“Bölgesel Güç” Vizyonu:
Uluslararası ilişkilerde bir bölgesel güç, belli bir coğrafya sahasında gücü olan devleti tanımlamaktadır.
Bölgesel bir güç; coğrafi olarak tanımlanmış bu bölgeyi ekonomik ve askeri açıdan etkileyen, bölgede hegemonya işlevi görebilecek güce ve güç kaynaklarının kullanımına istekli/iddialı olacak şekilde dünya ölçeğinde belli bir etkiye sahip olan, komşuları tarafından bölgesel lider olarak tanınmış/kabullenilmiş bir ülke olmalıdır. Daha açık olarak “Bölgesel Güç” olmanın kriterleri şöyle özetlenebilir:
-
Yüksek askeri teknoloji üretme kapasitesine sahip olmak,
-
Enerji: Dışa bağımlı olmayacak enerji kaynaklarına sahip olmak veya bunu üretmek,
-
Kaliteli, eğitimli genç nüfusun fazla olması veya nüfus elde edebilecek kaynaklarının olması,
-
Dış müdahalelerden etkilenmeyecek güçlü ekonomi,
-
Bağımsız ve güçlü istihbarat teşkilatının var olması,
-
Bölgesel ve küresel bir vizyon olması ve bu vizyonun bölgesel ve küresel ölçmeye dikkate değer bulunması,
-
Bütün bunlara sahip olabilmesi için uzun süren barış ve hazırlık dönemine ihtiyaç vardır.
Sorumuz şudur: Türkiye bu kriterlerden kaçına sahiptir?
Düşünelim ve gerçekçi olarak değerlendirelim…
Evet G-20 ülkeleri içerisindeyiz, NATO’dayız, AB aday ülkesiyiz, İslam İş birliği Teşkilatı’ndayız. (OIC)
Tarihi arka planımız, emperyal geçmişimiz, gönül coğrafyamız/sosyolojimiz, Balkan, Kafkas, Ortadoğu, Afrika’da izlerimiz, üslerimiz var. Türkiye’yi Türkiye’den büyük yapan hinterlandımız ve tabii potansiyelimiz var.
Uluslararası tanımlamada bölgesel güç ve küresel aktör pozisyonumuz kabul ediliyor. Ancak bütün bunlar eksiklerimizi, zaaflarımızı görmeye mani midir?
Türkiye’de Barış, Suriye’de Barış!
Bölge jeopolitiğimizde Türkiye’de ve Suriye’de eş zamanlı olarak yürüyen iki süreç var. Birbirine endeksli, tempo ayarlı, senkronize ve adım adım sürdürülüyor.
Birincisi;
Türkiye’de terörist başı İmralı’daki Öcalan, DEM Parti, Demirtaş üzerinden barış süreci. Bahçeli, Ak Parti hatta CHP sürecin diğer tarafları… PKK silah bıraksın, feshedilsin. İçeride Irak, Suriye ve Kandil’de teröristler silahlarını gömsünler. Hapis, af veya sürgünle terör bitirilsin. “Terörsüz Türkiye” hedefinde iç cephe tahkim edilsin söylemleri dolaşımda bulunuyor. Hatta Öcalan’a “umut hakkı” ve çıkış yolu. Bu gündemi seçime ve çözüme yönelik Anayasa değişikliği ile Erdoğan’ın yeniden başkan seçilmesi ile ilişkilendiren açıklamalar da var. Yeni bir barış/çözüm süreci var ama demokrasiden söz eden pek yok. Demokratik açılımın adı bile yok ama yeni bir Anayasa gündemde!
İkincisi;
Suriye’de yaşanan devrime/değişime rağmen Fırat’ın doğusunda (Rojova) ABD ve İsrail desteğiyle özel/özerk/otonom ya da başka bir formülle Suriye Kürdistan’ı (PKK/YPG/SDG üzerinden) kurulmak isteniyor. Türkiye ve Ahmed el-Şara liderliğindeki yeni yönetimin Suriye’nin toprak bütünlüğü, ulus/üniter devlet istek ve çabalarına rağmen… ABD’nin PKK/PYD ile birlikte kurduğu Suriye Kürdistan’ını Türk milletinin gözünden kaçırmak için kılıf aranıyor. Ortadoğu bölgesi maalesef yirmi beş yıldır Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile yaşıyor. Amaç BOP’un icrası ve Kürdistan üzerinden Büyük İsrail Projesi’nin (BİP) yürütülmesidir.
