İnsanlık ailesi
Yine BATI merkezli siyasal kültürel ve iktisadi olarak yeniden bir değişim anaforunun kahredici kaosu içine sürüklenmek istenmektedir.
Bu değişimin kendi içinde iki paradoksu bulunmaktadır ki paradoksun birinci konusu SERMAYENİN küresel çapta tekelleşerek bilgi teknoloji iletişim üzerinden gıda ilaç sağlık ve silah sektörleri üzerinde hegemonya kurması ikinci konu da ZENGİN ülkelerin fakir ülkeleri sömürge mantığı ile Pazar olarak kullanmaya devam etmesidir
İlk konu sermayenin küresel çapta tekelleşmesi ile iletişim ve teknolojik ilerlemelerle iktisadi alanlarında açtığı devasa uçurum toplumların geleceği üzerinde kara bulutların dolaşmakta olduğuna kesin işaretler vermektedir
Bu nedenledir ki
BATI menşeli kapitalizm vahşiliğinin doruk noktasına “sermeyenin tekelleştirilmesi” ile yeni bir siyasi iktisadi ve kültürel buhran üreterek sermayenin “küresel tekelci” elleri tarafından “kaos senaryoları” hazırlamakta ve şimdiden tekelci medya ve Hollywood yıldızları aracılığı ile algı operasyonlarına da başlanmış durumdadır.
SERMAYE öylesine tekelci bir yapıya dönüştürülmüştür ki bilgi teknoloji ve de tüm iletişim vasıtalarını da kullanarak insanlık ailesinin eğitim sağlık gıda ilaç enerji savunma gibi temel gereksinimleri üzerinde tam bir hegemonya tesis etmiştir.
Küçük çaplı olmak üzere insanlar bireysel olarak tüketim amaçlı borçlandırılmakta tüm hizmet sektörleri ile üretim dağıtım ithalat ve ihracat şirketleri başta olmak üzere yeryüzünün tüm ülkeleri ve de devletleri BORÇLANDIRILMIŞ olarak bu finansal kölelik tablosunda yerini almış vaziyettedir.
Kısaca anasırı erbaa dediğimiz “ateş su toprak hava” gibi dört unsur a ilaveten canlı ve bitki örtüsünün eko sistemi üzerinden yeryüzünün tüm NUFUSU ülkeler bazında vahşice yöntemlerle sömürülmekte ve de soykırıma tabi tutulup azaltılarak ve yeniden dizayn edilerek kontrol altında tutulmak istenmektedir.
Nüfusun KONTROL altında tutulmak istenmesinin ana gayesi yazılıp çizilen ve adı konulan vahşi senaryoda olduğu gibi yeryüzü insanlık ailesi “KIYAMET savaşına” sürüklenerek insanlık nüfusunun sekiz milyardan “beş yüz milyon” düzeyine indirilmesi hedeflenmektedir.
Küresel kraliyetçi sermayenin bu dengesiz tekelci hakimiyeti böylesi vahşi bir insanlık soykırım senaryosunu gerçekleştirebilecek gücü kendinde görmesi ve de senaryolar çizerek algı yönetimlerine başlaması bir tesadüf olmasa gerektir.
Bu senaryoda kendini gelişmiş ülkeler olarak lanse eden ve de NÜKLLER ve BİYOLOJİK silahlarla donatılı olan ülkelerin mevcut coğrafyaları dikkate alındığında başta kuzey Amerika olmak üzere Avrupa Asya ve de yaşlı kıta orta doğu çok büyük bir risk tehdidi altında olduğu açık ve net olarak görülmektedir. Çünkü kıyamet savaşları NÜKLEER ve BİYOLOJİK silahların kullanılması ile yedi milyarlık insanlık katliamı ancak bu vasıtalarla gerçekleştirilmesi düşünülmektedir.
SERMAYE öylesine sıkışmış ve öylesine çaresiz kalmış durumdadır ki ÜRETİMİN otomasyon süreçlerine başlaması robot teknolojilerin hızla geliştirilmesi bilgisayar teknolojilerinin insanlığı kapsayarak kuşattığı bir ortamda tekelci sermaye İNSANİ çözümler üretememekte ve TANRISI kabul ettiği şeytani sermaye ile insanlığı yok etme planlarından başka insani çareler üretmektedirler.
