Önceki yazımı şöyle bitirmiştim:
“Açlıktan bir yukarısı, ‘aç değil ama geçim sıkıntısı çekiyor’ olmaktır. Geçim sıkıntısı, insanın içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve kültürel şartlara göre sahip olması gereken asgarî eşya ve paraya sahip olamaması demektir.
İşte bunu da temin etmek, âdil bir toplumun vazifesidir. Nasıl temin edecek? Çalıştıran mı verecek? Devlet mi verecek? Sivil toplum mu verecek?
Kısa cevabım:
Külfeti, vazifeyi üçü paylaşacaklar. Paylaştırmayı da devlet, kanunlarla yapacak. Çalıştıran ve devletin yapacağını kanunla belirlemek mümkündür ve makuldür. Sivil toplumun yapacağına gelince: Bunu bir başka yazıda biraz daha genişçe ele almam gerekiyor.”
Sivil toplumun sosyal adaleti sağlamak için yapacağı başka şeyler de var, ama en önemlisi zekât kurumudur. Bu konuda, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden Doğan Öztürk, kapsamlı ve özgün bir tez yazmıştır. Tezinin sonuç bölümünü biraz kısaltarak sunacağım (Bu tez, tez zamanda basılmalıdır). Bu tezde teklif edilen sivil toplum, kurumsal zekât sistemi, yükümlünün elden zekât vermesinin sakıncalarından biri olan “alanın rahatsız olması” durumunu da ortadan kaldıracaktır; çünkü kurum, ihtiyaç sahiplerine maaş verir gibi ulaştıracaktır: