Epeyce bir zamandan beri hep aynı şeyden bahsettiğim anlaşılmıştır.
Nedir o?
Ahtapotun kolları gibi tüm dünyayı avucuna almış ezen kapitalizmin zulmü.
Kapitalizmi eleştiren, ona sövüp sayan, bu hegemonik cellattan kurtulmamız gerektiğini haykıran çok insan, çok yazı, çok kitap var.
Ben de onlardan biriyim galiba.
Bende bir hikâyecinin hissiyatı, isyanı var. Bilimsel, felsefî, akademik birikimim yok sayılır. Peki, nedir bu cesaret, bu celal? Cahil cesur olur derler, o mu?
Yoksa “had”den bahsedenin haddi aşması mı?
Bütün bunlar umurumda değil.
Gördüğümü, bildiğimi, hissettiğimi dile getiriyorum, o kadar. Hakkı söylemek istiyorum. “Sevdiğimi demez isem, sevmek derdi beni boğar.”
Şu da var.
Akademya ve ulema arasında epeyce bir zamandan beri “İslâm medeniyetinin yeniden ihya ve inşası” konuşuluyor.
Lakin bu yolda atılmış bir adım var mı?
Adım derken neyi kastediyorum?
Son derece açık sözlüyüm.
Kapitalizmin oluşturduğu bir dünya sistemi var.