KONJÖNKTÜR
DEPREM öyle bir zaman diliminde oldu ki adeta ÜLKEMİZİ üçüncü bir imtihanla karşı karşıya getirdi
İki yıl süren KOVİT belası nedeni ile tüm dünya nın TEDARİK ZİNCİRLERİNİN kırılması nedeni ile İKTİSADİ kriz içinde kıvrandığı ve can pazarı yaşandığı dönemden tam da kurtulmuşken iki devlet bir millet kardeş ülke AZERBAYCAN IN KARABAG zaferini kazandığı ve de neticelerine odaklandığı bir barış süreci taçlandırma noktasına gelmişken ÜLKEMEZİN sınır içi ve sınır ötesi TERÖRLE mücadelede tam da yeni hedeflere odaklanmışken ENERJİDE büyük anlaşmaların yapıldığı ve büyük yatırımların neticelerini devşirme döneminin başında iken savunma sanayinin hasımlarımızı korkutan hısımlarımızı sevindiren o umulmadık başarı öykülerinin somut neticelerini alırken üstüne üstlük birde bölgemizde RUS UKRAYNA savaşı neticesinde tüm dünyada GIDA ve ENERJİ krizi yaşanırken ve de ÜLKEMİZİN arabulucu DİPLOMASİ ile GIDA koridorunda tüm dünya ülkelerini rahatlatmış olduğu bir zaman diliminde ÜLKEMİZ 14 Mayıs genel seçimler atmosferine girmişken
Üçüncü imtihan olan on ilimizi kapsayan yüzlerce ilçe ve köyümüzü yerle bir eden 150 bin km kareyi ve yaklaşık yirmi milyon vatandaşımızı etkileyen üstelik kış şartlarında büyük bir imtihan olan DEPREMLE karşı karşıya gelmiş olduk
DEPREMİN mahiyeti ve EŞYANIN tabiatı
Deprem ilk bakış da fizik bir olay eşyanın tabiatı fıtri bir olay yerküremizin canlılığının ve de akışının ve oluşumunun tabi bir tezahürü yer kabuğunun kırılmaları neticesinde dağların düzlüklerin plato ve ovaların kanyonların suların ve akarsuların oluşumu tabiatın çeşitliliği hep böyle tabi kırılmalarla olduğu artık bilim insanlarının kayıt veri ve gözlemleri ile tespit edilmiş durumdadır buraya kadar olan kısım eşyanın tabiatı varlığın fıtratı olmaktadır
Ancak depremin ne zaman nerelerde hangi şartlarda ne kadar şiddetle ne kadar büyüklükte ne kadar uzunlukta olacağı net ve kesin olarak bilinememektedir sadece bir takım tahminler yapılabilmekte ön görüler ortaya konulabilmektedir
İşte İMTİHANIN büyüklüğü de burada başlamaktadır
Çünkü her çarenin ve her tedbirin çaresiz bırakılabileceği bir vakıa bize ne söylemektedir
Demektedir ki her türlü sanayi ve konut yerleşkelerinizi humuslu alüvyonlu verimli tarım toprakları üzerlerine kurutulmuş göller üzerine su kaynakları üzerine dereler kenarlarına yapmayın yamaçlara daha sağlam zeminlere kurak ve çorak topraklar üzerine yapın demektedir
Doğru yer seçin ve de doğru ve sağlam yapılar yapın aksi taktir de sizi aniden gece ve gündüz yakalarım ve “Toprak intikamını alır” denilmektedir
DEVLET MİLLET tesanütü
Her şeye rağmen bu asil MİLLETİMİZİN ölmeyen öldü zannedilen asaleti asli hasletleri hiç umulmadık dönemlerde adeta yeniden DİRİLİŞ gibi dirilişi hak ederek her sahada hayatın her alanında kendini gösterebilmektedir
