2.5. Bağışlar ve Siyasal Yozlaşma
Siyasetin finansmanında bir diğer önemli kalem, parti ya da adayların aldığı bağışlardır. Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de siyaset alanında yapılan bağışlar, siyasi yozlaşmaya yol açan en önemli faktördür.
Siyasal yozlaşma ve yolsuzluk, siyasetin finansmanıyla yakından ilişkilidir. Bu ilişki, siyasetin harcamaları için paraya ihtiyaç duyması ile başlar. Bağışlar, siyasi partilerin propaganda faaliyetlerinin maliyetlerini karşılayabilmeleri için ihtiyaç duyduğu finansmanın kişi veya kuruluşlar tarafından karşılanmasıdır.
Bağışlar, sürekli artış gösteren giderler karşısında partiler açısından çok önemli bir finansman yoludur. Yapılan tespitlere göre bağış gelirleri, parti toplam gelirleri içinde %20’lerden daha fazla orana sahiptir.
Esasen partilerin aldıkları bağış ve yardımlar bir yandan siyasette en büyük kayıt dışı ekonomik kaçağı oluşturmakta diğer yandan siyasi yozlaşmaya kapı aralamaktadır. Zira, bağış ve yardımlar bir karşılık ve beklentiyle yapılmaktadır. Bağış ya da yardım yapan meslek, çıkar grupları, gerçek ve tüzel kişiler siyasi partilere yaptıkları finansman desteğini bir süre sonra nüfuz ticareti, adam kayırma, hatta ihale ve teşvik biçiminde geri alma beklenti ve arzusuyla iktidara baskı yaparlar. Bu durum iktidarın kamu yararı yerine belli kişi ya da kuruluşların yararına iş yapmasına yani siyasal yozlaşmaya yol açar.
Bağışların bir diğer sakıncası ise sermaye sahibi kişilerin siyaseti tahakküm altına alması ve bu yolla azınlığın çoğunluğa hükmetmesidir.
Bu yüzden bağışlar adı altındaki bu yardımlara zamanla belirli katı sınırlamalar getirilmiştir. Siyasi Partiler Kanunu’nda 66. maddesi ile hem yasaklanan hem de izin verilen bağış türleri belirlenmiştir.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, işçi ve işveren sendikaları ile bunların üst kuruluşları, dernekler, vakıflar ve kooperatifler özel kanunlarda yer alan hükümlere uymak koşuluyla siyasi partilere yardım ve bağışta bulunabilirler. Siyasi partiler, yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan, yabancı uyruklu kişiler ile yabancı ülkelerdeki dernek, grup ve kurumlardan herhangi bir surette ayni veya nakdi yardım ve bağış alamazlar.
3. SİYASETİN FİNANSMANI YOLUYLA SİYASAL YOZLAŞMAYA KARŞI
ALINABİLECEK TEDBİRLER
Siyasal yozlaşmaya yol açan nedenlerin ortadan kaldırılması ve doğuracağı problemlerin en aza indirilmesi için alınabilecek tedbirler; yasal düzenlemeler, harcamaların sınırlandırılması, şeffaflığın sağlanması ve denetim şeklinde sıralanabilir.
3.1. Yasal Düzenlemeler
Günümüzde ahlaki değerlerin siyasi alanda somutlaştırılması ve bunun kanuni bir düzenleme ile gerçekleştirilmesi ertelenemez bir zorunluluktur. Bu manada, zaman zaman gündeme gelen ancak Mecliste yasalaşamayan “Siyasi Etik Yasası” bir an evvel çıkarılmalıdır.
Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun etki ve yaptırım gücü artırılarak kamuda etik ilkelerin uygulanmasının önü açılmalıdır.
Yapılan Hazine yardımlarının, partilerin kuruluş amaçlarına ters hareket etmelerine sebep olan, miktarında indirime gidilmeli, yardımlar parti toplam gelirlerini aşmayacak şekilde düzenlenmelidir.
Partilerin özel ve tüzel kişi ya da kurumlardan aldıkları bağış miktarının üst sınırı, uyulabilecek şekilde yasal olarak düzenlenmelidir.
Partilere ve adaylara yapılan nakdi nitelikteki bağışlara olduğu gibi, ayni yardımları da sınırlandıracak yasal düzenleme gecikmeksizin çıkarılmalıdır.
Devletin kaynaklarıyla bir siyasi partiye yapılacak parasal katkı, siyasetin adil rekabet ortamını bozacağı ve devlet otoritesine karşı güveni zedeleyeceğinden, kamu kurum ve kuruluşu niteliğindeki meslek örgütlerinin bağış yapması yasaklanmalıdır.
