla [bâtıl] yemeyiniz. İnsanların mallarının bir kısmını yine bile bile haksız yere yemek için, onları hâkimlerin önüne atmayınız” [2] ayetinden rüşvet  de  dahil olmak üzere  gasp, soygun, hırsızlık  vs. gibi her türlü “batıl”  kazanç yollarının yasaklandığı görülüyor. Nitekim “haram yemeyi davranış biçimi haline getiren Yahudileri kınayan âyette [3] geçen “suht” kelimesinin, rüşvet dahil “haram olan kazanç yolları” olarak yorumlanması da bunu ifade ediyor. Zira  rüşveti veren kişi, hak etmediği bir menfaat elde ederken, rüşveti alan kişi de görevini kötüye kullanmış ve kendisine verilen emanete ihanet etmiş, dolayısıyla dürüstlüğünü bilerek ve isteyerek  kaybetmiş oluyor.

Rüşvet, dinen ve kanunen yasak olmasına rağmen tarihin her döneminde  eksik olmamış ve  gizli  olduğu için de toplumları içten içe çürüten  bir etkiye  sahip olmuştur. Dolayısıyla  rüşvetin,    haksızlığın yaygınlaşmasına sebep olduğu ve  adalet terazisini bozduğu ve hukukun üstünlüğü inancını zedelediği ve toplumsal ayrışımlara  ve çürümelere sebep olduğu; hatta bazı dönemlerde makam ve mevkilere gelme  aracı olarak da  kullanıldığı  bilinmektedir. Mesela Kanûnî’nin damadı Rüstem Paşa (1500-1561)’nın, sadrazamlığı sırasında rüşvetle iş yaptığı ve bu yolla zenginleştiği  nakledilmektedir.  Nitekim  dönemin ünlü şairlerinden Fuzulî (ö.1556)’nin, “Şikayetname” isimli eserinde, “Selâm verdüm, rüşvet değildür deyu almadılar. Hükm gösterdüm, fâidesizdür deyu mültefit olmadılar ”  sözünden de  devletin nasıl rüşvet  bataklığına  düştüğü anlaşılmaktadır. Koçi Bey  de padişaha takdim ettiği risalede, makamlara rüşvetle gelindiğini  yazar ve ona şu  tavsiyelerde bulunur:

“Kazaskerler (Padişahıma) arz ettikleri vakit  tembih buyurun ki: “ Şefaat ile veya rüşvet ile  sakın kadılık vermeyesin. İmtihan eyleyin. Hangisi lâyık  ise onu arz eyleyin”  diye  tembih-i şerif lâzımdır”. [4]

Kazaskerlere tembih buyursanız… Cahillere ve zalimlere kadılık vermesinler. İmtihan edip  bilgin ve dindar ise onu etsinler. ‘Rüşvet almaktan gayet sakının’ diye sıkı tembih  buyursanız.” [5]

Katip Çelebi (1609-1657)’nin ise Mîzânu’l- Hak fi İhtiyâr’il Ahakk”  adlı eserinde, İbn Nüceym’in  “el- Eşbah ve’n Nezair  isimli  risalesindeki rüşvetle  ilgili görüşlerini naklederek “Bu zamanda rüşvet alıp yürüdüğü için biz burada o risaleyi kısaltarak çevirdik”   demesi de  rüşvetin yaygınlaştığını gösteriyor.

Özetle nakledilen  bu risalede rüşvetin türleri  ele alınmakta; alana da verene de haram olan rüşvet; hüküm  vermek için kadının aldığı rüşvet; almanın haram vermenin  caiz olduğu  rüşvet  ve  sultanın yanında işini  görmek için alınan rüşvet çeşitlerinden söz edilmektedir. [6] Alana da verene de haram olan rüşvet ile hüküm vermek için alınan rüşvet konusunda her hangi  bir  sorun bulunmamakta,  fakat diğer iki  çeşidi ile ilgili düşüncelerin doğruluğu tartışmalı bir durum arz etmektedir. Zira rüşvetin haramlığı geneldir ve alana da verene de haramdır.

Günümüzdeki rüşvet olayları ise  neredeyse  her gün  basın yayın organlarında yer almakta ve  adeta vak’a-i  adiye’den   sayılmaktadır.  Dolayısıyla bu hastalığı  bir an önce   tedavi etmek ve caydırıcı  önlemler almak icap etmektedir. Bunun için de   bu konunun, başta eğitim olmak üzere ahlâk, hukuk, iktisat ve siyaset gibi sosyal disiplinlerin birlikte ele alınması; toplumda sosyal adaletin sağlanması, iyi bir hukuk düzenin kurulması ve adalet mekanizmasının etkin bir biçimde çalıştırılması gerekmektedir. Ne var ki eğitim sitemimiz, bu haliyle  rüşvet ve benzeri diğer konulara interdisipliner bir bakış  açısıyla yaklaş(a)madığı için  yetersiz kalmakta, dolayısıyla da sağlıklı bir ortak kütür, ortak bilinç ve  bir hayat  felsefesi oluşturamamaktadır.   Ailelerde   ve  okullarda verilen bilgiler ise çoğu zaman  derinlikten yoksun olmakta, hem nitelik hem nicelik açılardan yüzeysel kalmakta; dolayısıyla körpe dimağlara niçin ahlâklı ve dürüst olunması gerektiği bilinci aşılanamamakta ve davranışlara  da gereği gibi yansıtılamamaktadır

Davranışlara ve topluma yansımayan/yansıtılamayan  bilgilerin ve  kültürün ise  egoist, pragmatist ve hedonist duygular  karşısında yaşama şansı bulunmamaktadır.  Zira “Helal-haram ver Allah’ım, garip kulun yer Allah’ım” diyen bir zihniyetin, rüşvete karşı olması mümkün  değildir. Zira bu zihniyete sahip insanların, karınları doysa da gözlerinin aç olduğu; sahip olma ve biriktirme duygularını yücelttikleri, doyumsuz oldukları, paylaşma ve yardımlaşmayı sevmedikleri görülmektedir.

Sosyal dokusunun çürümesini  önlemek için her şeyden önce bu dokuyu çürüten zihniyetin değişmesi/değiştirilmesi gerekmekte ve böyle bir değişimin olabilmesi için de onu besleyen ve büyüten düşüncelerin ve kültürlerin değişmesi, bunun yerine helal-haram ilkesine dayalı doğru ve sağlıklı düşüncenin ve kültürün ikame edilesi; caydırıcı hukukî düzenlemelerin yapılması ve rüşveti önleyici sistemlerin devreye sokulması icap etmektedir. İşte o zaman helal-haram ayırımı yapmayan ve batıl yollarla servet sahibi olmak isteyen bu doyumsuz zihniyet, asgarî düzeyde kalmaya mahkum olur ve toplumda yaşama imkânı bulamaz, yaşama imkân bulsa dahi münferit vak’alardan ibaret kalacağı için de sosyal dokuyu bozacak ve onu çürütecek kadar bir etkiye sahip olamaz.



[1] Buhârî, Hibe 17; Saffet Köse, Rüşvet, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2008, 35/303.

[2] Bakara,2/188.

[3] Mâide 5/42.

[4] Koçi Bey Risalesi,  Sadeleştiren, Zuhuri Danışman, İstanbul 1972, s. 129

[5] Koçi Bey Risalesi, s. 136.

[6] Katip çelebi, Mîzânu’l Hak fî İhtiyâri’l  Ahakk,  Haz. Orhan Şaik  Gökyay, İstanbul  1872, s.99-102.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya