YENİ GRİP AVUSTRALYA’DAN
Mutlaka biliyorsunuz veya duymuş olmalısınız. Bir ada ülkesi olan Avustralya ve Yeni Zelanda’ya giriş oldukça zor ve sorunludur. Uçağa binmeden birçok çeşit aşı olmanız istenir. Bunlardan bazısı sizin için de gerekli olduğundan anlayışla karşılarsınız. Uçağınız havada iken birkaç defa ilaçlama yapılır, üzerinizde olduğu varsayılan böcek veya diğer uçucu haşereler içindir bu.
Ada ülkesinde olmayan virüs vb bulaşıcıların girmesini engellemek içindir bu işlem...
Canınız sıkılsa da hoşgörü gösterirsiniz.
Uçak piste iner bir ilaçlama daha.
Sonra yürü gümrüğe. Orda da sıkı bir hava. Yiyecek vb sokamazsınız.
Adamların ülkelerini koruma konusundaki gayret ve azimlerine takılsanız da saygı gösterip:
-“Helal adamlara ülkelerini nasıl koruyorlar” dedikten sonra bir slalom yapar ve:
-“Bizde böyle mi abi? Ne getirsen sokarsın nerde bizde böyle devlet” diye derin bir eleştiriye nokta koyarsınız.
İşte bu memleketlerini koruma konusunda yüksek azim ve gayret gösteren Avustralya’dan çok hızlı yayılan ve epey de tehlikeli bir grip virüsü dünyaya zıplamış.
“H3N2” adı verilen bu virüs diğerlerine göre daha tehlikeliymiş ve mevcut grip aşıları pek etki göstermiyormuş.
Yıllardır ülkelerini steril bir ortamda tuttuklarını iddia ederek ülkelerine gelen insanlara ilaçlama zulmü yapan Avustralya henüz bu konuda bir açıklama yapmamış.
Ele verir talkını kendi yutar salkımı özdeyişinde olduğu gibi gelene dur diyen gidene ise selam veren Avustralya bize göre bir uzak doğu ülkesi. Ve daha önceki birçok grip virüsü de bildiğiniz gibi uzak doğu kaynaklıydı. Gel de çık işin içinden.
ACZİYET Mİ, HASSASİYET Mİ?
AH ŞU OKULLAR OLMASA
Eğitimde bir türlü taşlar yerine oturmadı. AK Partinin hassas zayıf noktalarının başında Milli Eğitim geliyor.
Kitaplar bedava verilse de öğrencilere akıllı tahta, tablet geniş olanaklar sunulsa da; öğretmenlerin tayinleri yapılıp maaşlarında düzeltmeler yapılsa da Milli Eğitim de beklenen ve istenen değişim yaşanmadı.
Bakanlığın içinden gelen ve Bakanlığı da sorunlarını da öğretmen ve öğrencileri de herkesten çok daha bilen ve tanıyan mevcut Bakan Yusuf Tekin zamanında da beklenen olmadı.
AK Parti hükümetlerinin dokuzuncu Milli Eğitim Bakanı sayın Tekin.
Kökten bazı değişimler düşünüyor, kalıcı birtakım planlar yapıyor olmalı. Ama Milli Eğitim öylesine canlı, hareketli bir unsur ki nüfusun neredeyse tamamını doğrudan veya dolaylı ilgilendiriyor.
Ülke genelinde okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 17 milyon 956 binden fazla öğrenci bulunuyor. Bu sayı birçok ülkenin nüfusundan fazla.
Uyuşturucu, akran zorbalığı, çeteleşme gibi belli başlı sıkıntıların dışında baş ağrıtan çok önemli sorunlar sayın Bakanın masasında duruyor.
Kılık kıyafetten, saç kesimine, makyajdan temizliğe kadar hemen her alanda sözde öğrencilere açılan bütün özgürlük alanlarında derin bir hayal kırıklığı yaşanıyor. Bu alanların istismar edilmesi ve kötüye kullanılması ise çözülmesi gereken yeni sorunlar listesini oluşturuyor.
Ailelerin büyük bir kısmı için okular ve eğitim çocuklarının geleceği için önem taşıyor. Çocuklar okula ebeveynleri tarafından getiriliyor, çantalarını anne babalar taşıyor, servisle gelmeyenler kendi araçları ile çocuklarını bırakıp alıyorlar.
Görünüşe göre aileler son derece hassas ve duyarlı bu konuda.
Öğretmenler de aynı şekilde. Disipline uymayan öğrencilere karşı bile hoş görülüler, İyi şeyler yapmak istiyorlar.
Bakanlık veya devlet de görüldüğü kadarıyla elinden geleni yapıyor.
-“Eee,o zaman sorunlar neden çözülmüyor?”
Liseden sonra üniversiteye gidip oradan da mezun olan gençler neden çalışmıyor, evlerinde oturuyor?
Bir garip anlaşılmaz durum bu. Başlıktaki soruya dönersek bu durum acziyeti mi, hassasiyeti mi gösteriyor elbette yoruma bağlı.
