BMGK de güvenlik konseyi beşlisi arasında yapılan özel UKRAY na oturumunda
Yine havanda sular dövüldü yine kayıkçı kavgaları yaşandı
Karşılıklı atışmalar sataşmalar suçlamalar şeklinde gerçekleşen BMGK yi her zaman olduğu gibi yine temel İŞLEVİ olan BARIŞ ortamını tesis edemedi
UKRAYNA gerginliğinin bekraundu na baktığımızda
Çeyrek asır önce 1990 yılında SOVYET blokunun çöküşü ile nispi bağımsızlık kazanan başta doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere Baltık ülkeleri ve de balkan ülkeleri
BATI tarafından önce AB ne entegrasyonu sağlandıktan sonra ikinci olarak da NATO nun güvenlik şemsiyesine alınmasıyla birlikte RUSYA tarafından kırmızı çizgi olarak ilan edilen SINIRLARA dayanmış gözükmektedir
İşte dananın kuyruğunun koptuğu nokta
Her iki tarafın kırmızı çizgisi üzerinde olan UKRAYNA da gerçekleşmektedir
UKRAYNA
BATI için doğal sınırları içinde telakki edilirken RUSYA için ise kendi arka bahçesi konumunda telakki edilip kendi sınırlarını teşkil etmesi olayıdır tıpkı BELARUS beyaz Rusya gibi
ABD ve RUSYA arasında yapılan diplomatik görüşmeler henüz açık edilmeyen kırmızı telefon görüşmeleri dahil olmak üzere yazılıp çizilen ve gönderilen üstelik içeriğinin açıklanmaması da istenen mektuplar ve nihayet BMGK yapılan özel oturum da göstermektedir ki
Bu MUVAZAALI GERGİNLİK politikası ile
ABD ve RUSYA arasında tıpkı SOĞUK savaş dönemlerinde olduğu gibi DÜNYA yeni bir NUFUZ alanı anlaşmasına doğru bir yapılanma içine mi sürüklenmektedir diye sorgulamadan edemiyoruz
UKRAYNA özelinde gerilim politikasına baktığımızda
RUSYA
AB ve de ABD den şunu istemektedir
Siz yeteri kadar genişlediniz eskiden bana bağlı olan ülkeleri hem AB ne ve hem de NATO ya alarak benim DOĞAL sınırlarıma dayandınız ve benim GÜVENLİĞİMİ tehdit altında tutuyorsunuz ben buna müsaade etmem diyerek hem masada diplomatik ataklar yaparak ve hem de sahada KUVVET kozunu kullanarak netice almak istemektedir
Nitekim 2014 yılında Ukrayna sınırları içinde özerk bölge olan KIRIMIN
Rusya tarafından önce işgal edilip sonrasında İLHAK edilmesine
Ne BATI ve ne de ABD tepkisiz kalıp ses çıkartmayıp hiçbir ETKİLİ yaptırım uygulamaz iken konu UKRAYNA meselesine “Donbask- donetsk ve luhansk” gelindiğinde
Başta ABD olmak üzere AB ve Birleşik Krallık tepkiler göstermeye başladılar
RUSYA
Bu özel konuda “MİNSK anlaşmasına” sadık kalınmasında ısrar ederken “MİNSK anlaşması sözü edilen Rus yanlılarının çoğunlukta olduğu ayrılıkçı DONBSK bölgesine ÖZERK bölge statüsü verilmesi sözüdür”
ABD ise
“KIRIMI” özerk bölge olarak ilhak ettiğin yeter
Bu ilhakla
KARADENİZDE çok güçlü bir stratejik kara ve deniz ÜSSÜ kurdun bununla yetinmelisin ve de UKRAYNANIN hem AB ne ve hem de NATOYA alınmasına ses çıkartmamalısın diyerek AÇIK gerginlik diplomasisini bu şekilde sürdürmektedir
ABD ve AB Ukrayna yı kendi doğal sınırları kabul ettiğinden dir ki
Rusya nın bu bölgede askeri güç yığınağı yaparak Ukrayna yı kuşatma altından vazgeçmesi konusunda ısrarcı gözükmektedirler
İşin entrasan tarafı ise
Ne AB üyesi ülkelerin ve ne de ABD nin henüz ortada Ukrayna lehine herhangi bir askeri yığınağı yığınaktan vazgeçtik her hangi bir kayda değer askeri yardımı dahi söz konusu olmazken üstüne üstlük
NATO Ukrayna konusunda
“Bizim sorumluluğumuz sadece NATO üyesi ülkelerin güvenliğidir NATO olarak bu konusunda herhangi bir askeri güç hazırlığımız yoktur” derken ABD “Pentagon sözcüsü ise söz konusu Ukrayna gerginliğinde her hangi bir askeri seçenek masamızda yoktur” diyerek
ABD ve AB tarafından
Zahirde açık diplomatik hatlar üzerinden konturollü bir gerginlik politikası sürdürülmesi tiyatrosu mu oynanmaktadır yoksa
Kapalı kapılar ardında neler olup bittiği hakkında şimdilik açık bir emare verilmesinin üstünün örtülmesi mi istenmektedir
Yazılan MEKTUBUN içeriğinin açıklanmaması konusu da böylesi bir örtülü diplomasinin yürütülmekte olduğu izlenimini bizlere açık etmektedir
