KUR’AN-I KERİM VE NESİH KONUSU
MAKALE
Paylaş
17.09.2019 08:16
5.192 okunma
Abdulbaki Bilgin

I.BÖLÜM

 KUR’AN-I KERİM VE NESİH KONUSU

Tefsir İlminin, Metodolojisi diye ifade edebileceğimiz “Tefsir Usulü” nün önemli konularından olan biri de “Nasih ve Mensuh” tur. Konu, önemi kadar da ihtilaflı olmasıyla tanınmaktadır. Hz. Muhammed’in (sas) vefatından uzun bir süre sonraları, İslam ûlemasının bir kısmı, Kur an ayetlerinden Bakara suresi 2/106. Ayeti ile Nahıl suresi 16/101. ayetinin yorumundan hareket ederek, hüküm ihtiva eden bazı ayetlerin,  yine aynı konuda hüküm ihtiva eden diğer bir ayet veya ayetleri nesh ettiğini ileri sürmüşlerdir. Buna göre, sonra gelen bir ayet önce gelmiş olan bir veya birkaç ayetin geçerliliğini, yani hükmünü ortadan kaldırmıştır. Sonradan indirilen ve önceki ayetin hükmünü kaldıran ayete “nâsih ayet”, önceden gelip de hükmü ortadan kalkan ayete “mensuh ayet”; ortaya çıkan bu işleme de “Kur’an da nesh”, denmiştir.

LÜGAT VE ISTILAH MANALARI 

Sözlükte, iptal etmek, gidermek, yok etmek, izale etmek, istinsah etmek, yazmak, kaydetmek, hükümsüz bırakmak, nakletmek gibi birçok anlama gelen “nesh”,  Kur’an’da da geçmesi nedeniyle daha sonraları, bir terim olarak  İslam Tefsir literatürüne girmiştir. Böylece, iddia edildiği gibi, bir ayetin veya ayetlerin hükmünün geçersiz duruma düşürülmesi kokusu, ıstılah olarak “nesh” kavramı ile ifade edilmeye başlanmıştır.

NESH’İN VUKU BULMUŞMUDUR

Genel manada neshin aklen mümkün olduğu, ayrıca diğer dinlerde de fiilen meydana geldiği hususunda görüş birliği vardır. Ancak Kur’an-ı Kerim’in kendi içinde de nesh edilmiş ayet bulunup bulunmadığı, tartışmalı bir konudur. Hatta bu durum, ayetin ayeti nesh etmesinden de öte, Kur’an da metni bile olmayan, ama var sayılan bir ayetin! bile,  Kur’an da metni bulunan ayeti nesh ettiği görüşü ileri sürülmüş ve sürülmektedir. Kur’an da, özellikle iki ayette geçen “nesh” kelimesini açıklamak için  ileri sürülen delillerin çoğunun kaynağı, rivayet kültürünün ürünleri olan haberlerdir.

 NESH ÇEŞİTLERİ

Burada şunu öncelikle belirtmeliyiz ki, Kur’an da “nesih konusu” vardır. Evet vardır, ama nasıl ve ne anlamda vardır? Bu soruya, ileri sürülen görüşlere dayanarak, “ nesh” çeşitlerini belirttikten sonra cevap vermek, daha doğru olur.

Tefsir tarihimizde ileri sürülen“ Nesh” çeşitleri: 

1. Âyetin âyeti neshi,

 2.Sünnetin âyeti neshi,

 3. Âyetin Sünneti neshi,

 4. Sünnetin sünneti neshi

5. Kur’an’ın önceki kitaplardaki şerait hükümlerini neshi.

Nesh’i şiddetle savunanlar, bu beş çeşit neshin tamamının gerçekleşmiş olduğunu kabul ederler. Sorun da burada yatmaktadır. Halbuki, konuya çekinceli yaklaşanlar, son üç sıradaki neshin mümkün olacağını kabul ederler. Ancak, ayetin ayeti neshi ve sünnetin ayeti neshi hususuna hiç olumlu yaklaşmazlar. İhtilafa neden olan hususlar:  Bakara suresi 106. Ayetinde gelen ve “nesih” kelimesi ile birlikte bulunan “ayet” kelimesine verilen anlam farklılığından doğmaktadır. Ayrıca buna ilaveten, “nesih” konusunu açıklamak amacıyla ileri sürülen ve sorunlu oldukları çok açık olan rivayetlerde yatmaktadır.

II.BÖLÜM

ÜZERİNDE NESH VUKU BULDUĞU İLERİ SÜRÜLEN ÂYETLER ÖRNEKLERİ

Şimdi, “nesh edilmiş” olduğu ileri sürülen ayetlerden biri olan, Nur suresi:2. ayet ve bunun hakkında söylenen rivayetlere bakalım:

 Nur suresi 24/2. Âyet:”Zina eden kadın ve zina eden erkek: İşte bunların her biri için yüz sopa vurun. Eğer Allah’a ve Ahret gününe inanıyorsanız, o ikisine olan acımanız sizi Allah’ın hükmünü uygulamaktan alıkoymasın; inananlardan bir gurup da onların cezalandırılmasına şahitlik etsin.” 
Bu ayetin “nesh” edildiği ileri sürülmektedir. Bu iddianın sahipleri, ‘bu ayetten sonra gelmiş olan yeni bir ayet, bu ayetin hükmünün uygulanmasını ortadan kaldırılmıştır derler. Burada, doğal olarak, hangi yeni gelen ayet, bu ayeti nesh etmiştir? diye sorulduğunuzda; verdikleri cevap: ‘Metni Kur’an da mevcut olmayıp, hükmü mevcut olan bir ayet (!)’.  İlginç değil mi?  “Nâsih” konumunda olan ayet Kur’an da yok(!). Ama, Kur’an da mevcut olan bir ayeti  “mensuh” duruma düşürüyor. Yani burada,  Kur’an dan metni çıkarılmış olan bir ayet, şuan elimizde bulunan Kur’an-ı Kerim’de yazılı bulunan Nur suresi 2. ayetin geçerliliğini, yani, hükmünü yürürlükten kaldırmış oluyor.

Kur’an da yazılı bulunmayan, ama bir kısım İslam alimine göre çok etken, yani aktif konumda olan bu ayetin hükmüne bir bakalım: “Evli erkek ve evli kadın zina yaptıkları zaman Allh’tan bir ceza olarak onları “recm” edin. Allah azizdir, hakimdir”   İddiaya göre, bu sözün, vahiyle indirilmiş ve Kur’an da bulunan bir âyet olduğu halde, bir zaman sonra yazısının ve okunmasının kaldırılıp Kur’an’ın içinden çıkarılmasına rağmen, hükmünün geçerli olduğu ileri sürülmüştür. Bunu da Buhari ve Ebu Davud kaynaklarında geçen Hz. Ömer’e ait bir rivayete dayandırmışlardır. Recm ağır bir cezadır. Böyleyken, bununla ilgili olan ve ayet kabul edilen bu metin,  Kur’an içerisinden, kim yada kimler tarafından çıkarılmış?  Niçin çıkarılmıştır? Bu soruların tatmin edici bir cevabı yoktur. İddiaya göre, Metni Kur’an da bulunmayan bu recm ayeti(!), hüküm olarak evli(yaşlı) erkek ve kadının zinasını kapsıyor. Peki, evlenmemiş genç erkek ve kadının zina cezası nedir? diye sorulduğunda, cevap olarak: (Nesh edildiğini ileri sürdükleri,)  Nur Suresi 2. Ayetin hükmünün olan, “her birine yüz sopavurma” cezasının uygulanacağını söylemişlerdir.

