İnsanı yiyip bitiren en kötü haslet, şeytanın birincil vasfı olan kibirdir. -Allah muhafaza- etrafındaki şakşakçıların methiyeleriyle, alkışlarıyla beslenen kibir bir müddet sonra kişiyi ilahlık taslama noktasına kadar getirir.
Onun için Hz. Peygamber arkadaşlarını uyarıyor;
“Hristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları gibi beni batıl ve aşırı surette methettikleri şekilde övmeyin! Ben ancak Allah’ın kuluyum. Bana ‘Allah’ın kulu ve Rasûlü.’ deyin!”
Neden Hz. İsa Örneği? Çünkü Onun takipçileri Onun irtihalinden sonra Onu o kadar methettiler ki, ilk önce -Hâşa- Allah’ın oğlu dediler ve sonra bir adım daha ileri giderek Tanrının ortağı yaptılar.
Yine Allah Resulü, kendisi karşısında titreyen bir adamı görünce ona;
"Korkma rahat ol. Ben kral değilim. Ben ancak Kureyş'ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum." dedi.
Ne yazık ki, bu kabahat, en çok da, bu kıssaları dillendirenler tarafından işlenmektedir. Hz. Peygamberin kendisi için tehlike gördüğünü bazı zatı muhteremler kendileri için tehlike olarak görmemektedirler. Çevrelerinin kendilerine olan aşırı övgü ve methiyelerinden memnuniyet duymaktadırlar. Bu goygoycuları makbul insanlar olarak addedip ikramda bulunmaktadırlar.
Gel de yine Ömer Bin Abdülaziz’den bir nakil yapma!. Emevi halifeleri hilafet makamına geçtiklerinde dönemin ünlü şairleri onları ziyaret edip övgü / methiye içeren şiirler okuyup halifelerden yüklü bahşiş alırlardı. Ömer hilafete geçince yine adet olduğu üzere gelirler. İşte Ömer yine orada Ömerliğini gösterir; “nefsimin övgüye değil, yergiye ihtiyacı var. Hadi çıkın gidin” deyip, onların huzurundan kovar. Çünkü Peygamber ahlakıyla ahlaklanmıştı.
Kişinin kibir turnikesinin girmesinde hem kendisinin ve hem de onu methiyeleri ve alkışlarıyla o geri dönülmez çıkmaz turnikeye sokan insanların veballeri ağırdır. Keşke insanlar bilmiş veya gereği gibi idrak etmiş olsalardı!..