AB üyesi ülkelerinin ve de NATO nun bu konuda ETKİLİ olmamasını RUSYA ile çatışma istemeyişini bir nebze geçer akçe bir menfaat konusu gördüklerini kabul ile izah etmek mümkün gözükmektedir
Özellikle
ALMANYA nın “Kuzey akım 2” projesinin gerçekleştirilme isteği nedeni ile RUSYA ile olan ilişkilerini DENGE de tutma politikasını sürdürmesi FRANSA nın henüz açık el bir politika ortaya koyamaması İNGİLTERE nin Baltık tan yaptığı askeri çıkartma yapmasını istisna eder isek
AB üyesi ülkelerin RUSYA nın ENERJİ arzı konusunda kendilerini bağımlı hissetmeleri gerçekliği ellerini ve kollarını bağlamış durumdadır
Bu konuda
“YÖNTEM aritmetiğine” dikkat çekmek istemekteyiz
Başta AB üyesi ÜLKELER olmak üzere nispeten ABD de “turuncu” yöntemlerle
“Yumuşak güç” politikaları izleyip kendi hinterlandını başarılı bir şekilde genişletip doğal entegrasyonu sağlarken
RUSYA ise tarihi bir gelenek üzere inşa ettiği politika alışkanlıkları gereği “Sert güç” politikalarından asla vazgeçmiş gözükmemektedir
Bu nedenle
RUSYA masada alamadığımı sert güç kullanarak sahada alırım yönteminde ısrarcı gözükmektedir
Bu iki yöntemin
Hangisinin daha başarılı olduğu konusunda fotoğrafa baktığımızda
“Yumuşak güç” politikalarının daha verimli daha başarılı daha kalıcı ve de eşyanın tabiatına daha uygun olduğu gerçekliği açık seçik orta yerde durmaktadır
Burada RUSYA nın kulaklarını bir kez daha çınlatmak gerekmektedir ki
ASYA nın uçsuz bucaksız topraklarında çok az bir bölümünü teşkil eden
TÜRK cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarına karşı geliştirdiği SERT politikalarını bir kez daha gözden geçirmekle neler kazanabileceği konusunda kesin bir reel politik kuramı olduğunu elbette ki görmelidir
Eğer huylu huyundan vazgeçmez diyor isek
Zaman ve tarih bu kesin gerçeklik olan “reel politiğin” ne kadar sağlıklı bir bakış açısı olduğunu er geç ortaya koyacaktır
Muhtemel dir ki eşyanın tabiatına ters düşen bu SERTLİK yanlısı politikaları RUSYA daha fazla sürdüremeyecek ve de daha çok toprak kaybı ile neticelenebilecektir tıpkı ABD ve ÇİN nin de aynı hastalıklı politikalarla malül olduğu gibi
Sonuç olarak
Rus lider PUTİN
Çin olimpiyatları vesilesi ile ÇİN ziyaretinde Çin lideri Şi Pi ile bir dizi görüşme yaparak Çin ile kazan kazan ilişkisi temelinde enerji anlaşması yaparak doğu cephesini sağlama bağlamış oldu
RUSYA Ukrayna konusunu kırmızı çizgi ilan edip “Donbas” bölgesinden vazgeçmeden
Başta ABD NATO ve AB den “güvenlik garantisi belgesi” kısaca yeni bir sözleşme isterken
AB ülkeleri ise henüz doğal sınırlarına ulaşmadığını sessiz tepkileriyle ve de etkisiz yardım destekleriyle sürdürmek istemekte UKRAYNA gibi hassas konuları ucu AÇIK olarak zamana havale etmek istemektedirler
ABD ise dünyanın jandarmalık görevini başarıyla sürdürmekte olduğunu teyit ederek RUSYA ile örtülü bir anlaşma zemini sağlayarak
PASİFİKTE olması muhtemel ABD ÇİN gerginliğinde ÇİN in YAYILMACILIĞINI sınırlandırılması konusunda RUSYA ile kesin bir ittifak yapma isteği ni açık etmese de ortaya koymaktadır
Nitekim
“Henri Kisingerin de” bakış açısı bu yönde idi
ŞUBAT ayı
TÜRKİYE açısından
“Yeni normalleşme döneminde”
Hem diplomatik atakların planlandığı ve hem de diplomatik kabullerin yapıldığı bir sürecin başlangıç ayı olmaktadır ki
Sayın cumhur başkanının UKRAYNA ziyareti ve serbest Pazar anlaşmasını imzalaması ve hemen ardından sayın PUTİN in TÜRKİYE ye gelme ziyareti
Bize göstermektedir ki
TÜRKİYE
Bölgesinde saygınlığı olan etkili bir yumuşak güç politikası izlemesi neticesinde
Hem arabuluculuk görevi yapabileceğini ve hem de bölgesel BARIŞ ve İSTİKRARIN temini konularında bölgesinin en etkin bir MERKEZ gücü olarak hem masada pozisyonlar alarak ve hem de sahada kalarak “yumuşak güç politikasını” sürdürmekte kararlı olduğunu
Diplomatik diliyle bölgesel ve küresel çapta bil fiil göstermektedir
Haydi kolay gelsin
Selam ve dua ile
Şazeli Çügen