Öncelikle belirteyim ki; istisnalar hariç, Gazze-Filistin konusunda, devrimci/sol bu sefer sınıfta kalmıştır.
Kapitalist emperyalizmin jandarması ve sermaye gücü (BM, ABD, AB, NATO...) 1948’den bu yana İsrail’in saldırı ve katliamlarını hem desteklemiş, hem de soykırıma seyirci kalmıştır. Bu durumda bizim yeni versiyon solcular emperyalizmin güdümüne girmiş oluyor mu?
Müslüman ülke yöneticileri ise kendilerini o koltuğa oturtan şer ittifakının baskı ve talimatlarının dışına çıkamadıkları için hep üç maymunu oynamışlar ve emperyalizmin emir eri olmakla yarışmışlardır.
Terör devleti İsrail’e karşı dünya çapında yapılan protestolar bile siyonizmin elindeki medya tarafından şeytanlaştırılmış, halklar duyarsızlaştırılmıştır.
Siyonist soykırıma karşı gelen üniversite hocaları görevden alındı, Sumud filosuna katılan aktivistler hem işten atıldı hem de hapse atıldı.
Velhasıl, adını “Barış Planı” dedikleri kurbağa haşlama stratejisi Gazze’de tıkır tıkır işliyor, açlık ve soğuk hava ile soykırım devam ediyor.
İsrail zindanlarında işkenceler, tecavüzler devam ediyor. Esir Filistinlilerin organları devlet destekli organ mafyası tarafından çalınıyor sonra da katlediliyorlar. Bütün bunları sanki Hamas yapmış gibi İsrail mağdur edasıyla güya barış masasına oturuyor.
Detaylar bir yana Barış Planı’nın ana omurgasını HAMAS’ın imha edilmesi oluşturuyor.
Maalesef ülkemizde de, özellikle seküler kesimde Hamas bahanesiyle siyonist katliamların üstü örtülmeye, hatta bazı mankurtlaşmış kafalar tarafından kudurmuş İsrail köpeği haklı çıkarılmaya çalışılıyor.
Bu çarpık duruş veya tepkisizlik insanlık ayıbıdır. Her şeyden önce insan soyuna ihanettir. Gazze ve Batı Şeria’daki katliam ve işgallere karşı tepki vermemenin geçerli hiçbir insani ve tarihi mazereti olamaz.
Hep birlikte seyrediyoruz. İsrail önce Dürzileri kendi safına çekti, Şam’a 40 km yaklaştı. Yaklaştıysa ne olmuş yani, bana ne Gazze’den diyenlere bir çift sözüm var;
Bre gafil, güya Tanrı’nın İsrailoğullarına vaad ettiği/bahşettiği (!) topraklar içine bizim VATAN’ımızın dörtte biri de giriyor. Taşeron terörist örgütlerin ABD-Batı ittifakıyla birlikte İsrail’i desteklemesi de bundandır.
Hadi bunların niyeti belli diyelim. Gazze konusunda içimizdeki duyarsızlara ne demeli? Orada masum insanlar katledilirken, toprakları işgal edilirken hiç mi hiç vicdanınız sızlamıyor?
Şayet gözü dönmüş bu sapkın terörist devleti Gazze’de durduramazsak Türk devletinin bekası ve milletin selameti tehdit altında demektir.
Bu da seni ilgilendirmiyorsa ben daha ne diyeyim.
Gelelim Barış Planı’na… Aslında bunun adı “2026 Topyekün İşgal ve Gazze’yi Yutma Planı”dır. Çünkü Netanyahu şeytanı biliyor ki, bu “Barış Planı” ile Hamas imha edilecek ve Gazze halkı savunmasız bırakılacak.
Demem o ki; Barış Planıyla her şey bitmedi. Alttan alta soykırım devam ediyor. Gazze’de masum insanlar soğuktan, açlıktan ve ateşkese rağmen bombardımandan her gün ölmeye devam ediyor.
Bu son virajda Gazze’nin her zamankinden çok daha fazla sahip çıkılmaya ihtiyacı var. Tüm dünya ve insanlık olarak büyük sınavdayız.
Bu bağlamda Bodrum’da Sumud Filosu’na bir ay devam eden destek etkinliğinden sonra geçtiğimiz hafta (19.12.2025) Sumud filosu aktivistlerini ağırladık.
Ayçin Kantoğlu, Mehmet Ercan ve Fethullah Badem, Bodrum Heredot Kültür Merkezi’deki panelde çok acil ve acı bilgileri bizlerle paylaştı. Bu vesileyle Gazze hassasiyetimiz daha da arttı. Sumud aktivisti panelistler, ilk defa Bodrum’da ikinci Sumud Filosunun ilkbaharda yola çıkacağını tüm Türkiye’ye duyurdular.
Allah ve tarih şahid olsun ki; Gazze’de sınıfta kalanları Allah affetmeyecektir. Zira Gazze insanlık sınavıdır, bu sınavı kaybedenin insan olma hakkı da yoktur.
Gayretlerinden ve katkılarından dolayı Bodrum “İnsani Değerler Derneği”nin ve “Gazze Platfomu”nun değerli üyelerine teşekkür ediyorum.
Haftaya bu köşede panelde yaptığım açış konuşmasını paylaşacağım.
Hoşça kalın.
24 ARALIK 2025
AHMET KARATAŞ