Ayrıca, Nisa suresi nin 4/25. Ayetinde, ”…mü’min cariyelerle sahiplerinin izni ile evlenin ve mehirlerini makul şekilde verin. Evlendikten sonra bir fuhuş (zina) yaparlarsa onları, hür ve evli kadınlara verilen cezanın yarısıyla cezalandırın.” Buyrulmaktadır. Buna duruma göre, cariye olup da evlendikten sonra zina yapanlara, ceza olarak, evli hürlerin zinasında uygulanan “recm” ile öldürme cezasının yarısının(!) uygulanması hükmedilmektedir.  Ölümün cezasının yarısı nasıl bir cezadır? Bunun cevabı verilemez. Doğrusu şudur ki: Nur suresi 2. Ayetinin nesh edildiği iddiasından vazgeçip, onu tekrar devreye koyarak; 100 sopa vurma cezasının yarısı olan, 50 sopa vurma cezası ile cezalandırılması, gerçeğe en yakın olandır.

Nisa 25. ayetin hüküm ihtiva eden beyanı üzerine ve uygulanmasına ihtiyaç olduğu durumlarda, Nur suresi 2. Ayetine göre hüküm verme gibi uygulamaların yaşanmış olması, Nur Suresi 2. ayetin “mensuh” bir ayet olma gibi bir durumla alakasının bulunmadığı açıkça görülmektedir. Kur’an da metni yazılmış bir cümlesi olmadığı ve kıraat edilmediği halde, var kabul edilen bir ayetten söz edilmesinin, kabul edilebilir olmadığı da, açık bir şekilde ortadadır.

 III.BÖLÜM

KUR’AN’IN KENDİ İÇİNDE NESH’İN VAKİ OLDUĞUNUN İSBATINDA KULLANILAN HABERLER

1.Meşhur müfessir Suyuti, Hz. Aişe’nin şu iki sözünü nakleder. Birincisi: ‘ Biz Rasulullah zamanında Ahzap suresini 200 küsur ayet olarak okurduk, bu, Osman zamanında şimdiki hale (73ayet) indi(!). İkincisi: ‘Emzirme konusunda, en az on emzirme, haramlık hükmü doğururdu, ayeti vardı, sonra beş emzirme ayeti geldi onu nesh etti. Sonra o da kaldırıldı(!).’

2.’ Kur’an da Hz Ali hakkında iki adet “Nur Suresi ” vardı: Sureti Nureyn, Sureti Velaye (Hz Ali’nin hilafeti Hk.). Osman onları yazdırmadı(!).’

3. Ebu Musa el Eşari’den: ‘Biz Kur’an da “sebbeha”, “yusebbihu” diye bazı sureler okurduk, onların ikisi gitti biri kaldı…(!)’  Yine anlatılıyor ki, ‘bir sahabe, gelen bir ayeti yazmış ve ezberlemişti. Yazdığı bu ayeti yatarken evde yastığının altına koymuştu. Sabah kalkıp bakınca ayet metnini silinmiş olarak bulmuş ve ne gariptir ki, bu ayet ezberinden de silinmiş. Durumu Rasulallah’a bildirmek için gittiğinde,  Rasulallah: Üzülme, o ayet zaten kaldırıldı.’ Demiş

4. Hz. Ömer’in bir Cuma hutbesinde şöyle dediği rivayet edilir: ‘Yüce Allah Muhammed (sav)’i hak peygamber olarak gönderdi. Ona kitap inzal buyurdu ve nâzil olanlar arasında “racm ayeti” de vardı. Bizler o ayeti okuduk, anladık ve ezberledik. Recm cezasını Rasulullah uyguladı. Ardından biz de tatbik ettik. Zamanın geçmesiyle birisi çıkıp, biz Allah’ın kitabında recm hükmünü göremiyoruz, diyerek, bu farizayı terk ederek sapıklığa düşeceğinden endişe ediyorum… (!).’  Hz Ömer’in, bu sözlerinin devamında şunları da söylediği, rivayet edilir: ‘İnsanlar, Ömer, Allah’ın kitabına âyet ilave etti demelerinden korkmasaydım, bunu Kur’an a yazdırırdım.’                                                                                                                                                                                                                                                        5. Recm ayeti” hakkında, Hz. Aişe’den rivayet edilmiş başka bir habere bakalım: ‘Böyle ayetler vardı. Onları yatak odamda saklıyordum. Ne yazık ki yatak odama giren bir keçi onları yemiş.’

Bütün bunlar hadis külliyatımızda bulunan rivayetlerdir.

