
Kur’anda insan ve yaradılışı anlatılırken Allah’ın Adem’e kelimeleri öğretmesi, insana beyanı, bilmediği şeyleri, kalemle yazmayı öğretmesi yanında; insanın kavram yapabilen, düşünebilen, akleden, bilgi üretebilen, bilgileri kaydedebilen, bilgiyi teknolojiye dönüştürüp uygarlık inşa edebilen bir varlık olduğuna da işaret eder.
Soru 1: Akıl nedir?
Sözlükte; düşünme gücü… Ruhun bir bütün olarak; anlama(doğru), kavrama(soyutlama), hükme varma kapasitesidir. Yani kısaca düşünme, kavrama ve anlama yetisi. Kuran’a göre akıl; insanı insan yapan, onun her türlü aksiyonlarına anlam kazandıran ve ilahi emirler karşısında insanın yükümlülük ve sorumluluk altına girmesini sağlayan yetidir.
Akıl; insanın eşyayı idrak etmesi, dinin emir ve yasakları yerine getirmesi için onda bulunması gerekli bir kuvvet ve kudrettir.
Zekadan ziyade ileriyi görebilmek ve ona göre hazırlık yapabilmektir. Aklın gelişmesi/ akıl-baliğ olmak büluğ çağında mükemmel hale gelir. Aklın ve nefsin kuvvetleri insan bünyesinin olgunlaşması ile tamamlanır.
Soru 2: Aklın mahali nedir?
Aklın yeri kalptir, ziyası dimağdadır. (Hz. Ali)
Filozoflar ise akıl dimağda, nuru ise kalptedir. Akıl ruhların, ruhlar da bedenlerin hayatıdır demişlerdir.
Melek: Akıl var şehvet yok.
Hayvan: Şehvet var, akıl yok.
İnsan: Hem akıl hem de şehvet/nefis var. İnsanın aklı nefsine hakimse meleklerden üstün…Nefsi aklına hakim ise hayvandan aşağıda…
Soru 3: Akıl iyi ve kötüyü bilebilir mi?
Allah’ın sıfatları gereği; dinin emrettiği şeyler iyi(güzel), yasakladığı şeyler kötüdür(çirkin). İyi-kötü hükmü üç sebepledir:
1. Bir şey insanın fıtratına uygun/hoş gelir ya da insanda nefret uyandırır. Sevinç-üzüntü, acı-tatlı gibi
2. Bir şey, ya mükemmeldir ya da eksiktir. İlim-cehalet gibi. 1 ve 2 deki şeyler aklidir. Akılla bilinebilir.
3. Bir şey; ya Dünyada takdir ile karşılanır ve ahirette sevap kazandırır. Namaz, infak gibi. Ya da Dünyada kötü görülür ve ahirette azaba sebep olur. Zina, hırsızlık gibi.
Bu 3. Madde akılla bilinebilir mi? Tartışma nedeni olmuştur.
Mutezilenin Görüşü
İyilik ve kötülüğe hakim olan akıldır. Bunun için kitap ve sünnet gibi dini delillere lüzum yoktur. Akıl bu konuda şer’i delillerden üstündür.
Eş’arilerin Görüşü
Eşyanın güzel ve çirkin olduğu, bir şeyin iyi ve kötü olduğu dinin delilleri ile bilinir. Bir şey emredildiği için iyi, yasak edildiği için kötüdür. Aklın hiçbir müdahalesi ve itibarı yoktur. Eşyanın farz ve haram kılınmasının esas sebebi şer’i delillerdir, akıl değil!
Maturidilerin Görüşü
Akıl dinin emir ve yasaklarına muhatap olma ehliyetini ispat için muteberdir. Dinin emir ve yasakları akla hitap eder. Eşyanın ve fiillerin bir kısmının iyi-kötü, farz-haram olması akıl vasıtası ile bilinir. Bunları belirleyen ise akıl değil vahiydir/Allah’tır.
Akıl ne tamamen muteberdir ne de tamamen itibarsızdır. Allah’ı bilme konusunda akıl delildir. Akıl dinin temeli, yaradılış hikmetinin aslıdır. İslam aklı selimin neticesinden başka bir şey değildir. “Din akıldır, akıl da dindir. Din akıl dairesinden uzaklaşırsa din değildir. (Hz. Ali)
Soru 4: Vahyin rehberliği olmadan da doğru ve yanlışı ayırt edecek akıl kapasitesine sahip değil miyiz?
Hayır ise; inandığımız dinin ahlaki doğruluğunu daha en başta nasıl anlayabilecektik?
Ahlaki değerlerin/doğruların tek kaynağı:
• Vahiy/İslami prensipler mi?
• İnsanın aklı ve vicdanı ile bulduğu değerler, evrensel ilkeler, ahlak mı?
• Yoksa her ikisi mi?
Allah vahyi ihsan etti ama akıl nimetini de verdi! Akıl elbette tüm uhrevi hakikatleri keşfedemez ama dünya evi gerçekler konusunda bize yol gösterebilir. Vahyi yeniden yorumlayabilir, dini geleneğimizi kritik edebiliriz.
Akıl gerçeği bulmak ve değerlendirmeler yapmak için mükemmel bir vasıtadır. Ancak sadece akıl ile hayat ve kainatı tam izah mümkün değildir. (Fıtri sınırlar!) Oysa iman, hayat ve kainatın tam izahı demektir. İbni Meserre demiş ki;” Akıl peygamberlerin yukarıdan aşağıya taşıdıkları (vahiyle) hakikatlerin aşağıdan yukarıya doğru keşfeden bir yoldur.” Din-akıl çatışması mı? Değil elbette… Sorgusuz dindarlık yerine akıl/bilinçli bir dindarlık karşılaştırması. Daha akla yatkın ve anlaşılabilir bir Allah tasavvuru ile birlikte daha hür/iradeli ve onurlu İnsan Tabiatı tanımlanamaz mı?
Soru 5: İslam’da bilgi kaynağı olarak aklın yeri nedir?
İlmi şu üç kaynak kurar ve oluşturur.
1. Duyularla hissedilmeyen, deneye-gözlem edilemeyen hiçbir şey gerçek değildir. Tecrübi metot/Pozitivizm/Materyalizm
2. Tek bilgi kaynağı insan aklıdır. Akla uymayan hiçbir şey gerçek değildir. Mantıki muhakeme/Rasyonalizm/Akılcılık
3. Doğru haber/Vahiy Akıl hissedilen alemi beş duyu vasıtası ile kavrar, tespit eder, vahiy ile manalandırır ve değerlendirir. İlmini bu üç kaynak üzerine kurar.
İnsan beş duyusunun doğal sınırları akli kavramları da sınırlar. Bunlar hayat ve kainatı izaha yetmez. Doğru haber/vahiy olmadan eksik kalır. Hayat ve kainatın tam izahı bu üç bilgi kaynağının uyumu ile mümkün olur.
İlgili Ayetler:
Allah’ı bulmak, akıl yürütmek, akletmek, aklını kullanmak, akıl sahipleri üzerine ayet örnekleri:
Enam 6/75-83
Enbiya 21/58-67
Bakara 2/170, 242
Zümer 39/9
Enfal 8/22
Yunus 10/100
Sonuç
İnsanın evrende kendisi dahil mikro ve makro düzeyde yaratılan her şey Allah’ın ayetidir, onu hal lisanı ile tesbih etmektedir. Yani insandan rabbini kendisini yönlendirmesi istikametinde yaşamasını istemektedir.
Allah insandan kendisine akılsızca, körü körüne teslim olmasını istememektedir. İmanda asli olan taklidi iman değil tahkiki imandır. Bu akıl vasıtası ile olur. Maslahat açısından da; aklın korunması, dini hükümlere, ahlaka ve hukuka temel oluşturan beş asli maslahatın içindedir. Canın, malın, neslin, dinin ve aklın korunması…
Müslüman aklın uyanması duası ve niyazıyla…
Ek Bir Hikaye: Hayy Bin Yakzan
(Kendini yetiştiren adam)
Issız bir adada tek başına yaşayan bir insanı anlatan felsefi roman…
Yazarı:İbni Tufeyl(ö.1185) Endülüs’te yaşamış pek çok bilim alanında (tıp, astronomi….) uzmanlaşmış bir Arap müslüman.
Robinson Crusoe(1719) ondan altı asır sonra yazılmıştır.
Yer: Bir Hint adası. Ayak basan ilk insan bir bebek olan Hayy bin Yakzan. Geçmişi muğlak.. Ya anne-babasız kendiliğinden ya da “ bebek Musa” gibi yakın bir adada yaşayan çocuğun hayatından endişe duyan bir Prenses onu denize güvenli bir sahile ulaşsın iye bıraktı.
Evrenle ilgili iki durum kafasında tartışıldı. Evren ya yoktan yaratılmıştı! (mutlaka bir Yaratan var) Evren, ezelden bu yana vardı! (ilk hareket ettirici var) İki teoriden de Allah’a işaret var! ALLAH VAR… HAYY “mutlak anlamda kendi kendine varolan en yüce ve en kudretli bir varlığın” bulunduğu kanaatine vardı. Aklını kullanarak vahiy, peygamber, dinin yardımı olmadan Allah’ı buldu. O “bir inanan”dan daha çok “bilen” di. Hikayenin devamı da var.
Yararlanılan Kaynaklar:
İslam İnancının Temelleri AKAİDE/Ömer Nesefi
Müslüman Aklın Uyanışı/Mustafa Akyol
Makale/Prof. Dr. Talip Özdeş
Aydın BOLAT
30.07.2025