Eğer ihtiyacınız olmayan şeyler satın alırsanız,
çok geçmeden ihtiyacınız olan şeyleri satmak zorunda kalırsınız.
Warren Buffett
İnsan, olduğu ile olmadığı şey arasında, hayalleriyle hayatın onu yaptığı şey arasında gidip gelen bir boşluktur. Bu boşluğu doğumundan ölümüne kadar çeşitli yer ve zamanlarda doldurmaya çalışır. İyiliklere giden yol onu mutlu, kötülüklere çıkan yol huzursuz eder.
İnsanı kıskaca alan bazı hastalıklı tutum ve davranış ritüelleri arasında; israf, gösteriş ve kibir yer alır. Mayasına kendini üstün görmek, böbürlenmek, yukarıdan bakmak alışkanlığı karışır. Makam, mevki ve gücün etkisiyle savurganlık yapmanın kendisini itibarlı yaptığına inanır ve bundan ödün vermez.
İtibar, saygı görmek, değerli bulunmak, güvenilir olmak, borcunu güven içinde ödemek olarak anlamlandırılır. Olumlu algı yönetimi; güçlü itibar, açık, şeffaf, dürüst yönetimle istikrar sağlayabilir. İstikrarlı yönetim güven oluşturur, güven her kapıyı açan bir anahtardır.
Tasarruf, para ya da diğer kaynakları dikkatli kullanmak; idareli harcamak, gelirin bir kısmını harcadıktan sonra kalanı değil, harcama öncesi kenara ayırıp biriktirmek anlamına gelir. Bir şeyi kullanırken tutumlu olmaktır.
Çoğu şeyleri görüp, fark eden insanlar hayat senaryolarını inançları öncülüğünde daha bir güçlü yazarlar. Saygın olmak ile kibirli olmak bambaşka şeylerdir. Kibir riyayı, riya ise gösteriş tüketimini doğurur. Kibir aynı zamanda insanı çöküşe götürür. İsraf eden, ani kararlar alıp bunları yerine getirmeyen, sıradan olan ve sözünde durmayan kişilere güvenilmez. Onların ahmak ve yalancı olduklarına inanılır.
Kişi, kurum ve yöneticiler hem itibarlarını yükseltip hem de sorumlulukları altındaki her şeyi yerli yerinde tasarruf etmelidirler. Vergiyle finanse edilecek kamu harcamalarındaki israf, tüketimlerini düzleştiren bireylerin servetini azaltıcı etki yapar. Temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan bir milletin yöneticisi lüks ve gereksiz harcamalara yöneldiğinde, bu davranışı diğerleri de örnek alır. Ülke kurum ve şirketlerinin borç içinde, verimsiz bir idare sergilemeleri, onları sonunda başkalarına muhtaç eder.
Ülkesi sefalet içinde olmasına rağmen kendi itibarını yüksek tutmayı sürdüren yöneticilerden pek çok örnek verilebilir. Son çeyrek asırda, çağdaş toplumlar siyasetçilere, yöneticilere ve hatta modern dünyaya güven duymamaktadırlar. Onların çıkarcı bir aldırmazlık konumuna düşüşüne şahit olmaktadırlar. Aynı finansal sistemde olağanüstü kazanç sahipleri mevcuttur. Milletten toplanan vergileri verimli harcamayan siyasetçilerin ve karlarını maksimize eden iş adamlarının tutumunu izleyen insanlar artık dayanamıyor. En tepelerdeki insanlar sorumluluklarını terk ederse; alttakiler “Ben neden etmeyeyim?” diye düşünür. Bizimle aynı gelir seviyesindeki ülke ortalamaları ile OECD ortalamaları karşılaştırıldığında ülkemizdeki tasarruf oranları daha düşüktür. Pahalılık arttıkça yöneticilerin itibarlarını harcama ile pekiştirmeleri değil, kamu harcamalarında itina göstermeleri gerekir. Aksi takdirde, bireyler de gücünden fazla borçlanır itibara yönelirlerse “Bir lokma, bir hırka” deyimi her iki taraf için sadece lafta kalır.
Saygınlık ve itibar için örnek alacağımız kişiler vardır. Peygamberimiz bunların en başında gelir. Kendisi, daha peygamberlik gelmeden Mekke toplumunda sözüne en güvenilir kişi, kararları doğru, hükümleri adaletli olarak tanınırdı. İnsan itibarını makam veya mevkie sahip olarak değil, kendi davranışıyla kazanır. Bugün birçok kişi makama gelince güvenirliklerini yitiriyorlar. O makamı hak etmedikleri için, eksik taraflarını lüks tüketim ve gösteriş ile kapatıp, tepeden bakarak toplum nezdinde itibar oluşturduklarını sanıyorlar. Adaletli tutum ve dürüst davranışlardan uzaklaşıp birilerinin çıkarlarını koruyorlar. Mahiyetlerindeki personeli yönetemeyip en büyük israf olan, personel israfına bile yöneliyorlar.
Öte taraftan “İtibardan tasarruf olmaz” sözünün arkasında, genellikle iş ve ticari ilişkilerde gösteriş tüketimi yaparak itibarını korumak gibi çarpık bir anlayış yatar. Bu ise kişiyi kibir ve riyaya götürür. Bu riyakârlık, Allah’ın emrini yerine getirmek amacıyla değil, insanlara gösteriş olsun diye yapılan eylemlere benzerlik gösterir. İyilik hiçbir zaman boşa gitmeyen yatırım olarak görülmez. Allah rızası için değil ama insanlar üzerinde algı oluşturmak için yapılan ibadet de aynı şeydir.
Yöneticilerin kendini üstün görüp bu duyguyla insanlara aşağılayıcı tavırlarda bulunduğuna pek çok kez şahit olduk. Toplum yüreğinde fırtına yüklü sabahların atmasını değil, huzur ve refah ister. Bir toplumda huzur yoksa yöneticiler vatandaşını; vatandaşlar ise birbirine ait olduğunu unutmuş demektir. Ülkeyi bu hayat pahalılığından kurtarıp üretime yöneltecek ve daha iyi bir geleceği görme şansı yapacak olan şey inançtır. Milleti şüphe ve korkudan arındıracak olan ise doğru yönetimdir. Her türlü sıkıntıyı çeken vatandaş, vergisini fazlasıyla veriyorsa bunun itibara değil acil ihtiyacına harcanmasını bekler.
Kibir, riya ve israf kalbin afetleridir. İsraf, insanlığın en büyük belalarından biri, küresel afetlerin en büyüğüdür. İsraf illeti, toplumda servet ve refahla şımarmış bir ‘zararlı ve snop tip’ üretmektedir. Savurganlık sonucu zora düşmüş ülke ekonomileri, israf süreci sürdürülerek ancak ayakta kalabilir ve ne yazık ki bu uzun soluklu olmaz.
Bir yöneticinin büyüklüğü; inançlarının derinliği, hevesinin yüksekliği, görüşünün genişliği ve vatandaşına olan sevgisi ile ölçülür. O halde şu kısacık hayatta, güvendiklerimiz bizlerden hayallerimizi ertelememizi istememelidir.
Dostlukla…
Ali AKÇA
aliakca2009@hotmail.com