KUR’AN DA “NESH” KONUSUNUN ÇIKIŞ NOKTASI OLAN İKİ AYETİN İNCELENMESİ

Bakara suresi 2/106. Ayet: “Biz, bir ‘ayetin’ hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak, mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki  Allah her şeye kadirdir ”

Nahıl suresi 16/101 “Ve Biz bir ayeti diğeriyle değiştirdiğimiz de, -ki Allah neyi ne zaman indireceğini pekala bilir- ‘Sen sadece ve sadece uydurduklarını söyleyen birisin!’ derler; aksine onların çoğu (lafının nereye vardığını) bilmeyen kimselerdir.”

Bu ayetin yapılmış başka bir meali de şöyledir: “Biz önceki kitaplarda/şeriatlarda yer alan bir hükmün yerine başka bir hüküm getirdiğimizde – ki Allah hangi hükmü ne zaman indireceğini çok iyi bilir – o kafirler Peygamber’e, ‘bu dini sen uyduruyorsun’ derler. Yoo! Gerçek şu ki onlar Allah’ın vahiy gerçeğini bilmiyorlar.”

Kur’an’ın kendi için neshi kabul etmeyen müfessir alimler, Bakara Suresi 106. Ayeti yorumlarken şu bilgileri verirler: “Ayette, “nesh etme” kelimesinin bitişiğinde gelmiş olan “ayetin” kelimesi, ulema tarafından Kur’an’ın bir cümlesi olan ayet olarak anlaşılmış olmasındandır ki,  böyle bir anlayış, sonuçta ulemayı, ayetin ayeti nesh etmiş olduğu, sonucuna götürmüştür. Hal bu ki Kur’an da “ayet” kelimesi, tekil olarak geçtiği yerde, Kur’an dan bir cümle manasına gelmez. Bu ayette gelen “ ayetin”: Delil, mucize, alamet, ilahi mesaj, hakikatin belgesi ve risalet anlamlarını ihtiva etmektedir. Dolayısı ile Bakara:106’nın bu kısmına, “(Kur’an’dan) bir ayeti yürürlükten kaldırır veya unutturursak…”anlamı verilemez.” Çünkü bir önceki âyet olan Bakara suresi 105. ayetin söylemi de, bizim bu âyetten böyle bir anlam çıkarmamızı mümkün kılmaz. Önce gelen ayetin mealine bakalım: “Ne önceki vahyin muhataplarından küfre sapanlar, ne de Allah’tan başkasına ilahlık yakıştıranlar Rabbinizden size bir hayrın inmesini istemezler. Oysaki Allah, rahmetini dilediğine verir: zira Allah sınırsız lütuf sahibidir.”

Bu ayetler, muhtemelen, Kur’an dan önce kendilerine vahiy ile hitap edilen toplulukların –ki Yahudiler başta olmak üzere, tüm Ehl-i Kitab’ın ilahi kelama sırt çevirmeleri ve bunun için de gerekçe üretmelerinin anlatıldığı Bakara,105. ayetin hemen ardından gelen 106. Ayetle, Allah, Ehl-i Kitabın, Hz Muhammed’e (sas)  gönderdiği vahye sırt dönme gerekçelerini çürütmektedir.

 Bu konuda Prof. Mehmet Okuyan’ı dinleyelim: “Burada şu soruyu sormalıyız: (Bakara,105. Ayetle ilgili olarak) Aceba o günlerde, bu inkarcılar müminler için; Rablerinden hangi hayrın gelmesini istemiyorlardı?  Mesela, boşanan kadının kocasının evinde, dört ay değil de bir yıl kalmasını mı istemiyorlardı?  Yoksa Bütünü ile Kur’an-ı ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini mi istemiyorlardı? Bu sorunun cevabını doğru verebilirsek problem kolay çözümlenir. “Seni okutacağız ve unutturmayacağız. Ancak Allah’ın unutturması müstesna.” Ayetin de olduğu gibi. Burada da Allah, “yaparsak, bunu ancak biz yaparız. Çünkü Allah her şeye kadirdir.” Demeye getirmektedir. Dikkat edilirse Allah, bu ayetin sonunu “hüküm” sıfatıyla değil, “kudret” sıfatıyla bitirmektedir. Böyle bir üslub seçimin bir gayesi olmalıdır. Sonuç olarak, Bakara/106.ayetteki, belirsizlik formuyla gelmiş bulunan “ayet” kelimesinin, “risalet” anlamı ve koca bir ilahi sistemi ifade ediyor olduğu görüşü, konunun muhtevasına daha uygun düşmektedir. Dolayısı ile, buradan, Kur’an dan bir ayetin, aynı muhtevada gelen başka bir ayeti nesh ettiği hükmünü çıkarmak, mümkün görünmemektedir.”