SERMAYE kendisinin hayat kaynağı olan İÇ SAVAŞLARI körükleyerek silah satıp PARA kazanmakta ülkeleri iç savaşlarla mahvetmekte ve insanları GÖÇE zorlayarak telef etmektedir.
Ayrıca İŞCİ maliyetlerini düşürmek ve istihdamı azaltmak amacı ile robot ve bilgisayar teknolojilerinin ÜRETİMİN her aşamasında devreye sokulması ile devasa İŞSİZ ve EMEKLİ kitleler gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bütçelerinde KARA delikler oluşturmakta AÇ İŞSİZ ve sefil olan ve çaresiz kalan bu kitleler nihayetinde tekelci sermaye için de gelişmiş ülkeler için de zorba yönetimler için de en büyük sosyal TEHDİDİ oluşturmaktadır.
Kim bu küresel SERMAYE ki
Ülkeler borçlu durumda devletler borçlu durumda şirketler borçlu durumda iken ALACAKLISI kim ya da kimler elbette ki FİNANS ve BORSA dünyasını elinde tutan bilgi teknoloji ve iletişim üzerinde tekel oluşturan iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar sayıca az fakat hegemonik gücü çok fazla olan AİLELER göze çarpmaktadır.
İkinci konu olarak
ZENGİN ülkelerin fakir ülkeleri sömürge mantığı ile Pazar konumunda tutmaları nedeni ile tıpkı sermaye sahiplerinin aynı mantığının bir yansıması olarak yer yer İÇ savaşlar planlanmakta UYDU siyasal düzenler marifeti ile yoksul ülkelerin yoksulluğu daha da artırılarak devam ettirilmek istenmektedir
Bu iktisadi açmaz zengin ülkelerdeki insanların hayat standartlarının yüksek oluşu nedenleri ile bir taraftan aşırı BESLENME yüzünden hastalıklarla malül olarak ölüm oranları artarken diğer taraftan yoksul ülke insanları da hayat standartlarının düşüklüğü nedeni ile AÇLIK ve sağlıksız beslenme koşulları yüzünden ölüm oranlarının yükselmekte olduğu apaçık orta yerde durmaktadır
BATI menşeli KAPİTALİST sistemlerin gerek SERMAYENİN tekelleşmesi ve gerekse ZENGİN ülkelerin fakir ülkeleri sömürmesi nedeni ile İNSANLIK ailesi iç içe paradoksal olarak çok büyük sosyal kültürel siyasal ve de iktisadi dramlar yaşamaktadır
Elbette ki bu KAOTİK tablo insanlık ailesinin ve yeryüzü ülke ve devletlerinin yeniden UYANIŞINI tetiklemesini gerektiren bir tablodur.
Bu kaotik tablo hem küreselci tekelci sermaye sahipleri için ve hem de ZENGİN ülkeler için yıkıcı ve yakıcı bir TEHDİT oluştururken hem de insanlık ailesi için küresel bir tehdit oluşturmaktadır
Bu TEHDİDİ bertaraf etmek için “kıyamet savaşları ve sömürü düzenleri” dışında elbette ki ÇÖZÜMLER vardır ÇARELER vardır bu çözüm ve çareler elbette ki İNSANİ ve MEŞRU temeller üzerinden yeniden inşa edilerek siyasi iktisadi ve beşeri sistemlerle temellendirilebilir.
İnsanlığın açmazı olan bu EKONOMİK SOSYAL ve SİYASAL buhranı çözecek “temel TEZİMİZE” “SERMAYENİN SOSYALLEŞTİRİLMESİ ile insanlığın sosyal siyasal ve iktisadi sistemlerle HÜRRİYETİN ılıman iklimi paradigması” demekteyiz.