Bu büyük imtihan döneminde de yine öyle oldu ve milletimiz yeniden dirilişi hak eden bir DAYANIŞMA sergiledi üstüne üstlük bizim Z kuşağı ya da Teknofest kuşağı dediğimiz o genç nesil depremin o olumsuz kış şartlarında her türlü organizasyonun içinde yer alarak canla başla takatinin son noktasına kadar direnerek ve sorumluluk üstlenip görev alarak bu tesanütü başardılar biz ak saçlılar olarak böylesi bir tesanütü başaran gençlerimizi içtenlikle candan yürekten kutluyoruz
Burada bilhassa STK rın da o muhteşem organizasyonlarının altını çizmeden elbette ki geçemeyiz gözden ırak tutamayız çünkü DEVLETİN elinin uzanamadığı o ince noktalara STK larımız ulaşmakta ve DEVLETİN ve MİLLETİN o şefkatli elini uzatabilmekte devlet millet bütünlüğünü ve tesanütünü sağlayabilmektedir
Tıpkı 15 temmuz iç darbe ve istila girişiminde darbecilere ve istilacılara karşı canını kanını ortaya koyarak destansı bir DİRENİŞ göstererek başardığı gibi
Bu iki anahtar kavram DİRENİŞ ve DAYANIŞMA kavramı bu asil milletin yeniden dirilişini hak ettiğinin anahtar kavramlarına dönüşmüş olmaktadır
DEVLETİMİZ ise tüm siyasi ve bürokratik sivil ve askeri kurum kadrolarını ve tüm imkan ve kabiliyetleri ile adeta genel bir seferberlik ilan ederek bu büyük imtihanın üstesinden gelmek için elinden gelenin en üst noktasında görev başında olmuş ve de olmaya da devam etmektedir burada Mehmetciğimizin ve de madencilerimizin rolünün altını çizmemiz gerekmektedir
Başta güvenlik sağlık ve gıda olmak üzere arama kurtarma çalışmalarının hassasiyeti yanında hemen ardından hasar tespit çalışmalarının yapılması ve de deprem mağdurlarının çadır konteynir gibi yeni yerleşkelere yerleştirilmesi yurdun her köşesinde olan otel pansiyon konut gibi özel yurt kamu ve askeri yerleşkeler gibi devletin mekanlarına yerleştirilmesi ve de NAKİT yardımlar yapılması gibi bu büyük organizasyonu elinden ne geliyor ise en başarılı bir şekilde yaptığına inanmaktayız
Umarım bu büyük imtihanın açtığı yaralar yeniden YAPILANMALAR ile en kısa bir zaman diliminde sarılacaktır
FIRSAT bu fırsat mı
Maalesef üzülerek ifade etmekteyim ki ÜLKEMİZ düşmanlarının etki ajanları ve de en sefil provakatiörleri de bu arada boş durmamışlar ve ellerinden ne geliyor ise karartma yanlış bilgi verme örtme saptırma tahrik gibi medya ve iletişim araçlarını kullanma yanında sahada da kendi rollerini oynamışlar ve de oynamaya da devam edeceğe benzemektedirler amaçları devlet aciz kaldı iktidar enkaz yığınları arasına gömüldü imajı ile devleti yıpratmak ve seçimlerde iktidarı alaşağı etmektir
Her zaman olduğu gibi bunu başaramayacaklardır ve bu gerçeklik ap aşikar dır
Çünkü bu iki büyük imtihan göstermiştir ki tuzu kuru AZINLIK olan hasım insanlar bu DİRENİŞTE ve DAYANIŞMADA rol almamışlar sıcak döşeklerinden çıkmamışlar ancak bu asil milletin kahir ekseriyeti bu asil direniş ve dayanışmayı tarih boyunca sergilediği gibi her kriz ve kaos dönemlerinde de canını kanını ortaya koyarak başarmıştır
NE YAPMALIYIZ ne yapmamalıyız
Üç büyük DEVRİM yapmalıyız
İlki doğru ŞEHİRLEŞME ve SANAYİLEŞME kurucu politikası