Nahl suresi 101. Ayette de durum aynıdır. “Burada gelen “ayet” kelimesi de belirsizlik formuyla gelmiş bulunmaktadır. Bekirsiz gelen bu “ayet” kelimesinin de en münasip karşılığı “risalet” olsa gerektir. Böyle olunca ayetin başlangıç sözcüğünü “ Bir risaleti diğeri ile değiştirdiğimizde…” şeklinde ifade edebiliriz. Ayrıca bu ayetin muhtevası da, nesh teorisini savunanların koydukları, “nesh, inançla ilgili ayetler için değil, dini hükümlerle ilgili ayetler için geçerlidir” kuralına aykırıdır. Bu sure Mekkidir. Kaldı ki burada ki “ayeten” kelimesi, risalet anlamıyla birlikte “ilahi mesaj, vahiy, mucize ve hakikatin belgesi” manalarına gelir. Bu ayetin indirildiğinde “ahkam ayetleri” henüz indirilmemişti. Böyle olunca, Kur’an içinde neshin varlığını savunanların ikinci temel delili olmasına rağmen, bu ayetin de nesh teorisine delil olması mümkün görünmemektedir.”

VI.BÖLÜM

KUR’AN’IN KENDİ İÇİNDE NESHİ SAVUNANLARIN KOYDUKLARI DİĞER ÖLÇÜLER

1. Nesh Medine dönemi inen ayetler üzerinde cereyan etmiştir.

2. İki ayetin de hüküm ihtiva etmesi lazımdır.

3. Bu iki ayetin ikisinin aynı zamanda uygulanamaz olması;  Yani nasih ve mensuh ayetler arasında hüküm bakımından bir terslik (zıtlık) durumu olması gereklidir.

4. Vahiy edilme zamanı bakımından, nesh edilen ayet önce, nesh eden ayet ise sonra indirilmiş olması lazımdır.

Kur’an içinde ki nesh iddiası, nesh edilen ayetlerin anlamlarının dondurulması ve öldürülmesi gibi bir anlama geliyor. Hal bu ki Kur’an ayetlerinin arasında ne bir zıtlık, ne de bir anlam (hüküm) kaybı vardır. (Bknz.) Nisa:82 “Onlar neden hala Kur’an’ı samimiyetle anlayıp kavramaya yanaşmazlar? Şayet Kur’an Allah’tan başkasına ait bir kelam olsaydı onda mutlaka birçok çelişki ve tutarsızlık bulurlardı.”

Onun sözlerinin tamamının manaları daima canlıdır. Çünkü Kur’an bereket kaynağı  olarak, üretken bir kitaptır. Böyle bir nesh teorisi, ayetlerin evrenselliğini ibtâl eder. Bu durum, Batılıların, Kitab-ı Mukaddes diye isimlendirdikleri kendi (muharref ) kitapları hakkında söyledikleri,  “Tarihselcilik” söylemini, bizim ulemanın da, kendi Kitabı için kullanmış olmaları, tehlikesini taşımaktadır. Bu, bütün Gayri Müslimlerin, Müslümanlara karşı kullanacakları bulunmaz bir fırsattır.