“Sermayenin sosyalleştirilmesinde”:
-
Küresel kraliyetçi sermayenin
-
Kazancından bağlı olduğu ulusal ülkelere hakkaniyetli VERGİ ödemeleri
-
Kuracakları vakıflar aracılığı ile eğitim sağlık meslek edinme fonları yanında toprağın ve bitki örtüsünün erozyonu önlemek üzere eko sistem fonları oluşturmaları
-
Ayrıca da bağlı olduğu ülkelerde alacaklarına mahsuben olsa da VARLIK vergisi ödemeleri
-
SÖMÜRÜ esaslı sektörlerden sosyal PAYLAŞIM ve İSTİHDAM esaslı sektörlere ağırlık verilerek sermayenin TABANA yayılmasıdır
-
Ülkelerin ve devletlerin
-
VARLIK vergisinin çare üreten yöntemlerle mutlaka alınması
-
GELENEKSEL üretim araçlarının tekrar geliştirilerek İŞSİZ kütlelere geçim imkanı sağlanması
-
KIRSAL kesimlerden büyük MEGA şehirlere GÖÇÜ tersine çevirecek “köykent” projelerin geliştirilmesi tarım ve hayvancılığın sübvanse edilmesi
-
ZENGİN ve GELİŞMİŞ ülkelerin KAPİTAL in sömürü mantığından soyutlanarak ekonomilerin ORTAKLIKLAR üzerinden sosyalleştirilmesi
Ekonomilerin FAİZ DÖVİZ ve BORSA altın üçgeni üzerinden sermayeye peşkeş çekilmesine bir son verilerek MİLLİ ekonomilerin geliştirilmesi
Otokratik teokratik ve de demokrasi maskeli ZORBA ve UYDU sömürge rejimlerden vazgeçerek ADALET devleti temelinde DARÜSSELAM ülke olma hedefinde hiç vakit kaybetmeden küresel çapta YAPISAL reformlara yönelmesidir
-
Yeryüzü insanlık ailesinin ferden ferde
-
Her şeyden önce insan toplulukları olarak kültür kodlarını koruyarak geleneksel üretim ve yaşam tarzlarını devam ettirmeleri sermaye ve zengin ülkelerin ürünlerine bağımlı olarak bir TÜKETİM aparatı olmaktan kurtulmaları gerekmektedir
-
Bu kaotik SÖMÜRÜ ve SOYKIRIM senaryoların deşifre edilmesinde
-
Bu kaotik senaryoların alternatif çözümlerinin var olduğunun bilincinde olunmasında
-
Yeryüzü nün nimetlerinin insanlık ailesinin tüm gereksinimlerine İSRAF ve İFSAT olmaksızın yeterince PAYLAŞILDIĞINDA karşılayabilecek zenginlikte olduğunun bilincinin oluşturulmasında daha çok ÇABA daha çok GAYRET daha çok MÜCADELE gerektiğinin farkındalığının ortaya konulması kaçınılmaz bir insani görev oluşturmaktadır.
Nihayetinde ÇÖZÜM
Her türlü büyüme gelişme ve medeniyet hareketi “hürriyetlerin ılıman ikliminde” oluşur hürriyetin SERT iklimi ya anarşi ve kaos yapar ya da köleliğe zemin teşkil eder.
Bu nedenledir ki
ZENGİN ülkelerin fakir ülkeleri sömürge mantığı ile üretimlerinin tüketildiği PAZAR konumunda tatmaktan ve ÇEVRE bilinci ile yeryüzünün tüm ekosisteminin dengesini korumak amacı ile kaynaklarının hoyratça israf edilmesinden vazgeçerek GIDA İLAÇ ve SAĞLIK sektörlerinde gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmasını da zorunlu kılmaktadır.
İç SAVAŞLARIN uzun süreli körüklenmesinden vazgeçilerek barışçıl ve anayasal çözümler üretilip insani sistemler kurularak İnsanların doğanın içinde hayatlarını idame ettirebilmelerinin fiziki eko sistemin sağlıklı şartlarının oluşturulması İÇ SAVAŞLARIN ülke içi ve ülke dışı ortamlarda önlenmesi ile GÖÇ dalgalarının nihayete erdirilmesi çözümler olarak gözükmektedir.
İşte O ZAMAN ÇANLAR
Hem küresel tekelci sermaye sahipleri için çalmayacak hem zengin ülkeler için çalmayacak ve de insanlık ailesi için çalmayacak ve İNSANLIK AİLESİNİN nihayetinde oluşturabileceği muhtemel SOSYAL TÜSİNAMİ de önlenmiş olacaktır.
Vesselam
Şazeli Çügen