Artık bundan böyle ŞEHİRLERİMİZİ her an patlayacak bir balon olmaktan ve kaotik ortamlardan çıkartmalı ve de NUFUS akışını yeniden SANAYİLEŞME ve KENTLEŞME gibi kurucu politikalar ortaya koyarak bu kötü gidişatı tersine çevirmeli işi daha fazla yokuşa sürmeden suyun akışını olması gereken tabi mecrasına yöneltmeliyiz
Cumhuriyetimizin yüz yıllık yanlış şehirleşme ve sanayileşme politikalarımızdan acilen vazgeçmeliyiz çünkü tarım topraklarımız verimli ovalarımız hoyratça işgal edilmekte ve de katledilmektedir bu yanlış gidişata bir son vermeliyiz
İkincisi küçük ölçekli AİLE işletmeleri olan MİKRO İKTİSADI devreye sokmalıyız
Yüz yıldır korumacı teşvikçi ve kolaycı sanayileşme politikaları ile şehirlerimiz adeta bir yığın halinde inşa edilmiş ve KIRSAL alanlar yerleşkeler köyler olanca hızı ile boşaltılarak şehirlere bu körpe nüfus boca edilmiş gece kondular dönemlerinde de hazine arazileri peşkeş çekilmiş ve her seçimde yeni yeni aflar ilan edilerek şehirlerimiz adeta beton yığınlarına dönüştürülmüştür
Böylesi bir göçün yeni bir sanayi KALKINMA politikası gereği yapıldığı siyasal iktidarların her siyasi zaman dilimlerinde de bir başarı öyküsü olarak ilan edilmiştir
Üstüne üstlük bir de haraç mezat ÖZELLEŞTİRME politikaları ile kamu kurumları ve arazileri el çabukluğu ile tuzu kuru sermaye aracılığı ile el değiştirmiştir
Her ÜRETİM kendine has bir HAYAT tarzını zorunlu kılar
Hollanda gibi küçük ancak gelişmiş bir ülke ki Bursa ovası kadar bir cesameti olduğu halde tarım ve gıda alanında dünyada ilkler arasında olabilmektedir
Biz ise başta en verimli topraklarımız olan tüm ovalarımız yanlış yapılaşma politikaları ile adeta katledilmekte ve KIRSAL kesim olan köylerimiz ÜRETİM ortamından kopartılarak yığınlar halinde şehirlere varoş yapılabilmektedir
Avusturalya gibi geniş bir kıta ülkesinde en ücra köşelerdeki taşra yerleşkeleri dahi yerinden eğitim sağlık ve güvenlik politikaları nedeni ile TARIM ve GIDA üretiminden asla kopartılmamıştır
Yapılması gereken şey MAKRO iktisadi politikalar yanında MİKRO iktisat politikalarının devreye sokulması zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir ödülü teşviki sübvansiyonları aktık bundan böyle çok daha planlı çok daha büyük bütçelerle mikro işletmelere vererek yeni bir hayat tarzı ile yeni iskanlarla yeni üretimlere yöneltmeliyiz
Üçüncü devrim ise
KABENİN kulelerle işgal edildiği bu absürt bir dönemde
İslam dünyasının yeni bir MEDENİYET inşası sürecinde ÜLKEMİZİN rol model olabileceği yep yeni bir ÜRETİM seferberliği ekseninde yep yeni bir sanayileşme ve şehirleşme ile kurucu politikalarını ortaya koyma zamanı gelmiştir
Bıçak kemiğe dayanmıştır
Yeni ANAYASININ tasarım ve müzakere döneminde böylesi bir MEDENİYET inşa süreci yasal zeminlerinde başat olarak yer almalı ve DEVLET MİLLET bütünleşmesi ile ülke insanı yeniden ÜRETİME seferber edilmelidir
Böylesi bir kültür böylesi bir estetik böylesi bir şehirleşme böylesi bir sanayi böylesi bir ticaretin izleri tarihimizde medeniyetimizde kültürümüzde mevcuttur
Böylesi bir önemli konu ap ayrı bir bahis olduğu için sadece bir girizgah yapmak istemiş olduk
Vesselam
Şazeli Çügen