Peygamberimizin sağlığında söz konusu olmamış olan böyle bir konu nerden oraya çıktı? Sorunun cevabını şu iki husus da aramaya bakalım. Birincisi, Yahudiler, Kur’an ın kendi kitaplarının hükümsüzlüğünü ortaya koyması nedeniyle neshi kabul etmezler ve Kitap olarak Kur’an-ı,  peygamber olarak da Hz. Muhammed’i inkar ederler. Bu duruma istinaden Müslüman alimlerin de,  onlara inat, neshin var olduğunu savunma yoluna gitmiş olmalarını akla getirmektedir. İkincisi, Müslüman fakih ve müfessirlerin, ayetler arasında, var gibi görünen, hüküm farklılıklarını, nasıl olsa Kur’an ın kendi içinde var düşüncesi ile,  “nesh teorisi” ile açıklama yoluna gitmişlerdir. Hal bu ki, aralarında aynı konuda hüküm farklılığı gördükleri ve tenekuz sandıkları bu durumu düzeltmek amacıyla, birini diğerine nesh ettirdikleri iki ayet, ayrı ayrı konularda hüküm vermekte veya tavsiyelerden bulunarak, biri diğerini açıklamaktadır. Bunun için bu durumu fark eden diğer bazı fakih ve müfessirler, Kur’an’ın içinde ayetler arasında neshin vaki olduğunu kabul etmemişlerdir.

Hülasa, Kur’an’ın kendi ayetleri arasında Nesh’in vuku bulduğunu kabul etmek, biraz zorlama, birazda işin kolayına kaçma gibi bir çabayı yansıtmaktadır. Böyle bir konu insanlara, rivayetler üzerinden değil, Kur’an bütünlüğü ve tutarlılığı üzerinden izah edilmelidir.

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Abdulbaki Bilgin
YAZARIN ÖZGEÇMİŞİ
 
** YAZARIN KISA ÖZGEÇMİŞİ **
 
İlâhiyatçı- Öğretmen
Kayseri’nin Eyim Köyü’nde 1953 yılında doğmuştur. İlkokulu köyünde, ortaokul ve liseyi Kayseri’de okumuştur. 1970 yılında Sümer Lisesi’nde öğrenimini tamamladıktan sonra, yüksek öğretimine Ankara Üniversitesi İlahiyât Fakültesi’nde başlamış ve 1974 yılında lisans düzeyinde mezun olmuştur. Daha sonra, öğretmenlik görevini sürdürmekte iken, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde başladığı Yüksek Lisans çalışmasını 1991 yılında tamamlayarak, Felsefe ve Din Bilimleri alanında, “İlahiyât Bilim Uzmanı” olarak mezun olmuştur.
Çalışma hayatına askerlik görevi ile başlayıp, Yedek Subay Teğmen olarak 1976 yılında terhis olduktan sonra aynı yıl öğretmenlik görevine başlamıştır. Tamamı da Kayseri de olmak üzere sırasıyla; Yahya Gazi Lisesi, Atatürk Lisesi, Merkez Ticaret Meslek Lisesi, Behice Yazgan Kız Lisesi, Ali Rıza Özderici  Anadolu İmam Hatip Lisesi ve  Mimar Sinan Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’nde çalışmıştır.                                                                                                                                
Merkez Ticaret Meslek Lisesinde görev yapmakta iken,girmiş olduğu sınavları kazanarak, Bakanlıklar Arası Ortak Kültür Komisyonunca, 1995 ile 2000 yılları arasında, İsviçre’nin,  Zürih başta olmak üzere, çeşitli kantonlarında “Türkçe ve Türkçe Kültür Dersleri Öğretmeni” olarak görevlendirilerek beş yıl İsviçre de Türk çocuklarına dini ve milli konularda öğretmenlik yapmıştır.
Kendi ifadesi ile, sosyal ve kültürel içerikli ilâhiyat-tarih okumalarını ve araştırmalarını sürdürmektedir. “Kütüb-ü Sitte de İslamiyet Dışındaki Din ve İnançlar” adlı, basılmamış bir eseri mevcuttur. 
Kayseri’de yaşamakta olan Abdulbaki BİLGİN, 15 Mart 2018 tarihinde resmi öğretmenlik görevinden ayrılmıştır. Neriman Bilgin (Ataman) hanımla evli olup üç çocuk babasıdır.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya