Zehirli Güç
MAKALE
Paylaş
22.05.2024 23:58
758 okunma
Ali Akça

“Diliniz Allah’a teslim olmuş, ama kalbiniz değil. İnsanlar arasında Müslüman’sınız

ama yalnız kaldığınızda değil!  Namaz kılar, oruç tutar, zikir çeker;

fakat yalan söyler, haset eder, kul hakkına girersiniz…”

Abdülkadir Geylani Hazretleri

 

İnsanların çoğu tarih boyunca birbirini aldatarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Bir aldatma, kandırma; aldatılıp kandırılma hikâyesinde kandıran kadar, şüphesiz aldatılanın ve kananın da payı vardır. Bir kandırmaca oyunu varsa sonunda aldanan olacaktır. Beklentiler listesinin karşılıklı uyuşmaması, ortakları baştan birbirini olduğu gibi kabul etme noktasından uzaklaştırır. Güç ve yarım yamalak inanç insanı zehirler ve bir aldatıcılık hareketi başlatır.

Esasen dünya hayatının bir aldanış metaından başka bir şey olmadığı, tam tersi ahiret yurdunun ise gerçek hayat olduğu ifade edilir. Bu gerçek bilinemediği için, dünya hayatı insanları aldatır, kişiler vaatlerini tutamayıp birbirini kandırırlar. İnsan bir yalana, bir düzene, görünüşe kapılır; esas niteliğini anlamaz kanıverir. Aldatmanın en kötüsü aldatıcının şeytan kılığında insanı Allah ile aldatmasıdır. Zira şeytan kendi taraftarlarını asla mutluluk için çağırmaz.

Çok övünmek, gurur, itibar, kibir ve kurumlanma arttıkça güç zehirlenmesi devreye girer. İki ortaktan,  iki dosttan, iki âşıktan biri diğerini aldatmayı zamanla kafaya koyar. Kuruntular onlara baskın çıkmış, mayalarında olan vefasız ve hilekâr duyguları açığa çıkmıştır. Ancak aldanan taraf “aldandım” demez, “beni aldattılar” der. Dönüp kendine baktığında “acaba ben de birilerini aldatıyor muyum” sorusu hiç aklına gelmez. Kendi aldatıp kandırdıklarından hiç söz etmez.

Refahın pırıltısından birbirinin yüzünü tanıyan çıkar gruplarının hepsi bu dünyada iyi olduklarını ve cennete gidip orada da harika olacaklarını düşünürler. Kolaycacık bir hesapla sorguya çekileceklerdir. Kendilerini Allah’ın yakın kulları olarak gördükleri için, akıl ve fikirleri cennette sunulacak “halis şarap” dadır. Ancak bu dünya için çıkar ve beklenti listesinin karşılıklı uyuşmaması, birbirini olduğu gibi kabul etme düşüncesinden onları uzaklaştırır. Aralarında üstünlük savaşı ve acımasızlık duygusu gelişir.

Devlet adamları, liderler, bilgeler ve düşünürler “inanma ve vefa” gibi yüksek değer taşırlar. Vefa, görülen iyilikleri unutmama, iyilikte bulunanlara misliyle veya daha fazlasıyla karşılık vermek demektir. Yarar, çıkar, kıskançlık gibi maddesel istekler “araç” değerlerdir. Bu değerler insanları birbirinden ayırır, davasından uzaklaştırıp çatışmaya, kavgaya neden olur. Sorumluluk taşıyan devlet adamlarının, bürokratların özellikle devlet işlerini icra ederken aldanma, aldatılma kin gütme ve intikam alma gibi lüksleri olamaz.

İnsan çoğu zaman karşısındaki kişinin gerçekte ne demek istediğini anlamak için kendine izin vermez. İnsan aklı kandırılabilir. Her insan farklıdır. Algısı, alışkanlıkları, hayata bakış açısı, aklının çalışması kendine özgüdür. Din kisvesi altında milleti sömürenler, insanları inandırabilmek için tüm inançsal enstrümanları kullanırlar. Onları ikna edip kendi fikirlerine inandırırlar. Sonunda bağımlı kılıp kişinin ruhunu ele geçirmeye çalışırlar.

Manevi duyguları fakirleşenler, depresif bir mizaca içten içe meylederler. Durmaksızın öfke kusar, hiçbir şeyi beğenmez ve etraflarına karamsarlık ve nankörlük dolu eleştiriler yağdırırlar. Çevre ile inatlaşırlar. İnançlıların yeşerttiği iyimserlik ile inançsızların oluşturduğu kötümser bakışlar anlaşmazlık ikliminde karşı karşıya gelir. Bu düzeye ulaşan kişiler dünyayı toplamış olsalar da gözleri doymak bilmez. Güç ağır ağır zehirlemeye başlayınca, hileler, desiseler, yalanlar, algılar, aldatmalar sahneye çıkıp havada uçuşur.

Dünya hayatı bir oyun ve eğlence gibi görünse de; insanlar tarafından çok sevildi. Benliğini, düşüncelerini sarık sarıp cübbe giyenlere teslim eden güruhlar oluştu. Her şeyin çözümü cübbenin gizeminde sanıldı. Ne var ki, tevazu gösteren bilge görünenler, kanat açanlar, gerçek yüzlerinin canavar olduğunu gösterdiler. Nurları önlerinde ve sağlarında koşarken göklere bakanların, yere dökülen süfli insanlar olduğu anlaşıldı. Büyük saadetin sahte yol göstericileri, kargaya dönen bir kılavuza dönüşüverdiler. Bütün foyalar ortaya döküldü. Gönlünü Rab ’bine algı yaratanların aracılığıyla bağlayanların “aldatılmış” olmaları kaçınılmazdı.

Farabi’nin 1000 yıl önceki gözlemine göre; “Bazı grupların kendi dinlerini şüphe kabul etmez bir biçimde doğru kabul ettikleri için ne yolla olursa olsun başkalarının yanında onu muzaffer kılmak, güzel göstermek, onunla ilgili şüpheleri ortadan kaldırmak ve hasımlarını ondan uzaklaştırmak gerektiği düşüncesindedirler. Onlar bununla ilgili olarak yalan, aldatma, (mugalâta) şaşırtma ve kandırmayı kullanmakta bir beis görmezler.”

Aslında insanın kalbinde sevgi oldukça en dünyevi şeyler bile kutsal ve güzel gelir. Zaten kutsal cennet Allah’a ve Peygamberlerine iman edenler için hazırlanmıştır. Rahmet onlar için sonsuzdur. Fakat sınırsız bir azabın farkındalığı her zaman önemlidir. Başkalarından aldıkları sorumlulukları dağıtırken tam ölçüp alanlar; eğer insanlara bunu delege ederken eksik ölçüp tartarak hile yapıyorlarsa, liyakati dikkate almıyorlarsa, güç onları zehirlediğinde ateşlerde yanarak azap çekeceklerdir. Adaleti gözetmeyen kimseler ancak kendi milletine zulüm yapacak derecede azgın ve günaha düşkün yönetici olurlar.

Millet en büyük güçtür. Bu güç kendisini algı ile kandıranları ve din ile aldatanları asla affetmez. Din şemsiyesi altında hesabı olanlar ile olgunlaşmamış siyasi hesaplar içinde bulunanların çarpık hesabına karşı; Allah’ın cesaret, güç ve kuvvet verdiği milletin hesabı daima doğru çıkmaktadır.

İşte bunun için milletin üzerinde hiçbir güç yoktur.

Dostlukla…

Ali Akça

aliakca2009@hotmail.com

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Ali Akça
YAZARIN ÖZGEÇMİŞİ

Ali AKÇA, Uludağ İşletme Fakültesi'nden 1982 yılında mezun oldu. Fransa'nın Montpellier kentinde, Paul Valéry Universitési'nde 1982-84 yılları arasında dil eğitimi için bulundu ve muhtelif araştırmalar yaptı. 1984-1986 yıllarında yedek subay olarak askerliğini tamamladı. Fransa'nın Rouen Universitési'nde 1992-94 yıllarında İşletme Yüksek Lisansını tamamladı. Hazine Bakanlığı’nda 38 yıl çalışıp 2023 yılında emekli oldu. Şiir ve deneme yazıları yazmaktadır.

 

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya