Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı tarafından düzenlenen “Dostluk ve Kardeşlik Meram Buluşması”, 24-26 Ekim 2025 tarihlerinde Konya Özkaymak Oteli’nde geniş katılımla gerçekleştirildi. Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen vakıf dostları ile gönüllülerin bir araya geldiği program, düşünsel değerlere dair yoğun paylaşımlara ve manevi birlik atmosferine zemin hazırladı.
Milli Mücadele Sergisiyle Başladı
Etkinlik, “Milli Mücadele Hareketinden Yansımalar” başlıklı fotoğraf sergisinin açılışıyla başladı. Üç gün boyunca açık kalan sergi, katılımcılar tarafından ilgiyle gezildi ve hareketin tarihsel tecrübesine dair görsel bir hafıza sunarak programın atmosferine anlam kattı.
Açılış Konuşmalarında Birlik ve Yeniden İnşa Vurgusu
Programın açılışını Konya Şube Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın yaptı. Aydın, Mücadele hareketinin kuruluşunda samimiyet ve iyi niyetin güçlü bir yer tuttuğunu; ancak düşünsel ve akademik temellerin zaman içinde yeterince yapılandırılamadığı için önemli çalışmaların devamlılığında birtakım aksaklıklar yaşandığını ifade etti. Ayrıca, günümüz Türkiye’sinde okuma alışkanlığının zayıflamasının bilgi üretilmesinde ve düşüncenin gelişmesinde büyük bir kayıp olduğunu vurguladı.
Mütevelli Heyet Başkanı Hayrullah Başer ;Proğram gündemi gereği, Mücadele Birliği’nin Güncel Değeri ve Gelecek Perspektifi çerçevesinde , vakfın geçmişinin güçlü bir birikime sahip olduğunu ve bugün yeniden toparlanma, düşünsel mirası çağın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden değerlendirme sürecinin yaşandığını belirtti. Başer, konuşmasında “tevhit, risalet ve insan yetiştirme” ilkelerinin merkezde olduğu bir yapılanmanın önemine dikkat çekti. Nurettin Topçu’nun “Yarınki Türkiye’nin kurucuları yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, lakin gösterişsiz çalışan ruh cephesinin maden işçileri olacaktır.”sözüyle insan yetiştirmenin temel amaç olduğunu vurguladı.
Panel: MÜCADELE BİRLİĞİ’NİN GÜNCEL DEĞERİ VE GELECEK PERSPEKTİFİ
Programın ikinci günü, Dr. Osman Arslan moderatörlüğünde gerçekleştirilen panel ile devam etti. Panelde Av. Yıldırım Kemal Akıncı, Dr. Necmettin Türinay ve Cemil Çiçek konuşmacı olarak yer aldı.
Yıldırım Kemal Akıncı, konuşmasında; Mücadele Birliği’nin kuruluşunun 58. yılında neler yapıldığının gözden geçirilmesi gerektiğini, düşmanın boş durmadığını, Müslüman kimliğinde Müslümanları yok etmeye çalıştığını, Tanzimat’la beraber Osmanlı’nın yıkılması sonucu İslam dünyasının kaosa sürüklendiğini söyledi. İslam dünyasının egemen güçlerin oyuncağı haline geldiğini, Batılıların Lozan Antlaşması ile “İslam’ı diriltemeyeceksiniz” mesajını verdiklerini ifade etti.
1945-1960 arasındaki bazı müsbet gelişmelerin sonrasında bertaraf edilmeye çalışıldığını, son Kıbrıs seçim sonuçlarından ders alınması gerektiğini belirtti. Bu durumun izale edilmemesi hâlinde Türkiye’de İslam davasının zarar göreceğini, fikirler ve düşünceler ne kadar haklı olursa olsun iktidar olamayan, güç elde edemeyen hareketlerin dağılmaya mahkûm olduğunu söyledi. Milli eğitim konusunda halen bir mesafe alınamadığını, iktisadımızın ve hukuk sistemimizin arzu edilen seviyede olmadığını belirterek sözlerini tamamladı.