BİR DUAYENİN EĞİTİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ
ALAETTİN DURALİ 29 YIL ÖĞRETMENLİK VE OKUL YÖNETİCİLİĞİ YAPTI.EĞİTİM VE ÖĞRETİMİN BÜTÜN AŞAMALARINDA BULUNDU. BİZ SORDUK O BU BİRİKİMİ İLE CEVAPLADI
-“ÇOCUKLARINIZI TERBİYE ETMEYİN, KENDİNİZİ EDİN”
Sorduk:
-“AK Parti’nin eğitim politikası neden başarısız?”
ŞÖYLE CEVAP VERDİ:
-“Türkiye’de eğitimin başarısızlığını sadece AK Parti’nin eğitim politikasına bağlamak doğru değildir. Bunun birçok sebebi vardır. Bunlar:
Birincisi: Aile.
Çocuğun kişiliği ve karakteri okul öncesi dönemde ailede şekillenir. İbn Haldun’a “Çocuklarımızı nasıl terbiye edelim?” diye sormuşlar. O da: “Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter.” demiş.
Maalesef çocuklarımız anne-baba terbiyesi almadan okula geliyor. Saygı, sevgi nedir bilmiyorlar. Anne ve babalar çocuklarını hatasız ve kusursuz kabul ediyor. Çocuk bir hata işlediğinde okulun değil, çocuğun yanında yer alıyorlar. Bu durum okul yönetiminin ve öğretmenin otoritesini zayıflatıyor; disiplin bozuluyor. Disiplinin olmadığı yerde başarı olmaz.
İkincisi: Ekran ve internet bağımlılığı.
Çocuklar büyük oranda ekran ve internet bağımlısı olmuş durumda. Kontrolden uzak şekilde, ne ile meşgul oldukları çoğu zaman bilinmiyor. Zararlı içerikler son derece fazla. Bu durum çocukların uyku düzenini bozuyor; çok geç yatıyorlar. Vücudun ihtiyacı olan uykuyu alamıyor, kahvaltı yapmaya zaman bulamıyorlar. Hazırlıksız, aç ve uykusuz şekilde okula geliyorlar. Stresli ve gergin oluyorlar. Dersleri sağlıklı takip edemiyor, okul ve sınıf düzenini bozmayı marifet sanıyorlar. Geleceğe yönelik bir planları yok. Sınıfta kalma olmadığı için “nasıl olsa okulu bitiririm” diye düşünüyorlar.
Üçüncüsü: Öğretmenlerin yetersizliği ve sorumluluk duygusunun zayıf olması.
Dördüncüsü: Kırtasiyecilik ve yazışmaların çok yoğun olması.
Okul yönetimi bu işlere zorunlu olarak çok fazla zaman ayırmak zorunda kalıyor.
Beşincisi: Görevde yükselmelerde ehliyet ve liyakatten uzak hareket edilmesi.
Saha bilgisi ve tecrübesi olmayanların görevlendirilmesi, problemlerin sahada değil masa başında çözülmeye çalışılması.
Altıncısı: Mevzuatın çok sık değişmesi.
Her gelen Bakanın önceki Bakanın yaptıklarını rafa kaldırıp sıfırdan başlaması. Köklü değişiklikler yerine palyatif çözümlerle sorunların aşılmaya çalışılması.
Sorduk:
-“Kararların sürekli değişmesi neyi gösteriyor?”
DEDİ Kİ:
-“Başarısızlığa çare bulunamadığını ve başarısızlığın devam ettiğini gösteriyor. Deneme-yanılma yöntemiyle çözüm arandığını ortaya koyuyor.”
-“Eğitim politikalarını hangi çevreler yönlendiriyor?”
-“ Bu konuda çeşitli spekülasyonlar öne sürülüyor. Ancak benim somut bir bilgim yok.”
-“2002’den önce ve sonra en başarılı Millî Eğitim Bakanları sizce kimlerdir?
-“Maalesef bu konuda başarılı bir bakan ismi söylemem mümkün değil. Ancak en başarısız bakanı sorarsanız Nimet Çubukçu ve Ömer Dinçer olduğunu söyleyebilirim. Mevcut Bakan Yusuf Tekin’den ise biraz ümitliyim.”
VE SON SORUMUZ:
-“Acil çözülmesi gereken sorun sizce hangisidir?
- “Öncelikle ehliyet ve liyakate önem verilmelidir.
Atamalarda saha bilgisi ve tecrübesi olanlara öncelik tanınmalı, görevde yükselmeler basamak basamak yapılmalıdır.
Mevzuat sık sık değişmemeli; müfredat gereksiz bilgilerden arındırılmalıdır.
Okul yönetimi ve öğretmenin saygı, sevgi, şefkat ve merhamete dayalı otoritesini sağlayacak ve bunu güvence altına alacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Özellikle Meslek Liselerinin kalitesi artırılmalı, öğrencilerin mesleğe yönelmeleri özendirilmelidir.
DİZİ BAĞIMLISI MISINIZ?