Sürecin sonunda başarılmak istenen şudur: “Terörsüz Türkiye” hedefinde son kullanma tarihi geçmiş PKK’nın bitirilmesi karşılığında Suriye Kürdistan’ının bir şekilde kurulmasıdır. Terörsüz Türkiye’de barış süreciyle, PKK’nın silah bırakıp feshedilmesine karşılık Suriye’de defakto PKK/YPG/SDG Kürdistan’ının bir türlü kabul ettirilmesidir.
Biz bu filmi aynen Irak’ta seyretmedik mi?
Terörist başı Öcalan Suriye’den çıkarıldı (Şubat 1999) ve Afrika’da yakalanarak ABD-İsrail tarafından Türkiye’ye teslim edildi. Arkasından da K.Irak’ta Kürdistan (Barzanistan) kuruldu.
Şimdi de Öcalan’a PKK’ya silah bırakma/kendini feshetme çağrısı yaptırılıp İmralı’dan çıkartılıp affedilerek de Suriye Kürdistan’ı (Teröristan/ Mazlumistan) kurulacak görünüyor. Hesap böyle… Çok yönlü pazarlıklar devam ediyor!
Kürdistan zinciri; Öcalan 1999’da yakalanarak K.Irak’ta, şimdi de salıverilerek Suriye’de, BİP için adım adım tamamlanmak üzere devam ettirilecek.
09.01.2025 tarihinde İtalya/Roma’da ABD öncülüğünde toplanan müttefikler (İtalya, Fransa, İngiltere, Almanya) dışişleri bakanları Türkiyesiz Suriye toplantısı ve Ortadoğu gündemiyle bir araya geldiler. ABD ve AB Suriye’de tüm azınlıkları kapsayan, demokratik ve insan haklarına saygılı bir hükümetin kurulması ve barışçıl geçiş sürecine desteklerini açıkladılar.
Türkiyesiz Suriye toplantısı çarpıcı ve çok ilginç bir konsept değil mi?
Sonuç:
Suriye gündemiyle Türkiye’nin önüne gelen avantajlara, fırsatlara, elindeki jeopolitik imkanlara, çok iyi niyetli ve hoşa giden kazanım, beklenti, hamasi özlemlere rağmen jeopolitik riskler, konjonktürün ve bölgesel-küresel dengeler gözetildiğinde gerçekçi analizlere ve stratejik dikkate azami ihtimam edilmesi babında bu uyarı ve ikazları yapmayı vatanseverlik görevi addediyorum.
Türkiye’nin gücünü küçümsemeyelim ancak aşırı abartmayalım da! Dünya beşten büyüktür, İsrail’den de… Lakin dünya da bizim yanımızda değildir. Bizim imkanlarımız, bölgesel gücümüz ve küresel etkinliğimiz de sınırlıdır. Gücümüzü yerinde, zamanında, fazla riske etmeden, stratejik tekaddüm ve itina ile yönetmeliyiz.
Gazze’de İsrail’i durduracak yegane ülke Türkiye’dir buna inanıyoruz ancak oradaki soykırımı, jenosidi, vahşeti çok istememize rağmen iki yıldır neden durdur(a)madık? Bir düşünelim…Engellerimiz neler oldu?
Türkiye; hedeflerinde çok haklıdır, emperyalist projelere karşı duruşu, direnci hakkıdır, görevidir. Başardıkları da vardır başaracakları da vardır. Fakat zamanın ruhunu gözeterek, konjonktürü süzerek, tarihi okuyarak (unutmadan) insiyatif alabilmelidir. Bugün değilse yarın Türkiye’nin bunu başarma potansiyeli ve cevheri daima vardır. Bu ruh aziz milletimizin genlerinde, mayasında, inancında canlı, dipdiri olarak mevcuttur.
Değilse “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma“ tehlikesi vardır. Uyarılarımız bunun içindir. ABD-AB ve İsrail Türkiye’ye senin tanıdığın teröristleri (HTŞ) biz tanıdık, sen de bizim tanıdığımız teröristleri (PKK/PYD) tanı, kabul et diyor açıkça…Nasılsa takım elbise giyip kravat takınca bir çırpıda siyasetçi oluveriyorlar!
Son söz:
Cesaret tamam da illaki, basiret, feraset ve stratejik bilinç!
Hamaset ise aman dikkat!
13.01.2025 / AYDIN BOLAT