3.2. Harcamaların Sınırlandırılması
Siyasetin finansmanı esasen partilerin zorunlu harcamalarının karşılanması ihtiyacından doğmaktadır. Seçim dönemleri dışında parti giderleri nispeten parti kaynakları ya da hazine yardımıyla karşılanabilse de seçim dönemlerinde parti ve adayların sınır tanımayan siyasi reklam ve propaganda harcamaları, mevcut kaynaklarla karşılanamamaktadır.
Buradaki esas sorun, ülkemizde seçim harcamalarına sınır getiren bir düzenleme bulunmamasıdır. Harcamalarda bir sınıra tabi olmayan parti ve adaylar, her türlü gelir kaynağına el açmaktadırlar.
Örneğin Fransa’da, seçime katılacak adaylar, seçim bölgelerindeki kayıtlı seçmen sayısının iki katından fazla afiş bastıramazlar. Ayrıca adayların seçmen başına harcayacakları miktar belirlenmiş olup, bu miktardan fazla harcama yaptığı saptanan adayın, seçilse bile bu hakkı iptal edilmektedir. Böylesine ağır bir yaptırımla karşı karşıya kalmak istemeyen adaylar, seçim harcama sınırına uymak zorunda kalmaktadır. Her adayın reklam ve propaganda harcamalarını belli sınırlar içerisinde gerçekleştirmesiyle, siyasi yarışta şartlar eşitlenmiş olmaktadır. Ülkemizde aynı usülün uygulanması sorunun çözümünde etkili olacaktır.
Ayrıca bağış üst sınırı siyasi partilerin uyabilecekleri şekilde yasayla yeniden belirlenmeli, bu yolla siyasi partilerin özel kişi ve kurumlardan daha fazla yardım almaya çalışması önlenmelidir.
3.3. Şeffaflık
Temiz siyaset, dürüst yönetim gibi değerlerin hayata geçirilebilmesi için öncelikle, devlete ait işlemlerin halka açık olması, gizliliğin yerini şeffaflığın alması şarttır.
Seçim sürecinin mali açıdan şeffaflığı sağlanmalı ve açık, yarışmacı ve katılımcı bir seçim sistemi hakim kılınmalıdır. Seçimlerden sonra da siyasetçilerin mali durumları şeffaf ve takip edilebilir olmalıdır.
Bağış yapan kişilerin veya kuruluşlar ile yapmış oldukları bağış tutarları kamuoyuna ilan edilmelidir. Bağış sınırlarına uyumasının kontrol edilebilmesi için parti ve adayların bağışlar için seçim hesapları açmaları zorunlu hale getirilmelidir. Bağış sahiplerinin kamuoyu ile paylaşılmasının yanı sıra seçim kampanyalarının bitiminde harcamaların nerelere yapıldığı yine elektronik ortamlarda ilan edilmelidir. Aynı şekilde, hazine yardımlarının nereye harcandığının açık hale getirilmesi sağlanmalıdır.
Gelişmiş ülkelerde (ABD, Kanada, Avustralya ve neredeyse bütün Avrupa ülkeleri) olduğu gibi, siyasi partilerin gelir-giderlerini beyan etmeleri zorunlu kılınmalıdır.
Siyasete olan güveni ve toplum içindeki meşruiyetini artırmak için, halkın ve siyasi önderlerin bilinçlendirilmesi ve her konuda şeffaflığın, açıklığın teşvik edilmesi yönünde düzenleme ve uygulamalar geliştirilmelidir.
3.4. Denetim
Partilerin gelir kaynaklarını nasıl elde ettikleri, bu gelirleri parti çalışmaları için harcayıp harcamadıkları konusunda düzenli bir mali denetim sağlanmalıdır. Aynı şekilde adayların gelir kaynakları ve seçim harcamaları da denetime tabi tutulmalıdır.
Partilerin mali denetimini yürüten Anayasa Mahkemesinin mevcut iş yükü ve bu konuda donanımlı olmayan yapısı nedeniyle bu denetimde Anayasa Mahkemesi yerine Sayıştay’ın yetkili kılınması için yasal düzenleme yapılmalıdır.
Kamuoyu doğru kanallarla ve düzenli olarak bilgilendirilmeli, siyasi partiler finansal raporlarını periyodik olarak kamu otoriteleriyle paylaşmalı, aday ve partilerin almış oldukları yardımları bildirmeleri sağlanmalıdır.
Düzenli ve sıkı şekilde yapılan bu denetimler sonucunda, yasa ihlali yapan partilere ciddi yaptırımlar uygulanmalı, yaptırımları uygulayacak üst otoriteler oluşturulmalı ve bunların bağımsız çalışması sağlanmalıdır.
Sivil topum örgütleri, medya organları sürece dahil edilmeli, denetime katkı sunmalıdır.
(Devam edecek)
………… 5. BÖLÜMÜN SONU …….…..