Televizyonlarda yüzlerce kanal, seç seç al. Diziler filmler.
Platformlarda binlerce diziler, filmler. Gir internete korsan kanallar, bahis sitelerinin desteklediği dizi film ve film siteleri.
Birinden birine takılıp, hadi bir film veya dizi seyredeyim derseniz sonrası pek tarife sığmıyor.
Oturduğunuz koltuktan tuvalet ve mutfak dışında kalkmıyor, hadi şunu da seyredeyim, beşinci bölümü de bitireyim diyerek akşam oturduğunuz koltuktan sabaha karşı ancak kalkıyorsunuz.
Maalesef bunun ne yaşı kaldı ne başı.
Bu arada arkadaşlarınızdan, grubunuzdan veya internetten gelen uyarı, yönlendirme ve övgü ile yeni diziler filmler buluyor, iki saatlik uykudan sonra tekrar koltuğunuza oturuyorsunuz.
Artık bir dizi film bağımlısı oldunuz.
Tüm şartlar sizin daha da bağımlı olmanızı körüklüyor.
İnternette birkaç defa feşmekan dizisi veya filmi için bir arama yaptıysanız vay halinize. Sabah akşam yedi yirmi dört habersiz kalmıyor en yeni dizi ve filmlerin ne zaman başladığı veya başlayacağı konusunda bilgi sahibi oluyorsunuz.
Aman boş geçmeyin. Filmlerin notundan oyuncusuna yönetmeninden nerde çekildiğine dair her şey anında telefonunuzda. Adamlar yapıyor abi bir de çalışıyorlar. Sizi utandıracak düzeyde bilgilendirip seyretmeye zorluyorlar.
Artık bağımlısınız ya doz giderek artıyor. Daha iki gün önce günde 3 bölüm olarak başlamıştınız, bugün doz neredeyse 12 bölüme ulaştı.
Ancak ayıp ediyorsunuz. Bütün arkadaşlarınız bir gecede 2 sezon 3 sezon bitirip bir de üstüne bonus film seyrediyorlar.
Yemeği kucağınız yiyin, evdekilerle sohbet, muhabbete son verin. Ne gerek var canım onlar da bağımlı oluversinler. Çocuklar mı? Bırakın canım takılıyordur keratalar. Ellerinde en pahalısından cep telefonları, çantalarında tabletleri boşa mı duruyor. Hatta bileklerinde bir de saatleri var, hepsi birbirine bağlı, çağdaş olmak ayrı bir şey kısacası.
Ama her şey göründüğü gibi mi?
BİR DİZİ FİLMİN ANALİZİ
Her şey göründüğü gibi değil. Dizi film deyip geçenlere birkaç sözümüz var. Acaba bu filmler ne kadar masum ne kadar kültür sanat için yapılıyor ve ne kadar zararsız?
Tesadüfen bir dizi seçtik, adı Testament. Dizi Angel Studios tarafından yapılmış. Hristiyanlıktaki The Book of Acts (Elçilerin İşleri) adlı kitaptan esinlenilmiş.
Hikâye yüksek risklere rağmen inancını sürdüren ve dünyayı değiştirecek bir hareket başlatan küçük bir inanç grubunu konu alıyor.
Angel Studios ABD merkezli bağımsız bir medya ve film yapım dağıtım stüdyosu olarak biliniyor.
Misyonunu ilham veren aile dostu ve Hristiyan inanç temelli içerikler üretip dağıtmak olarak tanımlayan şirketin önemli yapımları arasında The Chosen (Seçilmişler), Sound Of Freedom (Ses Özgürlüğü) gibi Hristiyanlık temelli yapımlar yer alıyor.
Son olarak şirketin çalışma modeline değinelim. Angel Studios hayranlar tarafından desteklenen içerik modeli (crowdfunding) ile tanınıyor. Yani izleyiciler şirket stüdyolarında yayımlanacak projelere yatırım yapıyorlar. Böylece ilerisi için öde ( Pay it forward) Sistemi ile başkalarının ücretsiz izlemesini finanse ederek yapımlara ortak oluyorlar.
KÜTÜPHANEMDEN
MUSTAFA KEMAL’İN UÇAKLARI
TÜRKİYE’NİN UÇAK İMALAT TARİHİ (1923-2012)
İSMAİL YAVUZ
TÜRKİYE İŞ BANKASI YAYINLARI
TÜRKİYE’NİN 1923-1950 YILLARI ARASINDA KURULAN PEK ÇOK FABRİKADA 400 E YAKIN UÇAK ÜRETİR HALE GELMESİNİN, GÖMÜLEN UÇAKLARIN, BOMBALANAN UÇAK FABRİKALARININ Öyküsünün anlatıldığı eseri İsmail Yavuz kaleme almış ve ilk baskı tarihi 2013. Daha sonra 11 baskısı daha yapılan esere göz atmanızı öneriyoruz.
Haftaya tekrar bu sütunlarda buluşabilmek dileğiyle
Sarper SAN