İkinci olarak Dr. Necmettin Türinay’a söz verildi. Dr. Türinay konuşmasında şunları söyledi:
“Her şeyin siyasete indirgenmesi intihardır. Her şey siyaset değildir. Sizin ekonomik gücünüz ne kadarsa, sanat ve edebiyatta ne kadar gücünüz varsa başarınız da o kadardır. Sanatta, edebiyatta, fikirde, kültürde ne kadar gücünüz varsa siyasetteki gücünüz de odur. Türk fikir hayatında tesirimiz neyse siyasetteki gücümüz de odur. Biz Mücadele geleneğinden geldiğimiz için hâlen gönlümüzde gençlik şuurunu yaşatmaya çalışıyoruz. En iyi bildiğimiz iş üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor. Geleceğimize yönelik ufuk açıcı hazırlıklar yapmamız gerekir. Yaşlılar geçmişi yâd eder, gençler istikbale bakar; gençlerin istifade edeceği hazırlıklar yapmamız gerekir. Bu hareketin içinden yetişen Haşim Vatandaş, Mehmet Taşdiken, Saim Okan vb. önemli sanatçılar vardır. Bu tür insanlar yetiştirmemiz gerekiyor. Görünmez kahramanların ortaya çıkarılması gerekiyor. Mücadele Birliği’nin, kültür, ekonomi, fikir, edebiyat temeline dayalı konularını konuşmamız gerekiyor. Mücadele Birliği’nin bir düşünce hareketi olduğunu, siyasetin de bu düşünceyle ayağa kaldırılabileceğini bilmemiz gerekir.”
Üçüncü olarak Cemil Çiçek’e söz verildi. Cemil Çiçek konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye, 1960 Darbesi’nin tesirleri ve yansımasıyla çalkantılı bir döneme girdi. Mücadele Birliği de böyle bir ortamda, ülke meselelerine çözüm üretmek düşüncesinden hareket ederek doğru bir yaklaşımla, iyi niyetlerle ortaya çıkmıştır. Kişisel mağduriyetler üzerinde durmanın bir kıymeti yok. Bilimsel yaklaşımlarla bu dönemi değerlendirmek lazım. Akademisyen arkadaşlarımız bu iş üzerinde çalışmalar yapmalı ve bu çalışmalar istifade edilmek üzere yayımlanmalıdır. Ülkemiz, kayıt dışı din, ekonomi ve siyasete yatkın insanlarla dolu. Dava ve devrim için bir araya gelenler netice aldıktan bir müddet sonra kırılmalar yaşamışlardır. Mücadele Hareketi ise netice alamadan kırılmalar yaşamıştır. Bizim bir farkımız var; ‘milletim uyan’ diyoruz, bunun için mitingler yapıyoruz ama biliyoruz ki devlet iyi yönetilmiyor. Bunu millî hale getirmeye çalışıyoruz. Hedefler çok güzel, ‘devleti millîleştiriyoruz’ diyoruz ama devleti tanımıyoruz. 15-25 yaşları arasındaki gençleriz, devleti tanımıyoruz, devletle ilgili bilgimiz yok. Hareketin ilk dağılma sebebi bilgi eksikliğidir. Bunun farkına varıp bu konuda çalışmalar yapılması gerekir.
Hatırlayacaksınız, geçmişte bir Başbakan ‘Özel Harekât Dairesi’nden haberdar değilim’ dedi. Derin devleti ne zaman telaffuz etmeye başladık? Devleti bu kurumları tanımakla anlayabiliriz. Devlet, Çalışma Bakanlığı değildir. Devleti tanımadan problemleri çözemeyiz, millîleştiremeyiz. Cenab-ı Allah insanlara iki şey gönderdi: biri akıl, diğeri vahiydir (Mutezile görüşü). Onun için mümin aynı delikten yılana iki kez sokulmamalı, aklımızı kullanmamız lazım. Siyaset ayrı, particilik ayrı şeydir. Particilik yapacaksanız akla gerek yok; bunun için yalaka olmak yeterlidir ama siyaset farklı bir şeydir. Siyasette, düşünce ve fikirde üslup önemlidir, bizim de üslubumuzu değiştirmemiz lazım. Bu hareket bir ekonomik kooperatif veya iktisadi işletme kurabilir, özel bir vakıf üniversitesi kurabilir; zaman geçmiş değil. Geçen dönem içinde büyük tecrübelerimiz oldu, bu tecrübeleri hayata geçirebiliriz. Artık devleti de tanıyoruz, güzel şeyler yapılabilir. Devlet, en zayıf döneminde bile tahmin ettiğiniz durumdan en az beş kat daha büyüktür. Millî değerlerimiz, ahlaki değerlerimiz, ailevi değerlerimiz ile ilgili erozyonu önlemenin çalışmasını yapmamız lazım.”
Kültür ve Sanat Programı
Panelin ardından akşam saatlerinde düzenlenen Şiir ve Müzik Şöleni, katılımcılara hem manevi hem de kültürel bir birliktelik ortamı sundu.
Son Gün ve Kapanış
Toplantının üçüncü gününde, Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Abidin Memili tarafından vakfın mevcut çalışmaları ve önümüzdeki dönem hedeflerini anlattı, katılımcıllara ve panalistlere teşekkür ederek bu tür programların devam edeceğini ifade etti. Program, “Sonuç Bildirisi”nin okunması ve toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
